|
İslam dünyası tarihsiz, hafızasız bir geleceğe evriliyor…

Aylardır karışık bir ruh haleti içinde güne başlıyorum. Nereye baksam, neyi dinlesem ve neyi okusam beni yaralıyor. Geleceğe dair umutlarım yavaş yavaş tükeniyor. Biliyorum, dünya böylesi süreçlerden, belki de daha zorlu süreçlerden geçti. Medeniyetler alt üst oldu, birçok millet ve devlet tarih sahnesinden çekildi.

Bugün yaşananlar nedir ki. İki dünya savaşını yaşayan insanlar hala aramızda diye düşünebiliriz. Bizler birçok olayı tarih kitaplarından ve hatıratlardan okuyoruz.

İslam dünyasındaki siyasiler, din adamları ve entelektüeller ortak kaynaklardan beslenmiş olmasına rağmen kabile, aşiret ve mezhep farklılıkları çatışma alanlarını oluşturuyor. İslam milleti zorlu bir süreçten geçiyor ve müthiş bir savrulma yaşıyor.

Binlerce yıldır yaşananlardan ders alınmazken; "kardeşlik" ideali üzerine oluşturulan medeniyetin bir anlamı kalmıyor. Kabile, aşiret ve mezhebi çıkarlar belirleyici oluyor. Artık "Müslümanlar kardeştir " sözünün ruhsal dünyamızda bir karşılığı bulunmazken, söz bir retorikten öte gitmemekte. Hak, hukuk, ölüm, kıyamet ve hesap kavramlarının bir anlamı yok gibi.

Medeniyet havzamızdaki siyasi liderler iktidarlarının sonlanacağına ve kendilerinin de ölümlü olduklarına inanmamaktadırlar. Dolayısıyla iktidarların sonsuza kadar sürdürülebilir olması için her aracı meşru sayıyor. Hukuksuzluk, yasak, baskı ve şiddet iktidar etmenin en önemli enstrümanına dönüşüyor. İktidarların sonlandırılması ancak kanlı olaylarla gerçekleşebiliyor. İslam dünyası böyle bir süreç içinde veya böyle bir süreçten geçiyor.

Osmanlı Devletinin tarih sahnesinden çekilişi nerdeyse 100 yılı bulacak. Çöküşü 1912-13 Balkan savaşları olarak görürsek 100 yılı devirdik sayılır. 20. yüzyılın başlangıcından itibaren merkezinde yer aldığımız coğrafyada işgal, kaos, savaş ve gözyaşından başka hiçbir gelişme yaşanmadı desek yeridir. Bağımsız oldukları iddia edilen iktidarlar ya komşularına ya da halklarına düşman edildiler. Bunun dünya egemenlerinin bir planı olduğunu; iki dünya savaşından sonra oluşturulan sınırlar ve iktidarların bunu besleyen ana unsurlar olduğunu iddia edebiliriz.

İslam dünyasının içinde olduğu bu kaotik durumu egemen güçlere ihale ederek işin içinden sıyrılamayacağımızı da bilmeliyiz.

Yazımın girişinde söylediğim gibi İslam dünyasında ortak kaynaklardan beslenen siyasiler, din adamları ve entelektüellerin artmasına rağmen hala cahili döneme ait davranışlar egemen.

Zaman zaman ümitlendiğim anlar oldu. Bugünler tanık olduğum ve okuduğum olaylar umutlu yanlarımı hızla aşındırıyor. Birkaç yıl önce büyük hassasiyet gösterdiğimiz olaylara artık duyarsız davranıyoruz veya baştan savma bir tepki gösteriyoruz.

Bundan yaklaşık 15 gün önce İsrail"de yayınlanan Yediot Ahronot gazetesinde bir haber vardı. Haberde; İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon, Kubbetüssahra"nın yıkılıp yerine Yahudi tapınağının inşa edilmesiyle ilgili kısa bir film hazırladıklarını haber veriyordu.

Gazete daha önce de Mescid-i Aksa"yı aleni bir şekilde yıkan görsellerin bulunduğu, filmin İslam dünyasından gelebilecek olası tepkiden korkularak değiştirildiğini ve yeni hali ile Mescid-i Aksa"nın dolaylı olarak yıkımının konu edildiğini yazıyordu.

Gazetenin söylediği gibi şimdiye kadar birçok kez Mescid-i Aksa ve Kubbetüssahra"nın yıkılmasıyla ilgili filimler yapıldı. Kudüs Siyonist İsrail tarafından işgal edildiği andan itibaren Mescid-i Aksa"nın altında Yahudi tapınağının aranması bahanesiyle kazılar yapılmaya başlanmıştı. Bu kazılar sonucu Mescid-i Aksa"da oluşan çatlakları ve alandaki çökmeleri görmüştüm.

21 Ağustos 1969"da Mescid-i Aksa Yahudi yerleşimcilerin saldırıları sonucu Denis Ruhan adlı fanatik bir Yahudi"nin kundaklaması sonucu yanmıştı.

Siyonist İsrail Devleti şimdiye kadar yapılan tüm eylemleri ve saldırıları "dini ve fanatik gruplar" gerçekleştiriyor ifadesini kullanıyordu.

İlk defa Siyonist İsrail hükümeti Mescid-i Aksa ve Kubetüssahra"nın yıkılarak yerine Siyonist tapınağın kurulduğunu gösteren bir film yaptı. Olay dini ve fanatik mazeretinden çıkmış ve devlet siyasetine dönüşmüştür.

Uzun zamandır Mağribi Kapısı"nda yapılan kazılar ve yıkımlar yeni bir şekil aldı. Bugünlerde aynı yerde büyük bir yıkım gerçekleştiriliyor. Yıkım bölgesinde Kubbetüssahra"dan yüksek olacak şekilde dev bir Sinagog inşa edilecek.

Yeni yerleşim alanları inşa edilerek, Filistinli Müslümanların yaşadıkları mahalleler (Şeyh Cerrah Mahallesi ve Mağribi Kapısı) yıkılarak Kudüs"ün kimliği değiştiriliyor. Kudüs Yahudileştiriliyor. Bu noktaya gelineceğini bırakın Müslümanlar, Hıristiyanlar bile düşünmemişlerdi.

Artık İslam dünyası kendi iç iktidar sorunlarıyla ilgilendiği için Filistin topraklarında ve özellikle Kudüs"te olanlara karşı tepkisiz.

Bugünkü şartlarda Siyonist İsrail Devleti Mescid-i Aksa ve Kubbetüssahra"yı yıkamayabilir.

Gelecek için aynı şeyi söyleyemem.

İslam dünyası tarihsiz, hafızasız bir geleceğe evriliyor…

11 yıl önce
İslam dünyası tarihsiz, hafızasız bir geleceğe evriliyor…
Nevruz’da Türk Bayrağı
Ömer Muhtar’ı hatırlamak..
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…