|
Siyasi ahlak ve demokrasi

Devlet ve iktidara yönelik her tutum ve davranış belli ölçülerde siyasidir. Modern toplumda, devletin müdahale alanı genişledikçe, insanlar daha yoğun bir şekilde siyasetle ilgileniyor. Siyaset gündelik hayatın önemli bir parçasını, siyasetçiler de toplumun geniş bir kesimini oluşturuyor.

Sanayi toplumunda, zorunlu işbölümünün gereği olarak, ekonomi işadamlarına, resmi ilişkilerin yürütülmesi bürokratlara, bilim akademisyenlere, ideoloji yapma gazetecilere, ülke yönetimine ilişkin kararların alınması da siyasetçilere bırakılıyor.

"Siyaset" insanın tanımında vardır ve siyaset yapabilen tek yaratık insandır. Her iş gibi siyaset de düşünülür, konuşulur, araştırılır, öğrenilir ve uygulanır. Ancak siyasetçilik, bir meslek değildir. İnsanlar, meslekler bakımından, siyasetçiler ve diğerleri diye ayrılamaz. Siyasetçiler, aynı zamanda tüccar, çiftçi, doktor, akademisyen, gazeteci gibi mesleği olan insanlardır.

Her meslek ve statüden insanın olduğu gibi siyasetçilerin de ahlaklısı ve ahlaksızı vardır. Ancak insan ilişkilerinde, manevi değerleri yıpratmaya en müsait olan meslek siyasetçiliktir. Siyasi gelişmesini tamamlayan gelişmiş demokrasiler için de durum çok farklı değildir. Demokratik yöntemler katılımın artmasını sağlaması nedeniyle, siyasi yarışta çatışmayı aşağılara çekebilir. Fakat siyasetle ilgilenenler, toplumun diğer kesimlerine göre daha hızlı bir ahlaki bozulma çemberi içerisindedir.

Türkiye''de vatandaşın yönetime katılımını sağlayan, mahalle, köy, şehir ve bölge seviyesinde yerel demokratik birimler çok zayıftır. Siyasete yoğun katılım, merkezi iktidarı belirleyen genel seçimlerde gerçekleşmektedir. Genel seçimler sonucu belirlenen merkezi iktidar, tüm yerel birimleri denetleyen güçlü bir yönetim tekeline sahiptir. Bu durum, merkezi iktidarı ele geçirmek için yapılan siyasette rekabeti acımasız ve katı olmaya zorlamaktadır.

Siyasi ahlakın bozulmasında, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal şartlar da etkilidir. Hızlı nüfus artışı, göç hareketleri, şehir ve kasabaları kısa dönemde milyonluk merkezlere dönüştürüyor. Köylerini ve kasabalarını terkederek şehirlere akın eden insanlar, geleneksel kültürlerini ve ahlak anlayışlarını kısa sürede yitiriyor. Şehir hayatının gerektirdiği yeni bir kültür ve ahlakı benimsemeleri ise kolay olmuyor.

Şehirlerimiz, kimliğini yitiren kitlelerin yaşadığı, işgale uğramış mekanlara dönüşüyor. Rastgele bir araya toplanan insanların oluşturduğu kitle toplumunda, insan kalitesi düşüyor, ahlak bozuluyor, helal-haram, haklı-haksız, meşru-gayrimeşru ayrımına fazla dikkat edilmiyor. Kitle toplumunda, modern hayatın gereği olan yeni araç, kaynak ve imkanları kullanma yarışı, toplumsal ahlakın dayanağı olan temel normları çürütüyor. Hızlı değişme ve hareketlilik sosyal kontrolü zorlaştırıyor.

Türkiye''nin yaşadığı bu hızlı değişim sürecinde siyasetçiler, kısa dönemli çıkarlar uğruna ahlak dışı yollara itibar ediyor. Yalana, aldatmaya ve boş vaade dayanan propaganda metodları öne çıkıyor. Kaliteli, değerli, ahlaklı ve kültürlü gayretler toz duman arasında kayboluyor. Seçim dönemlerinde böylesine kaba bir üslupla propaganda yapanlar, seçildikten sonra işi, rüşvet, yolsuzluk ve toplumun hakkını gaspetme noktasına götürebiliyor.

Türkiye''de, vatandaşı potansiyel tehlike gören, yeterince demokratikleşemeyen siyasi rejim ve vesayet ağırlıklı merkeziyetçi bürokratik sistem, siyasetteki ahlaki çöküntünün önemli nedenlerinden biridir. Bu nedenle siyasi rejimin demokratikleşmesi ve yönetim sisteminin rasyonel bir düzene bağlanması, ahlaki çürümeyi belli ölçüde azaltabilir. Fakat dürüst ve ahlak seviyesi yüksek siyaset, temelde bir rejim problemi olmaktan çok, medeniyet, kültür ve inanç problemidir.

Demokrasi, temel hakların, siyasi özgürlüklerin, dini ve ırkı eşitlik ve hoşgörünün, düşünce ve inanç özgürlüğünün, çalışma ve meslek edinmede fırsat eşitliğinin, manevi ve fiziki tehlikelere karşı kişi güvenliğinin olmasını gerektirir. Ahlaki yönü de olan bu ilkelerin çoğu günümüzde birer idealdir ve demokrasi henüz bunları gerçekleştirecek kurumlardan yoksundur.

Yargı denetiminde yapılan, serbest, açık, dürüst seçimden çıkan bir hükümetin, beceriksiz, dar görüşlü, sorumsuz, hırsız, rüşvetçi olmasını, özel çıkarlara hizmet etmesini demokrasi tek başına önleyemez. Bir hükümette bulunması arzu edilmeyen böyle olumsuz nitelikler, esasen o hükümeti demokratik olmaktan çıkarmaz. Gelişmiş Batı demokrasilerinde bile, gizli polis teşkilatları, istihbarat servisleri, silah tüccarları, etnik gruplar, tarikatlar, medya ve büyük sermaye, yasal sınırlarda faaliyet gösterecek yeterli denetimden yoksundur.

Demokrasi bir fazilet rejimi değildir ve ahlaklı bir siyasi ilişkiler sisteminin oluşmasını tek başına sağlayamaz. İman ile bilginin, ahlak ile tecrübenin ayrıştırıldığı seküler bir toplumda demokrasi, insanoğlunun düşük arzularına hizmet edebilir. Demokrasinin, ''Tanrı'' buyruğundan kaçan insanın siyasi sığınağı olarak görülmesi ahlaki çözülmeyi hızlandırıyor. Oysa demokrasiden ve siyaset yapma ihtiyacı doğmadan önce ahlak vardı. Ahlakın bu öncelikli yeri hiç değişmedi, bundan sonra da değişmeyecek.

٪d سنوات قبل
Siyasi ahlak ve demokrasi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset