|
Bir kavgada, erkekçe olsun isterim...

Akşam erken iner mahpushaneye.

Ejderha olsan kar etmez.

Ne kavgada ustalığın,

Ne de çatal yürek civan oluşun.

Kar etmez, inceden içine dolan,

Alıp götüren hasrete.*

İç politik gündem Suriye ve Kürt sorununa kilitlendi. Böyle olması da son derece doğaldır. Suriye''nin askeri uçağımızı düşürmesi ve Kürt sorununun çözümüne yönelik açıklamaların yapıldığı bir ortamda gelen karakol baskını ister istemez iki olayı ülke gündemine oturttu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan parti gurubu konuşmasında Suriye ile ilgili sert açıklamalarda bulundu: ''Türkiye''nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye''nin gazabı da o kadar şiddetlidir, o kadar kahredicidir'' dedi.

Başbakan ayrıca, F4 askeri uçağımızın, Suriye''nin 13 deniz mili açığında, Doğu Akdeniz''in uluslararası hava sahasında saldırı düzenlendiğini ve Lazkiye''nin 8 deniz mili açıklarında Suriye kara sularına düştüğünü belirtti. Bu Suriye''nin uluslararası hukuku ihlal ettiğini gösteriyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov''un "Olanların provokasyon veya önceden planlanmış bir hareket olarak görülmemesi önemlidir" sözü, Esad''ın "Düşmanlık yok, tanımlanamayan hedefi vurduk" açıklamalarına paralellik arz ederken İran''ın dışında Rusya''nın da işin içinde olduğunu belirtiyor.

Başbakan, Suriye ile ilgili angajman kurallarının değiştiğine vurgu yaptı. Böylece Suriye artık Türkiye''nin dış politikası değil iç politik sorunu haline dönüştü.

Yeni bir provokasyon veya tahrik savaşı kaçınılmaz kılacak. Bu durum her an olası gözüküyor.

Türkiye''nin bölgedeki gücü birkaç kez sınanmasına rağmen hükümet oldukça sabırlı ve serinkanlı bir siyaset izlenmektedir. Bu durumu bir acziyet veya ülkenin savaşacak gücü olmadığına yorumlamak gerçekte sorumsuz bir davranıştır.

Türkiye, Orta Doğu''da ilk defa sınanmıyor ve son da olmayacaktır.

Büyük bir medeniyete ve millete mensupsanız sınanma katsayınız diğer milletlere göre daha fazladır.

2002''de İsrail, Batı Şeria''da Geçici Uluslararası Gözlem Grubu''nda görev yapan ve içinde silahsız Türk subaylarının bulunduğu araca saldırı düzenlemiş, Türk Binbaşı Cengiz Toytunç şehit olmuş ve Yüzbaşı Hüseyin Özaslan da yaralanmıştı. Olay, "Filistin polis üniforması giyen bir kişinin düzenlediği" açıklamasıyla kapatıldı.

Ege Denizi''ndeki NATO tatbikatında ABD Gemisi tarafından Türk gemisi Muavenet vurulmuş ve 5 askerimiz şehit olmuştu.

Bu tür örnekleri alt alta koyup sıralayabilirim. Amacım; bak bugün oldu dün de olmuştu gibi bir kıyasa sebebiyet vermek, İsrail''in Mavi Marmara''ya ve Suriye''nin askeri uçağımıza yönelik saldırısını önemsizleştirmek değildir.

O gün olanlara kendi hukuku içinde cevap verilmeliydi, bugün de verilmeli.

Bugünkü yorumları okuduğum zaman kabadayı dilinin test edilmekte olduğunu gördüm. Olaylar "karizmanın çizilmesi" ve "pehlivan güreşi" jargonunda ele alınıyor.

Türkiye''nin teenni ile hareket etmesine ve anında cevap vermemesine yönelik bir eleştiri yapılmıyor. Gerçi bunu yapanlar da var.

Bölgenin iç işlerine dahil olmamız ve İsrail''le ilişkilerimizin bozulması eleştiriliyor. Hükümet İslam Dünyası''ndaki sorunlara neden bu kadar angaje oldu. Filistin, Mısır, Tunus, Libya, Yemen, İran, Lübnan ve Suriye sorunu senin neyine, "maceracı" hareket edersen bu duruma düşersin der gibi.

Bu mesele şahsi bir mesele değildir, kişiselleştirilemez.

Şunu unutmamalıyız milletlerin tarihindeki zaman kavramı ile insanların yaşamındaki çok farklıdır. Millet hafızasıyla, insan hafızası aynı değildir. Ne deriz: "hafızayı beşer nisyan ile maluldür" ama "millet hafızası kayıt eder ve unutmaz."

2003''de Kuzey Irak''ın Süleymaniye kentinde ABD askerleri Türk askerlerinin kafasına çuval geçirmişti. Bu olay milleti derinden yaralamıştı. Hiçbirimiz askerlerin orada neden bulunduklarını sorgulamadık. Yapılanı onur kırıcı olarak değerlendirdik. Bir yıl önce "Türkiye Gençlik Grubu" üyesi ulusalcı bir grup genç Bodrum''a gelen ABD''li askerlerden birinin başına çuval geçirdiler. Daha önce bu konuda birçok eylem yapıldı ve bu olayın bir de filmi çekildi.

Şahsi hesaplaşmaları ve bireyin hukuk icrasını asla hoş gören bir insan değilim, bunu doğru da bulmam. Her şey devletler hukuku ve mütekabiliyet esası çerçevesinde adilane çözülmeli.

Büyük siyaset izleyen ülkeler kendilerine yönelik yapılan eleştirilere ve saldırılara anında cevap vermiş olsalar; siyaset kurgulayamaz ve her gün her yerde yeni bir olayla karşılaşırlar.

Her şey biriktirilir, gerekirse cevabı toptan verilir.

Türkiye daha önce İsrail hükümetine şimdi de Suriye rejimine yönelik angajman kurallarını değiştirdi. Burada dikkat edilmesi gereken durum Türkiye''nin İsrail ve Suriye halkına yönelik bir düşmanlığının söz konusu olmadığıdır.

Bu millet binlerce yıl Arap ve Yahudi halklarıyla beraber barış içinde yaşadı. Şimdi de Filistin topraklarında Müslümanların, Hıristiyanların ve Musevilerin ortak bir geleceği beraber kurmalarını talep ediyor

Hükümet, kendi demokratik standartlarını yükseltirken İslam dünyasının da aynısına sahip olması için çabalıyor.

Türkiye, İsrail hükümetinin özür dileyip, tazminat ödemesi halinde aradaki sorunların çözüm yoluna girebileceğini söylüyor. Suriye rejiminden de halkının demokratik taleplerine cevap vermesini ve şiddete başvurmamasını istiyor.

Bu milletin, 94 yıl öncesine kadar bin yıldan fazla bir süre dahil olduğu ve yönettiği bir coğrafyanın sorunlarına kayıtsız kalması düşünülemez.

Türkiye artık ara bulucu değil, belirleyicidir. Bugün yaşananlar da bunun sonucudur. Sabırla hareket etmek ve tahriklere kapılmamak gerekir.

----------------------------------------------------------------------------

*Ahmet Arif, Hasretinden Prangalar Eskittim.

12 yıl önce
Bir kavgada, erkekçe olsun isterim...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi