|
19 Mayıs anısına bir iade-i itibar teklifi…

Mayıs elem ve umut ayıdır demiştik. Bu ümmetin yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği en dramatik olaylar bu aylarda gerçekleşti. Elem ve umut, Saraybosna"dan Bahçesaray"a, Anapa"dan Kudüs"e son olarak da Reyhanlı"da olanlar bu büyük milletin tarih sahnesinden çekilmesinin sonucudur.

31 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasıyla birlikte bu büyük millet tarih sahnesine veda etmişti. Cihan devleti Devlet-i Ali parçalanmış ve yurttaşları için zorlu bir süreç başlamıştı. Bu zorlu süreç halen devam ediyor.

Büyük devlet olmanın yükü ağırdır. Birinci görevi din, dil ve ırk ayrımı gözetmeksizin yeryüzünde adaleti sağlamaktır. Geçmişe doğru bir yolculuk yaptığımızda göreceğimiz hakikat: Devlet-i Ali gerilemeye başladığı andan itibaren yeryüzünde hak ve adalet kavramları da gerilemeye başladığıdır.

Mondros"la birlikte vatan topraklarının büyük bir kısmı işgale uğradı. Var oldukları andan itibaren hiç esaret altına girmemiş olan bu millet; işgale karşı yeniden milli mücadeleye başladı. Bu tarihe tutunmak için son şanstı.

Bu mücadelenin sonucunda vatan toprakları yeryüzünde hak ve adalet arayanlar için "anavatana" dönüştü. Bu mücadelenin başlangıç tarihi olarak "19 Mayıs 1919" gösterilir.

Evet, 19 Mayıs 1919"da Atatürk ve arkadaşları Bandırma vapuruyla İngiliz işgali altındaki İstanbul"dan yani payitahttan Sultan VI. Mehmet Vahidettin"in imzaladığı izin belgesiyle Samsun"a çıkmışlardı. Bu olay bu millet için bir kırılma anı olarak kabul edilir.

Samsuna çıkışın ardından Anadolu yeniden örgütlenir. Küçük bir ihtimal dahi olsa İstanbul kurtarılamazsa onun yerine ikame edilmek üzere 23 Nisan 1920"de yeni bir meclis ve yeni bir merkez oluşturulur. Bunun adı Türkiye Büyük Millet Meclisi"dir kısaltılmış adıyla TBMM"dir. Yeni meclisin kahir ekseriyeti İstanbul meclisinin üyelerinden oluşmaktadır.

Nihayet, Gazi Mustafa Kemal Paşa"nın başkomutanlığında Anadolu"daki milli mücadele 9 Eylül 1922"de İzmir"in Kurtuluşu ve 13 Ekim 1922"de Mudanya Mütarekesi ile başarıya ulaşır.

Başarının ardından barış görüşmelerine sıra gelir. İsviçre"nin Lozan kentinde İstanbul ve Ankara hükümetleri davet edilir. Ankara hükümeti İstanbul hükümetinin davet edilmesine tepki gösterir ve 1 Kasım 1922"de TBMM"de saltanatı kaldırır.

İstanbul hükümeti davet edilmesine rağmen Lozan görüşmeleri TBMM ile sürdürülür. Ardından 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre"nin Lozan kentinde, barış antlaşması imzalandı.

Lozan"la birlikte ülkedeki iki başlılık defacto olarak sona ermiş TBMM muhatap alınmıştı. Lozan anlaşması imza edildiğinde henüz Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmemişti. Lozan anlaşması 29 Ekim 1923"de kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin uluslararası meşruiyetinin zeminini sağladı.

Burada Lozan sürecine girmeyeceğim. Lozan üzerindeki tartışmaların adil tarihçiler tarafından bir karara bağlanacağını düşünüyorum.

2008"de Kafkas İslam Ordusu 1918 belgeselini yaparken araştırmalarımızda ve tarihçilerle yaptığımız konuşmalarda bir durumu tespit ettik: bu da İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerinin büyük bir istekle I. Dünya savaşına girmedikleriydi. Bunu belgeselimizde yansıttık. 2010 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yayınlanan Mustafa Aksakal"ın "Harb-i Umumi Eşiğinde Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi" kitabında olay daha geniş ele alınmış.

1909"dan itibaren yazılan tarih yeniden gözden geçirilmeli. Hakikatler ortaya çıkartılmalıdır. O günlerde doğan insanlar hala hayatta.

Bugün 19 Mayıs "Atatürk"ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" bu milletin yeniden tarihe yürüme umudunun kurulduğu gün. Bugüne vesile olanları hayırla yad etmek mecburiyetimiz vardır.

Ümit ediyorum toplumsal bir ergenliğe kavuşurken tarihi hakikatleri de öğrenebiliriz. Yeni bir tarih yazılımına ihtiyacımız var.

Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Satan"ın yazdığı "İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye: 1921" adlı kitabında yayınlanan İngiliz raporlarına göre "Sultan Vahidettin yönetimindeki İstanbul Hükümeti milli mücadeleye silah ve cephane göndererek desteklediğini" ortaya koydu.

Eğer milli mücadele 19 Mayıs 1919"da başlamışsa; bunun hazırlayıcısı, Mustafa Kemal Atatürk"ü müfettiş olarak Anadolu"ya gönderen ve destekleyen şahsiyetin "vatan haini" olarak suçlanması adil değildir.

Kaldı ki ülkemizde "vatan haini" kavramlarının nasıl kullanıldığını biliyoruz.

Bu vesile ile mezarı Suriye"nin başkenti Şam"da Sultan Selim Camiî kabristanında olan "Sultan VI. Mehmet Vahidettin"in itibarının iade edilmesi" gerekir.

Gerçek tarih ortaya çıkmadığı sürece gelecek sağlam temeller üzerinde kurulamaz.

Girilen yanlış yoldan doğru hedefe ulaşılmaz.

11 yıl önce
default-profile-img
19 Mayıs anısına bir iade-i itibar teklifi…
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..