|
Güçsüz muhalefette sokağın dili…

Bir olayı olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alacağımızda önce söze olumlu yönlerini alarak başlarız ve sonra amma diyerek olumsuz yönlerini anlatırız. Bu kısmen olayı olumsuz değerlendirdiğimiz anlamını da taşır veya en azından öyle anlaşılır.

Önce olumsuzluklardan bahsedelim ve ardından amma diyelim.

Taksim Gezi Parkı"nda yapılması düşünülen Taksim Kışlası Replikası ile ilgili başlayan olaylar bugün 11. gününe ulaştı. Cuma, Cumartesi ve Pazar günü ortaya çıkan, ülkenin bir kısım vilayetlerine de yayılan olaylar ilk günkü hızını kaybetti. Sakinleşme ve taleplerin ortaya çıkması huzur ikliminin geri döndüğü anlamını taşımıyor. Rize"de olduğu gibi halen kışkırtmalara açık bir ortam mevcuttur.

Herkes birbirine ne oldu sorusunu yöneltiyor. Ne oldu da bu kadar ciddi arbede yaşantı? Karşılığının bulunması gereken soru bu bence?

Evet, ne oldu?

Bir grup çevreci Gezi Parkı"nda AVM yapılacağı ve inşaat esnasında alanda bulunan ağaçların kesileceği düşüncesine karşı tepki koymak için toplantılar ve alanda çadır kurdular. Bu kent yaşamı içinde makul sayılabilecek bir tepkiydi. Gelişmiş demokrasilerde bu tür tepkiler olmakta. Sadece çevreci bir duyarlılık için değil başka sosyal sorunlarda da etkili muhalefet tarzları uygulanıyor.

Demokrasilerde muhalefet sadece parlamento içinde oluşmuyor. Parlamento"da dile getirilemeyen birçok sorun STK"lar veya gönüllü platformlar tarafından dillendiriliyor.

Gezi Parkı etrafında oluşan olaylar bize göstermiştir ki bugün Parlamento"da güçsüz bir muhalefet söz konusu. Bu da doğal olarak "otoriter iktidar" imajını oluşturuyor. Ayrıca hükümetin tüm icraatlarının Başbakanla ilişkilendirilerek anlatılması tek adam görüntüsünü ortaya çıkarttı. Bir anlamda da yönetirken oluşan dil muhalif kitleler açısından bu algının oluşmasına neden oldu.

Otoriter algı ve son düzenleme parlamentoda temsil edilemeyen muhalif düşünce için; baskı ve sosyal hayata müdahale olarak görülmeye başlandı.

Gösterilerle ilgili tartışmacıların söyledikleri ilk söz "Başbakan"ın 2010"dan sonra üslubunun değiştiğidir. Bu 2010"dan itibaren ana muhalefette oluşan yönetim değişikliğinin ortaya çıkarttığı güçsüz görüntüden kaynaklanmakta.

Parlamentoda bulunduğum sürede AB yasalarının çıkartılmasında zamanla yarıştığımız anlarda ana muhalefetin söz talepleri can sıkıcı olarak karşılanırdı. O zamanlar grup başkanvekillerimizi uyarırdım. Demokrasi denge yönetimi ve rekabet kültürüdür. Siyasiler parlamentoda engellenmemeli ve her şeyi tartışabilmeliler. Parlamentoda temsil edilemediğini düşünen kitleler muhalefeti sokakta oluştururlar. Bu demokrasiler için en tehlikeli olandır.

İktidara muhalif olan insanlar parlamentoda iyi temsil edilmediklerini düşünüyorlar. Buda iktidarın parlamentoda sayısal çoğunluğuyla her yasayı kolayca çıkartma algısı oluşturdu.

Son çıkan yasalar sosyal hayata müdahale olmadığı halde öyle anlaşıldı. Yasanın içinde "yasak" kavramı irrite edici bulundu.

Sosyal yapıdaki değişim, AVM üzerinden yürütülen tüketim toplumu tartışmaları, Orta Doğu ekseninde dış politikadaki gelişmeler, kürtaj, alkol düzenlemesi, Ankara metrosunda uygunsuz davranışla ilgili ikazlar bazı çevreler ve gençler arasında baskılanma düşüncesini geliştirdi. Taksim"de yapılması düşünülen kışla replikası bardağı taşıran son damla oldu.

Güçsüz muhalefetin varlığı sokağı muhalefetin sesine dönüştürdü. Bilinmesi gereken şu ki Gezi Parkı olaylarının başlaması ve gelişimi herkes tarafından az çok biliniyor Taksimdeki gösterilerde derin komplo düşüncesi içinde olan kişiler veya gruplar olabilir. Bunlar ulusal ve uluslararası kimliğe de sahip olabilirler. Ancak gösterilere katılanlarla yapılan söyleşileri dinlediğimizde odaklaşmış bir düşüncenin olmadığını anlıyoruz. Oluşan havayı herkes kendi çıkarları doğrusunda kullanma hevesine düşmüş ve samanlıkta ateşle dolaşıyor. Kimse anlamaya çalışmıyor.

Amma,

Ben Başbakanın tüm toplantılarda farklı görüşleri nasıl büyük bir dikkatle dinlediğinin ve not aldığının tanığıyım.

Akil adamların Başbakanla yaptıkları toplantı sonucunda kendilerine yöneltilen sorulara verdikleri ilk cevap "Sayın Başbakan bizi dinledi ve not aldı" olmuştu.

Seçme yaşını 18"e ve seçilme yaşını 25"e indirme yani siyaseti gençleştirme uygulayıcısı başbakandır. Seçilme yaşını 18"e indirme teklifi de kendisine aittir. Gençleri siyasete dahil etme düşüncesine sahip olan Başbakan Taksim Gezi Parkı etrafında oluşan gençlik psikolojisini en iyi anlayacak kişidir de.

Siyasetin gelişmeleri değerlendireceğini ve dünyada yaşanan genç değişimi anlayacağını sanıyorum.

Olaylar ümit ediyorum bu ülkede demokrasi ve tahammül kültürünün gelişmesine katkı sağlayacaktır. Bu gerçekleşirse Taksim Gezi Parkı"nda "Hyde Park Speakers" Corner" gibi bir alan oluşabilir.

Sandık kaldırılmadığı sürece; demokrasilerde sandıkta gerçekleşmeyen hiçbir iktidar değişimi meşru değildir.

Hiç kimse Taksim olaylarını bir darbe meşruiyeti olarak görmemelidir.

Ben iktidardan çok muhalefet partilerinin de gelişmelerden ders çıkartması gerektiğini düşünüyorum.

11 yıl önce
default-profile-img
Güçsüz muhalefette sokağın dili…
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..