|
Hükümet tehlikenin farkında mı?

Büyük annem çok derdi: "ne günlere kaldık evlat." Gerçekten ne günlere kaldık. Ortalık toz duman. Bilginin, iddianın ve ifadenin bir saat gerçekliğini koruduğu bir dönemden geçiyoruz.

Son gelişmeler üzerine yargıya aksetmiş ve kararı kesinleşmiş bazı davaların yeniden görülmesiyle ilgili Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı ile görüşmüş.

Görüşmelerinde Feyzioğlu, özellikle darbe girişimi ve askeri vesayeti oluşturan davalar konusunda bir itirazı dile getiriyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında iade-i mahkeme yapılmasını talep ediyor.

İlk günün ortamın kaotik havanın neticesinde yapılan açıklamalar hükümetin de yeniden yargılama süreçlerine sıcak baktığını gösteriyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik"in iki gün önce yaptığı açıklamaya baktığımızda ihtiyatlı bir dilin hâkim olmaya başladığını gördük.

Şimdileyin ticaretle meşgul hukukçu bir arkadaşımla "orduya kumpas kurulması" sözünün söylendiği günlerde sözün üzerine bir gece yarısı tartışmıştık. Ben bu sözün "yanlış anlaşılacağını ve hukuki bir sorun oluşturacağını" söylerken, arkadaşım ise: "sözün siyasi olduğunu hukuki olarak bir karine oluşturmayacağını" söylemişti.

Siyasi söylemlerin her zaman hukukta bir karşılığı var. Bunu yaşayarak görüyoruz. Bir anlamda hukuk siyaset dilinin kurallaşmış şeklidir.

Yeniden yargılanma benimsendiği takdirde 2002-2013"e kadar görülmüş davaların tümü tartışmalı hale geliyor. Bu davalardan bir kısmını yeniden yargılamaya dahil edip, bir kısmını dışarıda bırakmak kaotik ortamın durulmasına değil daha da büyümesine neden olacaktır

Hepimizin bildiği bir kural var: hukuk sadece bir kişiye veya zümreye ait olamaz. Yargının adil karar vermediğine dair bir kuşku doğmuşsa; bu kuşkunun hangi davaları kapsadığını nasıl ayrıt edeceksiniz

Yargılamalar yeniden başladığında, geçmiş dönemi sorgulayan demeçler ve yazılar bu kez delil olarak kabul edilecek. Verilen her olumsuz demecin sahibini tartışmalı hale getirecektir. Böyle bir kaotik ortama siyasetin direnci dayanır mı?

Geçmişten günümüze savcıların sadece sanık aleyhinde olacak delilleri toplamasına ciddi itiraz var. Bunun bu süreçte dikkate alınması gerektiği kanaatindeyim. Bunun yolunun da iddia ve savunma makamlarını eşitlemekten geçer. Yanı savunma avukatlarının da sanık lehinde olan delilleri toplama yetkisine sahip olmasıdır.

Hukuk artık evrensel bir hüviyet kazandı. Hukukçu değilim ama aklım erdiği kadarıyla yapılması gereken: hiç kimsenin yönlendiremeyeceği, kurallara bağlı yargı sisteminin oluşturulmasıdır.

Siyasete yönelik oluşan her kriz siyasetin lehinde kanun gücüyle çözüldüğünde sorun daha da büyüyecektir. HSYK ile ilgili yapılan çalışmalar bu hassasiyet dikkate alınarak yapılmalıdır.

Diyeceğim o ki; yeniden yargılamayı bu kadar meşru bir hak gördüğünüzde ve gösterdiğinizde, bu hakkı son 10 yılda yolu mahkemeye düşmüş herkese tanımak zorundasınız.

Evet, ciddi mağduriyetler var.

Yargı yoluyla birçok haksızlık yapıldı. Bu mağduriyetleri gidermek için yeniden yargılanma bir çözüm olabilir fakat daha fazla kaosa neden olacağını görmezden gelemeyiz.

Kaldı ki aynı yargı sistemiyle yeniden yargılanmanın gerçek adaleti sağlayacağını kim garanti edebilir.

Çözümü sadece bazı davaların yeniden görülmesiyle bulunacağını zannedenler bu endişeleri dikkate alıyorlar mı?

10 yıl önce
Hükümet tehlikenin farkında mı?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…