|
Orta Doğu"da eksen değişikliği

Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili başlayan tartışmalar farklı alanda hesaplaşmaya dönüştü. Yayınlanması suç kabul edilen belgeler hesapsızca ortaya döküldü. Gelişmelere bakıldığında dershanelerin gerekliliği veya gereksizliği düşüncesi anlamını yitirdi.

Bir taraftan yıllara baliğ yıkımlar tamir edilmeye çalışılırken öte yandan yeni yıkımlar gerçekleştiriliyor. Yoksayan siyasetlerin ortaya çıkarttığı sorunların kaldırılması için olağanüstü bir çaba sarf edilirken; başka bir yok sayma tartışması başlıyor. Çözüm sürecinde dikkat edilmesi gereken tek konu: "Kürt"ün haklarını iade ederken; Türk"ün hassasiyetini gözetmekti." Oysa etnik yapılar üzerinden yaşananların bilançosu yakın bir zamanda kamuoyuna da sunulmuştu.

İç siyasetteki tartışmalardan çıkıp bölgedeki gelişmelere dikkat kesilmek gerekir.

Unutmamak gerekir Orta Doğu"daki eksen değişikliğinde ve yeni gelişen siyasi dinamiklerde bugün varlığını tartıştığımız kavrama çok ihtiyacımız olacak.

Dış politikada bölgemizi derinden etkileyen gelişmeler yaşanıyor.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani"nin ABD Başkanı H. Barack Obama arasında telefon görüşmesiyle yeni bir süreç başlatmış oldu. Bugünlerde ortaya çıkan bilgilerden anlıyoruz ki Ruhani seçilmeden önce İran-ABD arasında temas başlamıştı. Bu temasların sonucunda ABD"nin Suriye"ye yönelik müdahalesinin önlenmesinde Rusya kadar İran da rol üstlenmişti.

Suriye"ye müdahale yapılmaması, ABD ve İngiltere"nin İran"la diplomatik ilişkileri yeniden kurmaya başlaması ve P5+1 ülkeleriyle İran arasında Cenevre"de nükleer müzakerelerin ilk etabının başarısıyla sonuçlanması Orta Doğu"da safların yeniden oluşmasına ve örtülü ittifakların aleniyet kazanmasına neden olmaya başladı.

Bundan önce de 2002"de ABD"nin Irak"ı işgaliyle başlayan süreç Suudi Arabistan ve himayesindeki ülkelerin arzu ettiği gelişmeleri ortaya çıkartmamış İran"ın pozisyonunu güçlendirmişti. Buna Afganistan işgalini de eklemek gerekir. Bu durum en çok Suudi Arabistan, İsrail Likud ve işbirlikçi ülkeleri etkilemiştir. Böylece varlığı bilindiği halde fakat aleniyet kazanmamış olan Suudi Arabistan İsrail Likud"u arasındaki ittifak ortaya döküldü.

Gelişmeler gelecek siyasetlerin özeti gibiydi.

Geçen hafta İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres Kudüs"teki ikametgâhından, BAE"nin Abu Dabi şehrinde düzenlenen güvenlik konulu bir toplantıya video konferans aracılığı ile 29 Arap lidere bir konuşma yaptı.

Suudi Arabistan Kralı"nın oğlunun da hazır bulunduğu konferansa Bahreyn, BAE, Kuveyt, Umman, Yemen, Katar, Endonezya, Malezya ve Bangladeş temsilcilerinin de katıldığı açıklandı.

Peres, konuşmasında İsrail"in Ortadoğu"daki politikalarını övdüğü ve İslam dünyasını İran"a karşı birlikte hareket etmeye çağırdığı kaydedildi.

Toplantıda bulunan NYT yazarlarından Thomas Friedman: "Peres, konuşulanların gizli kalması şartıyla Körfez İşbirliği Zirvesi"nin açılışına katılmayı kabul etti. İsrail Cumhurbaşkanı İsrail bayrağının önünde onu ve ülkesini diplomatik olarak tanımayan Körfez ülkeleri temsilcilerine hitap etti. İki taraf da bunun "tarihi" bir an olduğunun farkındaydı" dedi.

Ajanslarda yer alan habere göre; Suudi prensi Velid bin Talal, ABD Başkanı Obama"nın İran tarafından "kandırıldığını" iddia etti. Ülkesinin İsrail ile bir zımni ittifakın parçası olduğunu saklamayan Suudi lider, Obama"nın "zayıf konumu" nedeniyle bu anlaşmayı yapmak zorunda olduğunu, "daha güçlü bir başkan olsa hayır diyeceğini" iddia etti.

Suudi Prens, İran"ın nükleer tesislerine yönelik bir İsrail saldırısına yönelik tepkisi sorulunca şu yanıtı verdi: "Kamuoyu önünde (Arap Ülkeleri) buna karşı olacak, özelde ise buna bayılacaklar."

Suudi prens, Sünnilerin "İsrail"den çok İran"dan nefret ettiği" iddiasını ise şöyle açıkladı: "İran tarihsel olarak büyük bir tehdit. Pers imparatorluğu her zaman Sünni Müslüman Arap imparatorluklarına karşı oldu. Tehdit İran"dan, İsrail"den değil. Bu bütün bölgeyi idare eden büyük bir imparatorluktu. Onlar Bahreyn"de, Irak"ta, Suriye"de, Lübnan"da Hizbullah ile ve Gazze"de Hamas ile birlikte. Onlar bu alanlara izinsiz giriyor." Suudi prensin "Sünniler" ifadesinin bugünkü karşılığı muhtemelen "Selefiler" olacaktır.

İran-Batı yakınlaşması birçok ülkenin dış politikasını ve ittifaklarını etkileyecek.

1979 İran İslam devrimiyle birlikte Batıda oluşan politikalar artık değişecek; böylece yeni bir dönem başlayacaktır. Bu güne kadar İran-Şia karşıtlığı zemini üzerine oluşmuş siyasetlerin tümü yeniden düzenlenecektir.

Batılı siyasiler, akademisyenler, entelektüeller ve sanatçılar oluşmakta olan iklimi güçlendirmek için yeniden araştırmalara başlayacaklar ve yeni bir dil oluşturacaklar. Unutmamak gerekir ki; İslam öncesi ve sonrası İran medeniyeti her zaman diğer İslam medeniyetlerinden daha fazla batılıların ilgisini çekmiştir.

İran Batıya yaklaşırken Batılı ittifaklar içinde yer alan ülkeler Doğu"ya doğru hareket etmekte ve kendi aralarında yeni duruma karşı işbirlikleri oluşturma gayreti içinde gözükmektedirler.

Soğuk savaş dönemi ve sonrasında oluşan stratejiler yeniden yorumlanırken; gelişmeler jeopolitik, jeostratejik ve jeokültürel olarak da bölgeyi derinden etkileyecektir.

10 yıl önce
Orta Doğu"da eksen değişikliği
Kritik eşik aşıldı
Bir Yılda Birden Fazla Sürekli Görev Yolluğu Alınabilir mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar