|
Urvetü"l Vuska

250 yıldır İslam dünyasında huzursuzluk ve kargaşa devam ediyor. Bu zaman dilimini daha eskiye taşımak da mümkün. Aslında her şey Osmanlı Devleti"nin 1683"de Viyana yenilgisiyle başladı. Ortaçağ tarihinin önemli dönüm noktası Viyana yenilgisidir. Avrupalılar, kuşatmanın başarısızlığı ve arkasından gelen hezimetle Türklerin de yenilebilir olduklarını hissetmişlerdir.

Buna benzer olaylar tarihin geçmiş dönemlerinde de yaşanmıştır. Moğol ordularının yola çıktığı duyulduğunda insanlar kentleri boşaltmaya başlıyordu. Cengiz ve oğlu Hulagu Han, korku ve yenilmezlik imparatorluğu kurmuşlardı. Moğol istilası sonucu bugünkü gibi İslam dünyası paramparça olmuş, yüzlerce kabile ve aşiret yönetimi kurulmuştu.

1260"da Kudüs"ün kuzeyinde Ayn Calut"ta Moğollar Mısır Memlük Ordusuna yenilince tılsım bozuldu. Yenilmezlik korkusu ortadan kalkmış oldu.

Ayn Calut zaferi Türkleri tarih sahnesine yeniden çıkarttığı gibi, Viyana yenilgisi de indirmiştir.

Osmanlı Devleti"nin yenilmezlik tılsımının bozulduğu andan itibaren yönetimindeki coğrafyada çözülme, huzursuzluk ve kargaşa artmaya başladı.

1789 Fransız Devrimi de İslam dünyasını derinden etkilemiştir. İslam dünyasında milliyetçi düşüncenin gelişimi yeni ulus devletlerin oluşumuna neden oldu. Böylece Müslümanlar ümmet bilincinden ulus bilincine evirildiler.

1683 Viyana ve 1918 Sarıkamış savaşları tarihin kırılma anlarıdır. Eğer başarılsaydı tarih farklı yazılmaya devam ediyor olacaktı.

20. yüzyılda başta Osmanlı Devleti olmak üzere imparatorlukların devri kapandı. İmparatorluk topraklarında birçok ulus devlet kurduruldu. Tarih sahnesinden çekilmesi en sancılı olan ise Osmanlı Devleti oldu. Cemil Meriç"in ifadesiyle halen sahneden çekilmeye devam ediyor.

Güney Doğu Asya, Orta Asya, Yakın Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Kuzey Afrika"da yaşananlar 19. ve 20. yüzyılın paylaşım haritalarının sonucudur.

Batı modernleşmesi ve sekülerizm Müslüman bilincini yeniden oluşturmuştur. Kabile, aşiret ve ırk tanımı dayanışmanın ilk dinamiği olarak görülmüş. Bunun sonucu olarak bütünleşmeden çok ayrışma düşüncesi egemen olmuştur.

1918"de İslam Dünyasında Anadolu"nun küçük bir alanının dışında işgal edilmemiş toprak parçası yoktu. 1923"de 3 İslam ülkesi Türkiye, İran ve Afganistan bağımsızdı. II. Dünya savaşının sonunda bağımsız İslam ülkesi sayısı 7"e çıktı.

Bugün BM geçici ülke statüsü kazanan Filistin dâhil olmak üzere 55 bağımsız ülke bulunmakta. İslam İşbirliği Teşkilatı"na (İİT) üye ülke ve topluluk sayısı 58"dir.

55 bağımsız ülke olmasına rağmen İslam Dünyası sorunlarını tek başına çözmekten uzak. Bırakın sorunları çözme düşüncesini, her ülke komşularının istikrarsızlığını teşvik etmektedir.

Bugün sorunları yan yana yazacağım.

Uzak Asya"da: Burma, Tayland Pattani, Filipin Moro, Merkezi Asya"da: Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bangladeş, Keşmir, Doğu Türkistan, Yakın Doğu"da: Irak, İran, Suriye, Lübnan, Filistin, Yemen, Bahreyn, Kuzey Afrika"da: Mısır, Libya, Mali, Moritanya. Afrika: Eritre, Somali, Sudan. Kafkaslarda: Kırım, Karabağ, Çeçenistan, Abhazya ve Güney Osetya, Balkanlarda: Bosna-Hersek, Kosova, Batı Trakya ve Kıbrıs sorunu gibi.

Muradım bazı ülkelerin iç işlerine müdahale etmek değildir. Kendi içimizde de yaşadığımız gibi Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda sorunları var ve bu sorunların çözülmesi gerekiyor.

İslam Dünyası:

Filistin ve Suriye sorununu çözemiyor.

Daha önce Irak"a şimdi de İran"a ABD öncülüğünde uygulanan uluslararası ambargoya karşı çıkamıyor.

Afganistan ve Pakistan"daki işgali zihninde meşrulaştırıyor.

Irak, Lübnan ve Bahreyn"de etnik ve mezhebi gerginliklerde taraf oluyor. Burma, Tayland Pattani ve Filipin Moro Müslümanlarının azınlık sorunları dramatik boyut aldığı halde çözüm üretemiyor.

Mısır, Bangladeş, Libya, Yemen, Eritre, Somali, Sudan, Moritanya ve Mali"de iç istikrarı sağlamak için topyekûn devreye giremiyor.

Kafkaslarda: Karabağ"da taraf değil, Kırım, Abhazya, Güney Osetya ve Çeçenistan sorunun çözümüne katkı sağlamıyor veya gündeminde yok.

Balkanlar Türkiye"nin çabalarının dışında tamamen batının inisiyatifine bırakılmış durumdadır.

Sorunların çözümü için sadece İİT ve Arap Ligi yeterli değildir. Yeni siyasi, ekonomik ve askeri üst yapılar ve ittifaklara ihtiyaç var.

Modernite ve Sekülerizm sonucu dinlerin anlamını yitirmeye başladığı çağda Müslümanlar mezhep farklılıklarını dinin kendisi haline dönüştürdüler oysa.

İslam Dünyası"nın bugün; bireysel ihtiraslarını, cemaat, kabile, aşiret, ırk ve mezhep farklılıklarını bir kenara bırakıp yalnızca "Allah"ın ipine" sımsıkı sarılması gerekir.

O zaman sorunlarını çözebilir ve zilletten izzete çıkabilir.

Modernite ve Sekülerizm yeni Moğol istilasıdır.

11 yıl önce
Urvetü"l Vuska
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?