|
Dünyanın en ağır hüznü yağıyor, kar yağıyor…

Havalar soğumaya ve kar yağmaya başladı. Doğu Anadolu"da hava sıcaklıkları sıfırın altına düştü. İlk olarak hava sıcaklığının -30, 40 derecelere düştüğünü üniversite öğrenimi için gittiğim Erzurum"da yaşamıştım.

Adeta Evliya Çelebi"nin Erzurum"u anlatırken "kedilerin damdan dama atlarken orta yerde dondukları ve baharda buzlar çözüldüğünde karşı dama düştüğünü" yazdığı seyahatnamedeki satırlara tanıklık ettim.

Eksi derecelerde yürüdüğümüzde nefesimizin buharı bıyıklarımızın donmasına neden olurdu. Dışarıya göre daha sıcak olan elimizle kapıyı açmak üzere metal kapı kolunu veya tokmağını kavradığımızda avucumuz metale yapışıverirdi.

Öğrenciliğimizde barınma konusunda üç alternatifimiz vardı. Kamu ve özel yurtlarda kalmak veya birkaç öğrenci ile bir araya gelerek ev tutmak. Fakültenin getirdiği zorluklardan dolayı evde kalmak bizim için daha avantajlıydı. Buna rağmen ev bulmak zordu ve payımıza kötü yapılmış iki veya üç katlı betonarme evlerin bodrum katları düşmekteydi.

Fukaralık dönemlerimiz. Evlerimizde odun veya kömürle yanan sobalarımız vardı. Odun kolay tükendiği için yüksek maliyeti vardı. Kömür ise daha pahalı ama dayanıklıydı. Ayrıca kömürün kalitelisini bulmak gerekirdi. Arada bir zorlandığımızda elektrik ocaklarına müracaat ettiğimiz olurdu.

O dönemde yüksekliği metreleri bulacak kadar çok kar yağardı. Saçaklardan buzlar sarkar, yolda yürürken hem kayıp düşmemek için tedbirli adımlar atar ve hem de saçaklardan düşme ihtimali olan buzlara dikkat ederdik. Şimdilerde istisnaların dışında bu derecede kış olmuyor.

Erzurum"da şehirde dolaşmak için birkaç cadde önemliydi bizim için. Cumhuriyet, Mumcu ve Taşmağazalar Caddesi. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Cumhuriyet Caddesi"ydi. Cumhuriyet Caddesi"nin sağında ve solunda dükkânların, kırtasiyelerin ve kıraathanelerin yanı sıra Selçuklu eserleri sıralanıyordu. Kümbetler, Ulucami ve Çifteminare Medresesi, Osmanlıya ait tek eser Lala Paşa Camii idi.

Kışın gündüzleri okulun dışında şehirde bizim için gidilecek birkaç yer vardı; Erzincankapı"daki kitapevi, Mumcu Caddesi"nde Milli Türk Talebe Birliği"nin merkezi veya kıraathaneler.

Genelde Erzincankapı"daki Merhum İbrahim Sarı"nın Doğu Kitapevi"ne uğrar Necip Fazıl"ın Büyük Doğu, Sezai Karakoç"un Diriliş, Nuri Pakdil"in Edebiyat veya Mavra dergisinin yeni sayılarından hangisi varsa onu alır bir kıraathanenin yolunu tutardık.

Kar yağışı artıp soğuk keskinleştiğinde sığınılacak tek mekânımız kıraathanelerdi. Isınmak, okumak ve sohbet etmek için vazgeçilmez mekânlardı. Dışarıdaki soğuktan dolayı camlar buğu tutmuş, mekân ısınmak için davetkârdı. Ortada ateşin harından kızarmış silindir bir soba yer alır ve etrafında sohbet eden insanlar.

Kıraathanelerden içeri girer herkese selam verdikten sonra henüz masaya oturmadan iki çay masamıza bırakılırdı. Gelenek böyle idi. Çayların yanında iri bir küp şeker yer alır. Erzurum şekeri nedense elle parçalanamayacak kadar sertti. Kahveciler şekeri çekiçle parçalayarak önceden hazırlardı. Buna rağmen yine de büyüktüler.

Çay genelde kıtlama içilir Erzurum"da. Kıtlama dişinizle şekerden bir parça kopartıp dilinizin altına yerleştirirsiniz yudumladığınız çayı azar azar tatlandırırsınız. Maharet ister, değilse büyük bir küp şekeri bir yudumda eritebilirsiniz.

Bir yandan çaylar yudumlanır, sohbet koyulaşır ve yerelden evrensele insanlığın sorunlarını tartışırdık. Mustafa Çelik henüz Mavra dergisine göndermediği şiirini okur, Ahmet Poçanoğlu, Veli Korkmaz, İbrahim Sezer ve Necdet Subaşı"yla dinlerdik. Heyecanlanır ve hüzünlenirdik. Hayat korku ve ümit arasındaydı. Merhum Erdem Bayazit"in şiiri dudaklarımızdan dökülürdü.

Dünyanın en uzun hüznü yağıyor/Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne

Kar yağıyor ve sen gidiyorsun/Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun

Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimiz/O insan ve tabiat çağını (…)

Erzurum"da kış bizim için özeldi. Belki de Erzurum"u özel yapan kışıydı. Rahmetli Selahattin Şimşek Erzurum"un kışını anlatırken "konuşurken kelimeler donar, yere düşer, biz oradan okur ve anlaşırdık" derdi. Gençliğimizin tüm anıları orada karlar altındadır.

Ülkenin büyük bir bölümünde bu gün kar yağacak. Erzurum"da da kar yağacak.

Ama artık hayatımızda Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergileri yok.

10 yıl önce
Dünyanın en ağır hüznü yağıyor, kar yağıyor…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi