|
Filmi başlatan film...

Yıllar önce birinci gündem maddemiz ABD Savunma Bakanlığı danışmanı, Harvard Üniversitesi öğretim görevlisi, siyaset bilimci Samuel Phillips Huntington''ın ''Medeniyetler Çatışması'' teziydi.

Tez üzerinde birçok kitap ve makale yazıldı. Kitap ve makalelerin bir kısmı tezin doğruluğunu yani medeniyetler çatışmasının var olduğunu, diğer bir kısım kitap ve makaleler ise reddiye içermekte, medeniyetler çatışmasının olmadığını, medeniyetler ittifakının varlığını veya savunulması gerektiğini iddia ediyorlardı.

Huntington, 1988 tarihinde yayımlanan kitabında ''ülkeler arasındaki çatışmaların ve ülkelerin kendi bünyelerinde yaşanan çatışmaların giderek kültürel ağırlık kazandığını savunmakta ve küreselleşme sürecinde Batı ve diğerleri arasındaki çatışmaların artacağı öngörüsünde bulunmaktaydı. Huntington, ulus devletlerin 21''nci yüzyılla birlikte artık merkezi siyasi rolünün tamamlandığı görüşüne asla katılmamaktaydı.''

Bu tez, ABD''den sonra en büyük etkiyi ülkemizde ortaya çıkarttı sanırım. Yaşama dinamizmi azaldığı için Avrupalılar konuyu bizim kadar tartışmadılar.

ABD''de ve ülkemizde ki entelektüeller ve siyasiler bu tez üzerinden ayrıştılar.

Ülkemizdeki ılımlı dindar çevreler ''Medeniyetler Çatışması'' tezinden çok ''Medeniyetler İttifakı'' tezinin doğru olacağını savundular. O günkü konumda modernite ve teknoloji açısından geri kalmış İslam toplumunun batı ile yeni bir gerginlik ve çatışmaya girmemesi gerektiği konuşuluyordu.

ABD''de ve İslam dünyasındaki bazı radikal unsurlar ''Medeniyetler Çatışması'' tezinin doğruluğuna, bu durumun ortadan hiç kalmadığına ve kıyamete kadar süreceğini iddia ediyorlardı.

Ülkemizdeki ulusalcı yaklaşım ise Müslümanların ittifaktan yana değil de çatışma kültüründen yana olabileceklerini savunuyordu. Bu düşünce de o günkü iktidar mücadelesinden ve ülkenin siyası sorunlarından kaynaklanıyordu.

O dönemde adı konulmamış ''Kürt Sorunu'' ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan''ın Genel Başkanlığında Refah Partisi''nin iktidara yürüyüşü bu tezi tartışılır kılıyordu.

2002''de AK Parti''nin iktidara gelişiyle başlayan siyasi ve ekonomik reformlar, AB müzakere süreci, demokratikleşme, dış politik açılımlar sonucu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ''Medeniyetler İttifakı'' tezinin öncülüğünü üstlendi. Hatta İspanya başbakanı (eski) Jose Luis Rodriguez Zapatero ile eş başkan oldu.

Batı ile olan ilişkiler, batılı ittifaklara üye olmak, eksik olsa da parlamenter demokrasi kültürü Türkiye''yi İslam dünyası için örnek konuma getirdi.

Başbakan, bir yandan İslam dünyasındaki yönetimleri değişime teşvik ederken, öte yandan da batı dünyasında 11 Eylül 2001''de ABD''de, ardından İspanya ve İngiltere''de tren istasyonu ve metro saldırılarıyla yükselen İslamofobiayı ve ''Medeniyetler Çatışması'' düşüncesini ''Medeniyetler İttifakı'' girişimiyle engellemeye çalışıyordu.

ABD''deki neo-con iktidar 11 Eylül 2001 saldırısını bahane ederek İslam dünyasına yönelik savaş ve işgal harekâtı, Afganistan ve Irak''ın işgalinde yaşananlar, İsrail''in Filistin''e ve Lübnan''a yönelik saldırıları, Arap yönetimlerini tahkir, tezyif edişi yeryüzünde en dinamik nüfusa sahip olan İslam dünyasını derinden etkiledi.

İp kopma noktasına geldiği bir anda ABD''de Demokratlar iktidara geldi ve Afro-Amerikalı bir adam başkan oldu. Barak Obama, geçmişi itibarıyla sömürüyü ve az buçuk İslam''ı anlayan bir adamdı. Dünya nefesini tutmuş yeni Amerikan siyasetini takibe başladı. İlk dönem pek başarılı geçmedi. Umutlar ikinci döneme bırakıldı.

Bu dönemde Türkiye''nin Ortadoğu dinamiklerini değiştirme hamleleri büyük bir dirençle karşılaştı. Türkiye örneğinden de etkilenen İslam dünyasında ''Arap Baharı'' başladı.

Kendi halklarını ezmiş, öldürmüş ve zenginleşmiş batı işbirlikçisi yönetimler birbiri ardına devrilmeye başladı. Böylece İslam dünyasında totaliter her ülkeyi etkileyen büyük bir devrim dalgası ortaya çıktı. Bu dalga Bahreyn sahillerine ulaşınca destek verenler akıbeti kontrol edemeyeceklerini gördüler ve ''güvenlik kaygısı'' gerekçesiyle olaya müdahale ettiler. Ardından Libya''nın büyük bir iştahla işgali yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Dış müdahale Arap Baharını Libya''da gömdü. Bugünler aynı Libya, yeni bir süreci başlatıyor.

Dünyadaki siyasi ve ekonomik kriz, ulus devletlerin iç sorunlarını çözememesi, küresel savaş talep edenlerin ellerini güçlendirmeye başladı.

Tüm dünyayı etkileyen ''Medeniyetler Çatışması'' ve ''Medeniyetler İttifakı'' tartışmalarında kimin kazanacağını ABD''deki seçimler gösterecek.

Son gelişmelerin ışığında şunu söyleyebiliriz savaş ABD''de başlamış durumda. Üzücü olan ise; ABD iç savaşının tatbikat alanının Müslümanlar ve Müslüman coğrafyanın olmasıdır. Bu tatbikat veya savaş cephesi İslam dünyasında küresel savaşın fitilini ateşleyecek bir mezhep savaşını başlatabilir.

''Müslümanların Masumiyeti'' filmi üzerine başlayan fırtınanın ne tür hasarlara neden olacağını şimdiden kestirmek zordur.

Dünya, sorunlarını ''şiddet unsuruyla çözme aklının'' etkisi altında bulunuyor.

12 yıl önce
Filmi başlatan film...
Dava esnasında savcının değişmesi meselesi
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak