|
Tutsak değil özgür akıl...

Bizim Gazze"ye gitmemiz bekleniyordu sanki, iç ve dış politikada yoğun bir gündem oluştu. Seyahatimiz esnasında ülkemizde konuşulan konuların başlıklarını önce sıralayayım.

TBMM"ye gönderilen BDP milletvekillerinin "dokunulmazlık fezlekesi".

Çamlıca, Göztepe ve Taksim"e cami planlaması ve buna Ankara"da inşası düşünülen iki camiyi de eklemek gerekir.

"Muhteşem Yüzyıl" dizisiyle yeniden başlayan tarih tartışmalarını unutmamak gerekir. Bu ara vatandaşın biri çocuğunun sorusu üzerine mahkemeye başvurmuş ve sormuş: "hangisi doğru Kanuni Sultan Süleyman, Başbakanın söylediği mi, dizi de yayınlanan mı?" Olay mahkeme safhasında olduğu için bu yazımızda üzerinde konuşmayacağız.

Bir diğeri de okullarda "kıyafet serbestisi" üzerinden yeniden gündem oluşturan "başörtüsü" sorunuydu.

Gazze"den döndüğüm gece televizyonların birinde kıyafet serbestisi üzerine bir tartışma izlemiştim. Sanırım Haber Türk"teydi. Aynı gece aynı konu üzerinde o kadar fazla tartışma vardı ki hangisinde izlediğimi hatırlamamam seyahat yorgunluğu üzerinde olan bir adam için son derece normaldir. Ayrıca kötü bir televizyon izleyicisi olduğum için de beni bağışlayın. Televizyon kumandasının da ayarı bozuktu! Bir türlü sabitleyememiştim. Oradan oraya gezinip durdum.

Liberal düşünceleriyle tanınmış bir akademisyenimiz, başörtüsünün sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceğini anlatıyordu. Akil baliğ oluncaya kadar kız çocukları okullarda başörtüsü takmayacaklar. Zaten muhafazakâr ailelerin büyük bir kısmının ilkokullarda okuyan kız çocuklarının başörtüleri yok. Muhtemelen kanuni bir yasak kapsamına alınmadan sorunun bu şekilde çözülmüş olacağını düşünüyordu. En önemlisi bir istisna ile kamusal alanda da serbest bırakılmasını savunmasıydı. İstisna dikkat çekiciydi. "Başörtülü hâkim olamamalı/olmamalı" diyordu. Kamusal alanda bir tek "hâkim yani yargıç" olamamalıydılar. Gerekçe ilginçti: başörtüsü "özgür düşünme ve tarafsız karar verme" yeteneklerini etkileyeceğinden dolayı.

"Çağın içinde bulunduğu anlayış ve batı dünyasının geldiği konum itibariyle dini inanışların ve bundan kaynaklanan uygulamaların" anlamını yitirdiğini, çağın gerisinde kaldığını savunan modern seküler söylemi anlayabilirim.

"Başörtüsünün özgür düşünme ve tarafsız karar verme" konusundaki engelini anlayamadım.

Başörtülü dindar bir hâkimin yanlı karar verebileceğini düşünüyoruz ama dindar bir erkek hâkim için ayni şeyi düşünmüyoruz. Kim bilir belki de düşünüyoruz ama söyleyemiyoruz. Kılık kıyafet yönetmeliğine uyduğu için mi toleranslı davranıyoruz.

İngiltere"de hâkimler ve avukatlar davalara girerken "peruk" takarlardı. Uygulamanın mantığı "özgür ve tarafsız karar verme" ile ilgili değildi, suçluların hâkimleri tanımaması düşünülmüştü. 2007"den itibaren 300 yıllık gelenek bırakılmaya başlandı. Artık "peruklu hâkimler" sadece ceza mahkemelerinde görülecek. Peruğu olan ve bırakan hâkimlerin dava anında ve karar verirken ki psikolojileri mutlaka araştırılmalı.

Üniversitelerde genelgelerle kılık ve kıyafet yasağı uygulandığı günlerde kız öğrenciler başörtülerinin üzerine zarifçe peruk takarlardı, anlamak için dikkatlice bakmak gerekirdi. Yasağın uygulanmasını isteyen bazı öğretim görevlileri bunu görürler ama engel olmazlardı. Hep düşünürdüm o öğretim görevlisi o anda ne düşünürdü? Bu nasıl akıldı?

Bu ara şunu da söylemeliyim ki; başörtüsü sorunu tartışmalarında "tanrısal misyon" üstlenen ne kadar çok akademisyen ve entelektüelimiz var olduğunu da görmüş oldum.

Gazze"den döndükten sonra yazmam gereken oradaki gözlemlerim olmalıydı. Bir kısmına önceki günkü yazımda değindim. Zamanımız uzun, mevcut toz bulutu ortadan kaldıktan ve yavaş yavaş yalın gerçeklerle yüzleşmeye başladığımızda tekrar Filistin sorununu ele alırız.

Genelde gelinen noktayı kendileri için bir kazanım olarak görenler olabilir. Son günlerde iç ve dış politikada bu tür bir düşünce iklim hâkim.

Sonuçlarını hep beraber göreceğiz.

Biz konumuza dönelim başörtülü kadınlar her şey olabilir ama özgür düşünemedikleri ve tarafsız karar veremedikleri için bir tek "hâkim yani yargıç" olamamalılar. Ben artık başörtülü kadınların hâkim olmalarının veya kamusal alanda çalışmalarının peşinde değilim

Bu gerekçeyi hala anlayamadım.

Bu insanlar özgür düşünemiyorlarsa neden inanıyorlar ve neden mücadele ediyorlar?

Başörtüsü tutsak değil özgür aklın sembolüdür.

11 yıl önce
Tutsak değil özgür akıl...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’