|
Hafızasız bir gelecek...

Bir haber sizleri alır ve geçmişe götürür. Hatıralar tekrar gözünüzde canlanır. Geçmişi sıkça hatırlamaya başlamışsanız yaşlanma alametleri başlamış demektir.

Kişisel anılar insanın kendisini ve birlikte oluşturduklarını daha çok ilgilendirir. Kişisel anıların bazıları tüm toplumu ilgilendirdiği nokta da ortak hafızaya katkı sağlar.

Ülkemizdeki hızlı değişim ortak hafızayı sadece sözel aktarımlara bırakıyor. Çocukluğunuzun ve gençliğinizin geçtiği sokaklar, caddeler ve mahalleler ya değişiyor veya ortadan kalkıyor.

Anılarımızı oluşturduğumuz yerleri terk etme zorunda kalıp belirli bir zamandan sonra geri döndüğümüzde yaşanmışlıkları anlatacak geride hiçbir şeyin kalmadığını; evlerin, sokakların, caddelerin ve mahallelerin değişmiş olduğunu görüyoruz. Sadece bununla yetinilmiyor isimleri de değişiyor.

Yerel yönetim değişikliğinde yeni seçilenler ilk icraatlarına buradan başlıyorlar. Bütün bir günahı yerel yöneticilere yüklememek gerekir tabii ki. Çağın ortaya çıkarttığı gerçekleri de unutmadan buna eklemeliyim.

Mahalle çeşmesi, bakkalı, fırını, pastanesi, kıraathanesi, simitçisi ve bozacısı tarih oldu.

Çeşme kültürünün yerini büfelerde veya marketlerde plastik şişelerde satılan kaynak suları almış. Bakkallar büyük marketlerle yer değiştirmiş. Ekmek fırınları sanayileşmiş. Pastaneler ve kıraathaneler uluslararası işletmelerin zincirine eklenerek kafeye dönüşmüş.

Simitçilerin, mısırcıların ve kestanecilerin son çırpınışlarına tanıklık ediyoruz. Kış gecelerinde sokak aralarında dolaşarak boza diye seslenen satıcılar yok artık. Küçük esnaf ortadan kalkmış yerlerine devasa alış veriş merkezleri inşa edilmiş.

İnsanlar güne sokak aralarında veya mahallelerde değil de alışveriş merkezlerinde başlıyorlar.

Her şey değişiyor. Hatıralar lime lime oluyor. Yaşanmış mı yaşanmamış mı kuşkusuna kapılıyoruz. Ortak hafıza zayıflıyor.

Kaç kişi elini tutup yürüyüşe çıktığı çocuğuna veya torununa işte doğduğum ev, bu sokakta oynardık, işte mahalle bakkalımız, ilkokulu bu okulda okudum, şu köşede sevdalandım, evlilik planlarımızı bu pastanede yapmıştık... diyebilir.

Birkaç gün önce gazetemizde "Diriliş Yayınları"nın yeni mekânı Haseki" başlığı altında Emeti Saruhan"ın bir haberi yer almıştı. Haberi okuduğumda yüreğimin üzerinde derin bir acı hissettim.

Şimdi de geçmişle gelecek arasında kültür dünyamızın inşa edildiği son mekânları da kaybediyoruz.

Kültür dünyamızın inşa edildiği bir semtte kalan birkaç yayınevinden biri daha dönüşüm talebine yenilerek taşınıyordu. Üstelik en önemlilerinden biri Diriliş Yayınları ve üstat Sezai Karakoç anılarını geride bırakarak Bab-i Ali"den Cağaloğlu"ndan Haseki"ye taşınıyor.

Bir semt daha tarih oluyor. Sadece belirli bir neslin hatıralarında kalacak ve nesilden nesile görsel olarak aktarılamayacak.

Artık Nuruosmaniye Caddesi"nde yürürken dostlarımıza otelleri göstererek:

"Bak bu otelin daha önceki yerinde Eşref Edip Sebilürreşad"ı, burada Mehmet Şevket Eygi Bugün"ü, şurada da Necip Fazıl Büyük Doğu"yu çıkarmıştı, oradaki otelde Üretmen İş Hanı"nı göstererek; 12 Ocak 1973"de Prof. Dr. Necmettin Erbakan"ın katılımıyla Milli Gazete ilk burada kurulmuş ve yayınlanmıştı.

Şeref Efendi Sokağı"na bakarak Yeni İstiklal Gazetesi ve Nurcuların haftalık dergisi İttihat burada çıkartılıyordu.

Semtin diğer sokak ve caddelerini dolaşarak Yeni İstanbul, Bab-i Ali"de Akşam, Milliyet, Hürriyet, Tercüman ve Cumhuriyet gazeteleri bu binalarda yayınlanıyordu" diyemeyeceğiz.

Bugün onların yerinde şimdi oteller, restoranlar, eğlence mekanları, kafeler, turistik eşya mağazaları ve ticarethaneler bulunuyor.

İstanbul"a geldiğimizde ilk uğradığımız semt Cağaloğlu idi, ardından Beyazıt"taki Beyaz Saray"a ve Sahaflar"a giderdik.

Okurların buluşma yeri haline dönüşmüş kitabevlerinde, dergi yönetim yerlerinde birçok yazarla tanışma, konuşma ve dinleme fırsatına erişirdik.

Bugün başta Kitabevi, Pınar, Beyan, Yeditepe, İz ve Everest olmak üzere birkaç yayınevi içinden geçtiğimiz sürece direniyor. Onların da ne kadar direnebilecekleri belli değil. Yeni yayınevi açma talepleri de geçici ruhsatlarla karşılanıyor.

Yakın bir gelecekte Ayasofya, Sultanahmet, Nuruosmaniye ve Beyazıt Camileri arasındaki tüm alanlar oteller, eğlence mekânları, kafeler, restoranlar, turistik eşya satış yerlerine dönüşecek.

Ülkemizin kültür dünyasını inşa eden ve medeniyet dönüşümünü sağlayan semt artık bir kuşağın sadece anılarında yer almaya hazırlanıyor.

Gelişmiş toplumlar kültürel aktarıma katkı sağlasın diye yazarlarının yaşadığı, çalıştığı ve gittiği mekânları özenle korumaya ve müzeleştirmeye çalışıyorlar.

Kültürümüzü inşa eden mekânlarla birlikte, anılarımızın geçtiği alanlar da bir bir yok olmaya başlamışsa düşünmemiz gerek.

10 yıl önce
Hafızasız bir gelecek...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset