|
Tarih sahnesi yeni milletlerini kabule hazırlanıyor...

İnsanların olduğu gibi milletlerin de kaderi vardır. Tarih sahnesine çıkarlar ve rolleri bitince inerler.

XIV. Yüzyıl düşünürü ve tarihçisi Tunuslu İbn Haldun, "Tarih, insanların ve kavimlerin hâl ve durumlarının nasıl değişmiş olduğunu, devlet sınırlarının nasıl genişlemiş, kuvvet ve kudretlerinin nasıl artmış bulunduğunu, ölüm ve yıkılma çağı gelinceye kadar yeryüzünü nasıl imar ettiklerini bize bildirir" der.

"Ölüm ve yıkılma çağı gelinceye kadar" sözü ile bize milletlerin de bir kaderinin var olduğunu anlatır.

Mukaddime adlı eserinde: "Bil ki, insan nefsinin özelliklerinden biri de gelecekte karşılaşacağı olayları bilmek istemesidir. Evet, insanlar yaşam, ölüm, hayır veya şer gibi başlarına gelecek olayları, özellikle de dünyanın ne kadar ömrünün kaldığı veya devletlerin ne kadar yaşayacakları gibi genele ait konuları olmadan önce bilmek isterler. İnsanların bu bilgileri elde etmek istemeleri yaratılışlarından kaynaklanan doğal bir durumdur. Bundan dolayıdır ki birçok insanın uykudayken -rüyalarında- bu bilgilere ulaşmak isteklerini görüyoruz. Kâhinlerin kendilerine gelen hükümdarlara ve sıradan insanlara bu gibi haberleri verdikleri bilinen bir şeydir" diye yazar.

Günümüzde de değişen bir şey yok. Antik Yunan Felsefesi, Roma Hukuku, Reform, Rönesans ve Aydınlanma Felsefesi sürecinin sonucunda oluşmuş Batı toplumunda da en önemli kanaat önderleri gelecekten haber veren "fütürologlar" yani modern kâhinlerdir.

İbn Haldun"un ifadelerinden de anladığımız kadarıyla kâhinlere en çok müracaat edenlerin "devleti yönetenler" olduğudur.

"Geçmiş dönemlerde insanlar eğer bir peygamberle aynı dönemde yaşıyorlardıysa geleceğe dair bilgileri soruyor ve onların söylediklerini esas alıyorlardı. İsrailoğulları"nın durumu böyleydi. Onların peygamberleri arka arkaya geliyorlardı ve soru sorulduğunda bu gibi şeyleri onlara haber veriyorlardı" tespitinde bulunuyor İbn Haldun.

Artık İsrailoğulları"na peygamber gelmeyeceğine göre bugünkü durumlarını; ya geçmiş dönemin bilgisi ışığında yorumlayacaklar, ya da Son Peygamber"in getirdiği mesajdaki İsra sûresine göre.

Birazcık katkıda bulunayım.

1947-1979 Arap-İsrail gerginliği ve savaşlarıyla geçti. Bu savaşlar sonucunda İsrail başta Kudüs olmak üzere Filistin"in tamamını, Suriye ve Mısır topraklarının bir kısmını işgal etti.

1979"dan sonra İran İslam Devrimi ile birlikte Arap-İsrail gerginliğini İran devraldı. 2008 yılına kadar bu siyaset İsrail"in varlık nedeni oldu ve bu duruma İran"daki devrimden korkan birçok Arap ülkesi de destek verdi.

Temmuz-Ağustos 2006"da İsrail"in önce Gazze"ye Hamas"a ve ardından Lübnan"a Hizbullah"a yönelik operasyonları sonucu ortaya çıkan sivil kayıplar dünyada büyük infiale neden oldu. Lübnan harekâtının ardından askeri üstünlüğü de tartışılmaya başlandı.

Tarihin kırılma ânı ise; Aralık 2008-Ocak 2009"da Gazze"ye yönelik düzenlenen Dökme Kurşun Operasyonu"dur. Bu saldırı, İsrail Devleti"nin savunucusu batılı halklar dâhil yeryüzünün her köşesinde büyük bir tepkiye neden oldu.

Artık Müslümanların dışındaki halklar için de; İsrail medeni bir toplum olmaktan çıkmış zalim ve ölüm makinesine dönüşmüştü.

2009"da Başbakan"ın Davos"ta "one minute" çıkışı İsrail siyasilerinin dokunulmazlık zırhlarını deldi. İngiltere yerel mahkemeleri o dönemin Başbakanı Ehud Olmert ve Dışişleri Bakanı Tzipi Livni"ye dava açtılar.

8 günlük "Bulut Sütunu" operasyonu sonun başlangıcına dönüştü. Her alanda psikolojik üstünlüğe sahip İsrail avantajlarını kaybetmeye başladı.

29 Kasım 2012"de BM"de yapılan oylama sonucu 138 evet, 9 hayır ve 41 çekimser oyla Filistin"in "Üye Olmayan Gözlemci" statüsünün tanınması, her şey değil ama önemli bir aşamadır.

BM oylamasına tepki olarak İsrail yeni yerleşim alanları oluşturacağını açıklaması ABD ve AB nezdinde güçlü bir eleştiriye tâbi tutuldu.

Ardından 3 Aralık"ta BM Genel Kurulu, İsrail"e bir an önce nükleer programını incelemeye açması çağrısında bulundu. Bu konuda Genel Kurul"unda yapılan oylamada 6"ya karşı 174 oyla kabul edilen karar tasarısında; İsrail"in "''daha fazla erteleme olmadan"'' Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması"na katılması ve nükleer tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu"nun incelemesine açması çağrısında bulunuluyor.

Her şey peş peşe geliyor. 29 Kasım 1947"de parlamaya başlayan Davut Yıldızı sönüyor.

Gerçek Museviler haklı çıkıyorlar; artık İsrail"in ve Yahudiliğin devri kapanıyor.

21. Yüzyıl yeni milletlerin tarih sahnesine çıkmasına tanıklık ediyor, bazılarının da inmesine.

11 yıl önce
Tarih sahnesi yeni milletlerini kabule hazırlanıyor...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti