|
Cumhuriyet ne zaman cumhurun olacak?

Türkiye garip bir ülke vesselam.

Cumhuriyetin kuruluşunun 90. yılına ulaştık. Ama gel gör ki kâmil anlamda Cumhuriyet"i henüz demokrasiyle taçlandıramadık.

Kurucu irade olduğunu beyan eden kurum ve kuruluşların tereddüttü ortadan kalkmamış gözüküyor.

Bu çevrelerde, toplumun büyük bir kesiminin cumhuriyetçi olamayacağına ve saltanat özlemcisi olduklarına dair bir kanaat hâkim. Büyük kesim ki; saltanat özlemcileri daha çok muhafazakâr anlayışa sahip insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla bazı gazetelerde, köşe yazılarında alternatif Cumhuriyet kutlama çağrıları ve "Diren Cumhuriyet" sloganlarını görmek mümkün.

Geçmişe doğru bir yolculuk yapsak, saltanat mensupları; o günün şartları içinde Batı"nın ortaya koyduğu yenilikleri aldılar ve uygulamaya çalıştılar.

Osmanlı Devleti, tüm eleştirilere rağmen dünyanın gittiği istikametin dışında bir yönelme göstermedi. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş çabaları, seküler eğitimin başlaması ve parlamento tecrübesi buna örnektir. Ne kadar başarılı olduğunu tartışabiliriz. Şüphesiz bu yetişmiş insan potansiyeli ve ekonomik şartlarla ilgiliydi.

III. Selim"le başlayan Nizam-ı Cedid ve yenileşme hareketleri toplum dinamiklerini bozmuş olmasına rağmen II. Mahmut"la Tanzimat"tan Meşrutiyet"e doğru bir seyrüsefer izlemiştir. Doğaldır ki bu gelişmeler Cumhuriyet yönetimine doğru atılan adımlardı. 1789 Fransız ihtilaliyle birlikte Osmanlı Devleti"nde de yönetim biçimine ait tartışmalar başlamıştı.

1856 Paris Antlaşması"nın 2. maddesine göre; Osmanlı Devleti Avrupa devletler topluluğunun bir üyesi olmuş ve Avrupalı sayılmıştı.

Batı toplumlarının büyük bir kısmında parlamento oluşmamışken bu ülke 23 Aralık 1876"da Kanuni Esasi"ye göre Meclis-i Mebusan"ı kurmuştu. "Kültürel atmosferi oluşmadan" parlamentonun kurulması mümkün değildi. Günün şartları veya yanlış uygulamalar parlamentonun kapanmasına neden olmuştur.

İkinci parlamento deneyimi 23 Temmuz 1908"de yaşanmıştır. Ardından o dönemin şartları içinde kurulan İttihat ve Terakki Partisi iktidara gelince; yenileşme programı uygulamıştır.

İttihat ve Terakki yönetiminde "Sultan" sembolik bir anlam ifade etmekteydi. Muhtemelen I. Dünya Savaşı farklı sonuçlansaydı; parlamenter sistem devam edecek ve Cumhuriyet yine kurulacaktı. Unutmamak gerekir ki 1900"lü yıllarda Latin alfabesiyle Türkçe gazete çıkıyor ve "Medeni Kanun"un" ilk uygulamaları İttihat ve Terakki döneminde başlatıldı.

Hazin olan ise; I. Dünya Savaşı"nın tüm günahının İttihat ve Terakki yöneticilerinin üzerine yüklenmesi ve reformlarının görülmemesidir. Adil tarihçi sorunumuz cabası.

Cumhuriyet devrimleri diye adlandırılan uygulamaların büyük bir kısmının temeli o dönemde atıldı. Şüphesiz onları uygulama safhasına Mustafa Kemal Atatürk koymuştur. Bundan daha doğal ne olabilirdi.

Ayrıca her şeye sıfırdan başlamış gibi kabul etmek bu milletin binlerce yıllık birikimini yok saymaktır. Devralınan bir devlet ve mirası vardı.

Milli Mücadele yaşanmayıp "saltanat" devam etmiş olsaydı bile kısa zaman içinde "Cumhuriyet" bir yönetim tarzı olarak benimsenecekti.

Türkiye Cumhuriyeti"nin kuruluşu ile birlikte "Saltanat ve Hilafet" sonlandırılmış yeni bir dönem başlamıştır. Bu sanıldığı gibi ortak bir kabulün ürünü olmamış. Devrimlerin oturtulması için olağanüstü hal uygulanmıştır. Bugün o döneme ait bazı uygulamaların acıları devam etmektedir.

O günkü yönetimi dogmalaştıranlar kadar sonrasında oluşmuş ideolojiyi de dogmalaştıranlar oldu. Ve bugün engizisyon devam ediyor ve sadakat test ediliyor.

Batı toplumu ile aramızdaki en önemli farklardan bazıları: "Batı"da özgürlükleri halk alıyor, bizde devlet veriyor. Batı"da reform talepleri aşağıdan yukarıya yani halk kitlelerinin talebiyle gerçekleşiyor, bizde yukarıdan aşağıya kabul ettirilmeye çalışılıyor. Batı"da geleceğe yurttaşlar karar veriyor, bizde devlet. Batı"da insanlar nasıl inanacaklarına, nasıl giyineceklerine ve neyi yiyip içeceklerine kendileri karar veriyor, bizde yine devlet…"

Cumhuriyet ne zaman cumhurun olacak?

Cumhuriyet tarihi boyunca oluşmuş seçkinci sınıf halkından kuşku duymuştur. Bunun sonucu olarak 1950 yılına kadar Cumhuriyet hiç cumhurun yönetimi olamamış. Demokrat Parti iktidarıyla başlayan sivilleşme süreçlerinde bu durum biraz giderilmeye çalışılmışsa da darbelerle elde edilen başarılar geri alınmıştır.

Cumhuriyet belirli bir zümrenin tekelinde değildir. Artık cumhurdan korkan bir Cumhuriyetçilik anlayışı sorunludur.

Dün Ak Partili 4 bayan milletvekilinin TBMM Genel Kurul çalışmalarına başörtüsüyle katılması cumhurun Cumhuriyetinin oluşması yolunda atılmış önemli bir adımdır. Yapılması gereken ise Cumhuriyetin demokrasiyle taçlanması ve ideolojik devletten "Demokratik Cumhuriyet"e geçilmesidir.

Ümit ediyorum ki Cumhuriyet"in 100. yılında geçmiş dönemlere ait birikimlerin de bize ait olduğu kabul edilir ve insanların cumhuriyete olan sadakatleri ölçülmez.

Bugün milletimiz Cumhuriyeti kutsal saydıklarının hizasına koymuştur. Bundan kimsenin kuşku duymaması gerekir.

10 yıl önce
Cumhuriyet ne zaman cumhurun olacak?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak