|
Suriye gerginliği çatışmaya dönüşüyor...

Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı,

sadece adaleti aramalıdır.

Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de

kapısını açar.

Alija İzetbegoviç

Her şey, 2010''da Tunus''ta Muhammed Boazizi adında bir seyyar satıcı baskı ve ekonomik sorunlardan dolayı kendini yakmasıyla başladı.

Bu olay bardağı taşıran son damlaydı ve İslam dünyasında yeni bir dönemin miladı oldu.

Krallık ve emirlikle yönetilen ülkelerin dışında İslam dünyasında iktidar değişiklikleri sadece darbelerle oluyordu. Irak, Suriye ve Libya örneğinde olduğu gibi.

İslam ülkelerinin bir kısmında biçimsel cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılıyor. Seçim sonuçlarını halkın oyları değil devlet başkanları belirliyor. Seçimleri sürekli mevcut devlet başkanı ve iktidar partisi kazanıyordu. Olay tam bir komediydi. Bununla ilgili üretilmiş yüzlerce fıkra var.

Tek devrimci değişim İran''da yaşandı. İran''daki İslam devrimi kısa bir sure kitleleri etkiledi. İran-Irak savaşı, mezhebi taassup ve mezhebi kuşatılma bu etkiyi sınırlı tutmuş oldu.

Türkiye Cumhuriyeti resmi ideolojisi ve Türk modernleşmesi yüzünü batıya çevirmiş olmasına rağmen; İslam dünyasını, her zaman etkilenmiştir.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan''ın siyasi mücadelesiyle başlayan "demokratik yöntem" dikkatleri Türkiye''nin üzerine çekti.

2002''de Ak Parti''nin seçimleri kazanması ve dış politik uygulamaları yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Bu andan itibaren İslam Dünyası''ndaki entelektüeller "İslam ve Demokrasi" tartışmasını başlattılar.

Türkiye''deki siyasi ve ekonomik değişim, komşularıyla sıfır sorun temelli proaktif dış politika, ilk etkisini uzun bir ayrılığa rağmen İslam Dünyası''nda gösterdi.

Nitekim Fas''ta "Adalet ve Kalkınma" adıyla bir parti bile kuruldu ve 2011''de seçimleri kazanarak iktidar oldu.

Afganistan ve Irak''ın rejimleri bahane edilerek işgalleri Filistin sorununa Batı''nın kayıtsızlığı yeni bir safha oluşturdu.

ABD''nin Irak''a müdahalesi sanıldığı gibi İslam halkları nezdinde olumlu karşılanmadı. Irak''ta işgalci askerlerin davranışları Müslümanlarda derin bir aşağılanma duygusu yarattı.

Tunus''ta başlayan değişim Mısır, Bahreyn, Libya, Yemen ve Suriye''yi etkiledi.

Bahreyn''de Şii çoğunluğunun özgürlük talepleri Suudi Arabistan polislerinin yardımıyla şiddetle bastırıldı. Bu durum "Arap Baharı" olarak adlandırılan değişim dalgasına indirilen ilk darbeydi. İkinci darbe ise; Libya''da Kaddafi''nin devrilmesini sağlayan uluslararası askeri müdahaleydi.

Bu andan itibaren Arap Baharı artık Müslüman halkların kendi talepleri doğrultusunda bir değişime değil, ABD ve Avrupa''nın istediği şekilde bir dönüşüme doğru evrilmeye başladı. Böylece kitleler kontrollü bir şekilde uluslararası sisteme entegre edilmeye çalışıldı.

İslam Dünyasında değişim dalgası en kolay Suriye''yi dönüştüreceği düşünülüyordu. Bunun nedeni: Cumhurbaşkanı Beşar Esad''ın batı da uzun sure yaşaması, seküler eğitim alması, iktidara geldiği andan itibaren de yeterli olmasa da siyasi ve ekonomik alanda reformlar yapmasıydı.

Beşar Esad, İslam Dünyası''ndaki değişimi ve Libya iç savaşını örnek göstererek Baas''ı değişime zorlayacağı bekleniyordu ama bu gerçekleşmedi. Türkiye''nin teşviklerine rağmen Beşar Esad değişime direndi.

Dera''da başlayan, Duma, Hama ve Humus''a sıçrayan değişim talebi şiddetli karşılık gördü. Binlerce insan öldürüldü, tutuklandı ve öldürüldü. 2011''den itibaren Suriye''de bir kaos yaşanıyor.

Bir tarafta Baas zulmüne karşı özgürlük talep eden büyük bir kitle, öte yandan iktidarını kaybetmek istemeyen Esad ve Baas rejimi bağlıları.

12 Nisan''dan itibaren uygulanan ateşkese rağmen BM gözlemci raporlarına bakıldığında ülkede şiddet gün geçtikçe artıyor. Günlük bilanço 100 üzerinde ölü, tutuklamalar, işkenceler ve şehirlerin harabeye dönüşmesi. Bu tahammül edilebilir bir durum değildir.

Libya''da olduğu gibi Suriye''ye de uluslararası bir müdahale yapılması bekleniyordu. Ama bu gerçekleşmedi, en azından şimdilik.

Doğrusu Suriye''deki değişimi batının istediği ile ilgili ciddi kuşkularım var.

Esad ve Baas rejimi iktidarlarını, Rusya ve İran bölgedeki stratejik konumlarını korumak için halkın taleplerini görmemezlikten gelmektedirler.

Konumu ve duruşu itibariyle en zorda olan ülke Türkiye''dir. Bir taraftan İslam dünyasına rol model ülke olarak gösterilmiş/ki bunun getirdiği yükümlülükler var. Öte yandan başından beri komşularıyla sıfır sorun siyasetini izliyordu. Suriye''nin demokratik yollarla değişimini desteklemişti.

Suriye''de ortaya çıkan şiddetten kaçarak ülkemize sığınmış on binlerce mülteci var.

Bu yetmiyor gibi: Nisan ayında Suriye askerleri Türkiye tarafına ateş açtı ve 1''i Türk vatandaşı olmak üzere 2 kişi öldü. Şimdi de Doğu Akdeniz''de keşif görevi yapan savaş uçağımız düşürüldü.

Normal şartlarda olanlar müdahale gerekçesi sayılabilir. Gelişmeler, işi içinden çıkılmaz bir hale dönüştürdü. Artık Türkiye''nin gücü test ediliyor. Bu olayı kimler planlamışsa kurnazca hareket etmişler.

Suriye''ye yapılacak askeri bir müdahale Türkiye, İran, Irak, Lübnan ve İsrail ekseninde büyük değişimlere neden olabilir. Bu değişimler bölge haritalarını derinden etkileyebilir. Ayrıca Suriye kaosunun, ülkemizde yaşanan terörist saldırıların artmasına neden olduğu da düşünülebilir.

Askeri operasyonun dışında farklı çözüm yolları üretilmeli.

Devlet yetkilileri bu konuda serinkanlı hareket etmelidirler/ ediyorlar da.

Muhammed Boazizi''nin ölümünden sonra İslam dünyası çok değişti.

Savaş uçağının düşürülmesinden sonra da bölgede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

12 yıl önce
Suriye gerginliği çatışmaya dönüşüyor...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi