|
2018’e merhaba derken

2017’yi geride bıraktık ve 2018’e girmek üzereyiz. Yeni sene 2018, dünyânın her yerinde çeşitli kutlamalarla idrâk edilecek. Bu arada öğreniyoruz ki; Sûriye’de de hazırlıklar yapılmaktaymış. Onlar da Hristiyanı, Müslümanı; kutlamalar yapacaklarmış..


Sene-i devriyeler aslında rutinlerdir. Evet, 31 Aralık gecesi îtibârıyla Türkiye’de olsun, dünyânın farklı yerlerinde olsun yaşanacakları aşağı yukarı kestirebiliyorum. Vur patlasın, çal oynasın, ses ve ışık gösterileri, bol bol alkol, kırmızı kukuletalar, orada burada sızıp kalanlar, itişip kakışanlar, yumruk yumruğa kavga edenler…. Bunlar olurken evde kalan, PTT usulü, fındık fıstık hesâbı, TV karşısında yeni seneye merhaba diyenler.. Saat saniye saniye 00:00’a yaklaşırken TV’deki herhangi bir spikerin ağzından çıkabilecek kelimeleri aşağı yukarı tahmin edebiliyorum: ”…3, 2, 1… Eveeet Sayın seyirciler; hep berâber yeni yıla merhabâ diyelim. Yeni yılda her şey ülkemiz, âilemiz ve insanlık için her şey güzel olsun”…

Bununla da kalmıyor tabiî ki. Meselâ, Müslümanların yılbaşı kutlayıp kutlayamayacakları; kutlayanların günahkâr olup olmadığı; içkisiz PTT usûlü kutlamaların Müslümanlar îtibârıyla câiz olup olmadığını doyum tokum tartışanlar…. İri iri fetva verenler. Bu fetvaları memleketin ortaçağ karanlığına sürüklenmesi olarak değerlendirip şiddetle reddedenler. Evet, bıktık... “Rutin işler bunlar”; “işte sene-i devriyesi gelmiş, geçen seneye girerken de aynı şeyleri yaşadık, bu sene de yaşıyoruz” deyip geçmekten başka çâre yok...

Rutin kelimesi, mâlûmunuz frenk menşeili bir kelimedir. Türkçede bunun manâsını en güzel yansıtan ifâdenin “iyi kötü” olduğunu düşünürüm. “İyi kötü” ifâdesi tam da rutinize olmayı anlatıyor. İşlerin ne iyi ne de kötü olmadığı; bu sûretle de hem iyi hem de kötü olabildiği tuhaf bir durum bu. Ne eksik, ne fazla…Ama alışıldık, bildik… Kendisinden fazlaca bir şey beklenemeyecek olan; lâkin kendisinden çok daha beter durumların da olduğu îmâ edilen; dolayısıyla beğenilmese bile kendisinden fazlaca dert yanılmaması gerektiği telkin edilen bir ifâdedir bu.. İşte, bir şeylerin başlangıcı, bu bunalımlı bir şekilde de olsa rıza gösterilen bir hâle pasif bir isyandır aslında. Vakti gelmiştir, hep bir ağızdan patlayacağızdır: “Aslında daha iyisini; hattâ çok daha iyisini; hattâ hattâ en iyisini istiyoruz...” Oh bee… Nihâyet söyledik...Aslında bir taraftan da, bebekler gibi kendi sesimizden korkuyoruzdur: “Acaba böyle diyerek çok mu ileri gittik? Birisini kızdırdık mı acaba? Dimyat’a giderken eldeki pirinçten de olmayalım? Canım evvelâ şükredelim de...” tarzı iç seslenmeler eşlik eder. Millî Piyango, yâni millî kumarımızın bize armağan ettiği; ucunda akla hayâle sığmayan bir zenginliğin yattığı bir kâğıt parçasıyla kurduğumuz ilişki de tam da bu hislerin en yoğunluklu aşamasını serimler. Adına bilet derler bu kâğıt parçasının bize gördürdüğü rüyâlara dalarken; yâni sâhip olduklarımızan daha fazlasını, hattâ en fazlasını isterken birden; “yahu bu ikramiye bana çıkarsa, başıma bir iş gelmesin... Büyük paraların büyük dertleri olur derler... Hay Allah... Neyse, vallahi çıkarsa önce Nuriye teyzeme bir ev alırım... Bir kaç fakiri de doyururum…”…

Tuhaf olan şu ki, bize rutinleri deldiren fırsatlar bile ne kadar rutinleşmiş bir şekilde çıkıyor karşımıza, “iyi kötü” yaşadığımız 365 günün sonunda, daha, hattâ en iyiyi bile istemek bir rutin hâlinde çıkıyor karşımıza... O bittiğinde, yâni 1 Ocaklı târihler mahmurluğumuzu dağıtıveriyor. Bizi yeniden rutinlerimize döndürüyor.

Bize “daha, hattâ en iyiyi” isteten her sene başı, başka bir cihetten ise bir târihten sıyrılma sanallığı yaşatır. Yeni sene sanki bir tabula rasa’dır. Bu boş plâka kuzu kuzu bizi beklemektedir. Üzerine kazıyacaklarımız, daha önceki hüsranlı ve hatâlı denemelerden farklı olacaktır. Tam istediğimiz gibi; tam da olması gerektiği gibi. Burada da bir deyim bolluğu karşılar bizi. “Herşeye sıfırdan başlamak” , “geçmişi ardında bırakmak” gibi.

Bu da olmuyor. İste en genel manâda insanlığı târihi olarak ister kişisel târihlerimiz olarak görün, târih edimlerimizin birikimidir ve bu birikimden kurtulmak imkânsızdır. Hayatlarımız, yaptıklarımızın mâliyetleridir aslında. Ömrümüz onları ödemekle geçer….

Yeni seneniz kutlu ve mutlu olsun…..

#Türkiye
#PTT
#Ekonomi
6 yıl önce
2018’e merhaba derken
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’