|
Çözümün adresi siyasettir...

Orta Doğu coğrafyası zor ve sancılı bir süreçten geçiyor. Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekildiği andan itibaren bölgede barış ve istikrar oluşmadı. I. ve II. Dünya savaşlarının ardından çizilen sınırlar, halktan kopuk yönetimler, askeri darbeler, Yahudilerin Filistin topraklarını işgali, İsrail Devleti''nin kuruluşu hep gerilim ve savaş sebebi oldu.

2002''de Türkiye''deki siyasi değişim, reformlar, ekonomik gelişmeler ve dış politika İslam Dünyası''nda büyük bir heyecan ortaya çıkarttı. Türkiye''nin izlediği dış politika; Sovyetler Birliği''nin çözülmesi sonucu ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri ile yeniden “Türk Dünyası” kurulabilir düşüncesi gibi, bu kez de “İslam Birliği” umudunu doğurdu. Türkiye ile İslam Dünyası arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler kuruldu, vizeler ortadan kalktı ve insanlar kimlik kartlarıyla seyahat etmeye başladılar.

Değişim hamlesi gerek ülkemizde ve gerekse İslam Dünyası''nda büyük bir karşılık buldu ve herkes Türkiye''yi konuşmaya başladı.

Ülke gündeminde tek sorun kalmıştı bu da; Kürt sorunuydu. Bunun çözümü onlarca yıllık ulusalcı ve tektipleştirici yaklaşımlardan uzak, kendi medeniyet tecrübesinden yola çıkarak “birey hak ve özgürlüğünü, din ve inanç hürriyetini” teminat altına alan bir anayasadır. Bu konuda parlamento çatısı altında mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilerin temsilcilerinden oluşan bir grup çalışmalarına başladı.

Demokratik bir anayasa artık acil ve vazgeçilmezdir. Bu anayasayla birlikte sorun olarak ileri sürülen birçok şey çözüm bulmalıdır.

Bu ülkede tarih boyu bir arada yaşamış aynı bayrak ve buyruk altında beraber millet olmuş insanların tüm farklılıklarını bir zenginlik olarak görmek gerekiyor.

Doğuştan kazandıkları haklara ulaşmalarını “bir lütuf olarak değil bir hak olduğu idrakiyle” hareket etmeli, böylece bozulan güven yeniden oluşturulmalı ve kırılgan noktalar telafi edilmelidir. Güçlü veya güçsüz hangi devlet olursa olsun eğer kırılgan bir noktası varsa birilerinin buraya basabileceğini hesap etmelidir.

Yeryüzünde yaşayan Müslümanların ve mazlumların tek anavatanı var o da Türkiye''dir. Türkiye vatan olurken anavatan olan tek toprak parçasıdır. Hindistan, Myanmar, Şii İran uleması ve diğer yeryüzü Müslümanlarının maddi ve manevi katkılarıyla kazanılmış milli mücadele sonucunda Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Kuruluş harcında tüm ümmetin katkısı vardır. Lozan''da kurucu irade olarak Türkler ve gayrimüslim azınlıklar ifadesi kullanılmıştır. Bunun açıklaması: Türkiye Cumhuriyeti''nin kurucu iradesi Türkler ifadesiyle bütün Müslümanlar ve ülkede yaşayan gayrimüslim azınlıklardır.

AK Parti iktidarının geçmişten gelen bir diyet borcu yoktur, tam tersi geçmişin avantajlarına sahiptir. Türkiye''nin varoluş felsefesini ondan daha iyi anlayacak hiçbir siyasi oluşum da yoktur. Hiçbir Müslümanın etnik yapı ve dil konusunda bir saplantısı yoktur. İnsanlar ırklarını ve dillerini seçemezler, bu Allah''ın bir lütfudur. (Hucurat suresi 13. Ayet)

Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi Kürtçe dil eğitim seçmeli olmaktan çıkartılıp bizzat eğitim dili olmalıdır. Özel Kürtçe televizyon kanalları kurulması teşvik edilmelidir. Hükümetin görevi Kemalist Kürtçü siyasi elitin elindeki argümanları ortadan kaldırmaktır.

PKK ve destekçileri şunu bilmelidirler, hiçbir eylem kendilerine meşru bir zemin yaratmayacak, kitleleri etkilemeyecek, bir yılgınlık oluşturmayacak ve etnik bir çatışma ortaya çıkartmayacaktır.

Uludere''de şarampole yuvarlanan asker taşıyan araçtaki yaralı ve ölüleri taşıyanlar ve ilk yardım müdahalesini yapanlar Aralık 2011''de hava saldırısında çocuklarını kaybetmiş Gülyazı köyündeki aileler olmuştur.

Her eylem ve operasyon sadece karşılıklı ölümleri artırıyor ve artıracaktır. Sayısal olarak bakıldığında da başarı elde etmek imkânsızdır. Gelinen noktada görülmesi gereken ise terör dilinin artık çözüm olmadığıdır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AB müzakere sürecinde tam üyelik ısrarına vurgu yaparken; “ Bizler AB kriterlerini sadece üyelik için düşünmüyoruz. Tam üye olamazsak Kopenhag kriterlerini Ankara kriterleri yapar yolumuza devam ederiz demişti”. Bu hükümetin varlık sebeplerinden bir tanesi de ülkeyi gelişmiş demokrasi standartlarına ulaştırmaktır.

CHP, MHP ve BDP şunu asla unutmamalı; “güvenlik sorunundan iktidar postu çıkmaz.” Yapılması gereken Başbakan''ın : “her türlü diyaloga ve çözüm önerisini tartışmaya açığız” çağrısına cevap vermektir.

Sayın Kılıçdaroğlu''na bir çift sözüm var.

Birincisi: bayram dolayısıyla yapılan konuşmada Peygamber efendimizin “devrimciliğine” vurgu yapmak dindar kitleyi etkilemez. CHP''yi dindar kitle ile buluşturmanın tek ama tek yöntemi “dindarların kamusal alandaki sorunlarının” koşulsuz çözümünü talep etmektir, geri kalan retoriktir.

İkincisi: CHP il ve ilçe teşkilatlarında asılan “Hükümet Oslo''ya CHP meclise” pankartı yanlıştır. Habur''daki demokratik açılım kadar; Oslo süreci de doğru bir karardı.

Bayramın ikinci günü Gaziantep''te masum insanları hedef alan bombalı saldırı sonucu 4''ü çocuk 9 kişi öldü ve 66 kişi yaralandı. Yeryüzünde hangi kutsal değerler uğruna yapılırsa yapılsın masum insanların ölümüne neden olan her saldırı canicedir. Uğrunda mücadele edilen idealin meşruiyeti yoktur.

“Sözün bittiği yer işte tam burasıdır. Siyasi çözüm arayışlarının artık karşılığı yok” içeriğindeki yorumları doğru bulmadığımı söylemeliyim.

Her ne pahasına olursa olsun çözümün adresi siyasettir.

12 yıl önce
Çözümün adresi siyasettir...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’