|
İran…
Beklendiği gibi İran karış(tırıl)maya
. Memleketin muhtelif yerlerinde irili ufaklı gösteriler patlak veriyor. Şimdilik bu gösterilerin çapı hakkında çok fazla mâlûmat sâhibi değiliz. Belki büyüyecek; belki de sönecek; belki de söndürülecek, bilmiyoruz.

Süreci,evvelâ dünyâ bağlamına koymak gerekiyor. İran meselesi, tıpkı diğer meseleler gibi ABD-Çin geriliminin odağında yer alıyor. Çin, son 20-30 senede sağladığı başarılarını muhafaza etmek ve büyümesine devâm etmek istiyor. Bunun için belirli dünyâ açılımlarını hayâta geçirmeye çalışıyor. Kıt’alar arası tasarımlar bunlar. İçine cümle kıt’aları alıyor. Ama öncelikler, kavşak noktası Orta doğu olmak üzere; sırasıyla Asya ve Afrika’da. Hâl böyle olunca Afganistan, Pakistan ve Türkiye ile berâber İran da başat bir ehemmiyet kazanıyor. ABD ise bu tasarıma direniyor; bastırmaya; kontrolü altına almaya çalışıyor. Görünen o ki bu 4 devletin ABD ile başı dertte.

ABD, bu amaçla Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun siyâsal manâdaki yumuşak zeminlerini oluşturan coğrafyalara saldırdı. Libya odaklı olarak Kuzey Afrika’dan başlayan; Mısır, Suriye ve Irak’ı içine alan; başka bir sûretiyle de dünyânın karadeliği olarak gördüğüm Afganistan’da uç veren felâketli süreçler bunlar. Anlaşılıyor ki, 2018’den başlayarak bu siyâsal deprem kuşağındaki yırtık büyüyecek; ihtimâl Orta Afrika ve Orta Asya’yı da içine alacak. İran, bunu ilk adımı..

İran’daki protestolar bir İran Baharı’nın tezgâhlanmakta olduğuna işâret ediyor. Tunus’daki protestolar da “ekmek derdi” ile başlamadı mı? Ekmek derdiyle başlayan tepkilerin hızla siyâsallaştırılması, postmodern güdümlü siyâsal protestoların artık bildik hâle gelen senaryolarından birisi. Bu iş artık bir mühendislik işi. Ardından sosyal medya örgütlenmeleri geliyor. Derken; duran adamlar, kırmızılı kadın ikonları ilh… Ukrayna’dan Türkiye’ye; Venezüella’dan Mısır’a, bu senaryolar artık iyiden iyiye plâstik bir tad veriyor. Deyim yerindeyse; insanın içini bayıltıyor.

Mesele, bu mühendisliğin; protesto süreçlerinin sahiciliğine gölge düşürmesi. Elbette protesto “medenî bir haktır ve dahası bu dünyâda protesto edilmesi gereken bir alay mesele vardır. Ama hegemonya işte böyle bir şey; hem protestolara sebep olan hususları doğurur; hem de protestoları şekillendirerek kontrolü altına almayı bilir.

Evet, İran’da, tıpkı bir zamanların Doğu Avrupa’sında olduğu üzere kapalı bir rejim on senelerdir devâm ediyor. Ve her kapalı rejimde olduğu üzere kokuşuyor. Kapalı rejimler kapalı rant alanları oluşturur. Kirli ve gayrı âdil paylaşımlar hüküm sürer oralarda. Siyâsal şizofreni zâten târihsel olarak elde birdir; dünyânın en açık rejimlerinde bile görünen ve görünmeyen arasında bir kontrast mevcuttur. Ama kapalı rejimlerde şizofreninin kontrastları artar, tahammül edilmez hâle gelir.

İran, tabiî ki ideolojik olarak değil; ama sosyolojik olarak son Demir Perde devleti. Şiî doktrinini esas alan bir Homo İslamicus yaratmaya çalıştılar. Ama nasıl bir Homo Sovieticus yaratılamadıysa, bu da olmadı. İslâm Devrimi sırasında 20’li yaşlarda olanlar bugün 60 yaşını idrâk ediyor. O zamanlar 30’lu yaşlarında olanlar bugün 70’li ; 40’lı yaşlarda olanlar ise, eğer göçmediyse 80’li yaşlarını yaşıyor. Aradaki nesiller ise ne Şah rejimini ne de o zamanlar hayâtın nasıl olduğunu biliyor... İrân’a uygulanan ağır ambargolar, 10 sene süren Irak-İran savaşı; nihâyet Yemen’den Lübnan’a ve Suriye’ye kadar çok geniş bir coğrafyada yürüttükleri büyük mâliyetli operasyonlar İran’ı çok yordu. Şimdi ABD çullanıyor…

Pekiyi başarılı olabilirler mi? Hiç sanmıyorum. Tam tersine, bu gibi baskılar, kapalı rejimlerin can suyudur. İslâm Devrimi iç konsolidasyonu Irak Savaşı’na borçludur. Kaldı ki, bu gibi durumlarda rejime destek verenlerin sayısı, olağan zamanlara göre artış gösterir. İran’ın bir zamanların Doğu Avrupa’sından farkı trajik anlarda nüfûsun en az yarısının rejime destek çıkma potansiyeli göstermesidir. Ben bu oranın İran’da umulananın çok üstünde olduğunu; hattâ bunun ezici olduğunu düşünüyorum. Bunun , genel rejim hoşnutsuzluğu ile bir âlâkası yoktur. Referansların ve çağrıların dinî olduğu bir noktada insanların nihâi tercihlerinin öngörmek seküler çağrılarla dinî çağrıların çatıştığı yerde, büyük kitlelerin ne yapacağını kestirmek kolay değildir.

Pekiyi rejim İran Baharı’nı bastıramazsa ne olur? Hemen söyleyelim: Başka yerlerde ne olduysa o olur. Yâni bahar hızla kışa evrilir. Bahsettiğim Libya, Mısır gibi, Bahar ertesinde yedikleri soğukla ağır felç geçiren devlet ve toplumlar değil. Unutmayalım; Doğu Avrupa Baharlarından da öngörülen çıkmadı. Bugün 1990’ların değişimci entelektüellerinin düşlerinden geriye bir şey kalmadı. Doğu Avrupa’da bugün popüler desteklerle ağır bir yabancı düşmanlığı ve kaba sağ iktidarlar hüküm sürüyor.

Tabiî ve elbette ki İran’ın kapalı rejimine güzellemeler yapacak değiliz. Ama İran’ın, bu bahane edilerek “bitirilmesine” alkış tutmak da olacak iş değil hani….

#İran
6 yıl önce
İran…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’