|
Bir bela başka bir bela ile mi defedilir?

Suriye"ye yapılacak bir müdahale için geri sayımın başladığı ve soğuk savaş pozisyonuna geçildiği bir süreçteyiz. Orta Doğu devrimlerinin bir yanılsama olduğu kısa sürede anlaşıldı.

Kitleler büyük bir heyecanla yeni bir savaş yayını izlemek üzere televizyonlarının başına üşüşmüş vaziyette. Suriye"de bir yandan Esad ve Baas karşıtları operasyonun hangi hedeflere yapılması gerektiği ile ilgili müttefiklerine bilgi aktarmakla meşgul, diğer yandan destekçi pozisyonunda olanlar ise canlarının derdine düşmüş durumda. Her gün bombalama beklemenin nasıl bir durum olduğunu savaşı görmeyenler bilemez. Bizler savaşları televizyon ekranlarından seyretmeye alıştık.

1991"de Irak"a ilk saldırı bir kış gecesi yapılmıştı ve hava soğuktu. ABD ve müttefiklerinin yaptığı saldırıyı sıcak yataklarımızda yorganın altında izlemiştik. İkinci Irak, Bosna, Kosova, Lübnan ve Gazze müdahaleleri bahar, yaz ve sonbahar aylarına rastlamıştı.

21. yy"da gerçekleşen en büyük devrim savaşların naklen yayınlanmasıdır. Bu kez sadece naklen yayın seyretmeyeceğiz.

Müdahalelerde herkes kendi çıkarlarına uygun olanı haklı görüyor. Bizler de Bosna ve Kosova"ya yapılan müdahaleleri haklı gördük. Sıra İslam dünyasının iç meselelerine gelince taraf olmakta zorlandık.

İslam dünyasında sadece hükümetler ve çok küçük bir azınlık uluslararası sistemin müdahalelerine destek verdi. Bu da bize gösterdi ki Müslümanlar kendi sorunlarını kendi imkânlarıyla çözemedikleri gibi batılı ülkelerin müdahalelerini de kuşkuyla karşılıyorlar.

Kuşku duymakta haksız da sayılmazlardı. Yıllarca Orta Doğu"da halkın talepleri doğrultusunda oluşmuş hükümetler devrilmiş ve devrimler bastırılmış, İsrail"in saldırgan tutumu desteklenmişti. Bunları alt alta yazarak bu sicilin nasıl oluştuğunu kısaca özetleyelim.

İran"da Muhammed Mussadık devrimi Türkiye"de Adnan Menderes ve Demokrat Parti iktidarına karşı askeri darbe, Cezayir"de Ahmed Bin Bella hükümetini devirme, ayrıca Cezayir"de seçimleri kazanmış olmasına rağmen İslami Selamet Cephesi"nin (FIS) kapatılması, liderlerinin tutuklanması ve 100 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan iç savaş, aynı olay sonucunda bir iç savaş çıkmadan Tunus, Ürdün ve Fas"ta yaşanmıştı, Afganistan"da Sovyetlere karşı kazanılan zaferin ardından gelen Taliban yönetimine Türkiye"nin de içinde yer aldığı NATO müdahalesi, Arap İsrail savaşlarında batılıların tutumu, İsrail"in 1947"den itibaren Filistin topraklarının işgali ve halkın sürgün edilmesi, nerdeyse her yıl İsrail"in ya Gazze"ye veya Batı Şeria"ya saldırı düzenlemesi ve bunun meşru müdafaa olarak kabul edilmesi, İsrail"in Suriye"de Golan tepelerini işgali, Lübnan"a yönelik saldırılar ve Şebaa çiftlikleri sorunu, Bosna Hersek ve Kosova"da yaşanan olaylar, Doğu Türkistan, Burma ve Keşmir"deki etnik sorunlar; kuşkunun oluşmasında yüzlerce örnekten bazıları.

Neden Sırbistan eski Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç zalim olarak görülüyor da Şimon Peres ve Benjamin Netanyahu görülmüyor? Neden Sırbistan"a müdahale yapılıyor da İsrail"e yapılmıyor? Saddam Hüseyin"e ve Muammer Kaddafi"ye operasyon yapıldı da Abdülaziz Budelfika"ya neden yapılmadı? Neden Beşar Esad"a yapılıyor da Bahreyn Kralı Hamad bin Isa Al Khalifaha"ya yapılmıyor?

Kendi halkının yanı sıra Afganistan, Pakistan ve Filistin halkına bomba yağdıranlar zalimliğin neresindedirler?

Müslümanların kanaati, Batılıların İslam dünyasındaki birinci önceliği halkların talepleri ve özgürlüğü değil sadece kendi çıkarlarıdır şeklinde oluştu.

Bugün Suriye sorununda ve Mısır darbesinde gelinen noktaya baktığımızda halklar ve hükümetler olarak ikiye bölünmüş bir durum var.

Ortaklaşmış tek kanaat, herkes Suriye"de akan kanın durmasını istiyor. Evet, esas sorun bu. Akan kan nasıl duracak?

Sorun o kadar karmaşık ki müdahaleyi isteyenler bile ikiye bölünmüş durumda. Bugünlerde "müdahale olmalı fakat…" diye başlayan sayısız cümle kuruluyor. Tek ittifak, kanın akması müzakere yöntemiyle durdurulur, iddiasında olanlar arasında.

Evet, böylesi paramparça düşüncelerin altında yeni bir müdahale tasarlanıyor. İslam dünyasında yapılan müdahaleler asla bir çözüm getirmedi. Bir bela ancak başka bir bela ile def edilebiliyor.

Yeni bir dünya savaşının eşiğindeyiz. Dostlarımızın bir kısmı "eşik aşıldı, III. Dünya Savaşı çoktan başladı" diyorlar.

Ama biz yine de Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand"ın vurulmasını bekliyoruz.

Keşke İslam dünyası sorunlarını çözebilecek yetkinliğe sahip olabilseydi.

Keşke İslam dünyasının halkları kendilerini yönetecek liderleri seçebilme özgürlüğüne sahip olabilseydi.

11 yıl önce
Bir bela başka bir bela ile mi defedilir?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi