|
Muhafazakârlar ve devrimciler

Târih, artık değerin yeniden üretimidir. Bu da onun kaçınılmaz olarak sorunlu hâle getiriyor. Çünkü artık değer bizâtihî eşitsiz bir dünyâyı, kazananlar ile kaybedenler arasındaki keskin ayırımları doğuruyor. Braudel"in "uzun zamanlar" olarak nitelendirdiği binlerce sene îtibârıyla, artık değer fazlaca arttırılabilir değildi. Daha çok çevrimsel bir özelliği vardı. Ama kapitalizm ile bir birlikte süreç açık uçlu hâle geldi ve derin bir dinamizm kazandı. Bunun ardında, fiyatların özgürleşmesi ve kârın maksimizasyonu olarak tanımlanan maddî dönüşümler yatmaktadır. Bu gelişmeler bilimi ve teknolojiyi kamçıladı. Yeni teknolojinin desteğiyle artık değer, kendi asimptotunda kendisini aşırılaştıran bir ivme kazandı. Yâni, insan irâdesi tarafından sınırlandırılabilir olmaktan çıktı.

Kapitalizm târihin tanıklık ettiği en fetişistik mübâdele tarzıdır. Bu yüzdendir ki, kapitalist ekonomi dünyâ, kolaylıkla paganlıkla bitişir ve onun târihini derinleştirir. Neopaganlık işte bu nedenle, kapitalizmin vazgeçilmez kültürel sermâyesidir. "Tanrı merkezli" bir egemen kültürün, "doğa merkezli" bir kültür tarafından dışlanması da bunun başat göstergesidir. Semâvî dinlerin târihi de elbette paganlıkla bitişmiş ve Karatani"nin kavramıyla "evrensellik" vasfını kaybetmiştir. Ama bu metinlerde özel bir doğa doktrini yoktur. Ama seküler doktrinler ya da postülalar, şu ya da bu şekilde doğaya göndermede bulunur. Doğa-bilim, doğa-insan, doğa-siyâset; hatta doğa-târih ilişkileri, kapitalist kültürel sermâyenin çeşitlemeleridir. Buradan insanın doğası, târihin doğası gibi postülalar türetilmiştir. Neopaganlık da zaten doğa üzerinden paganlığın derinleştirilmesidir.

Paganlık ise kendi diyalektiğine sâhiptir. Dolayısıyla paganlığın yorumları da alabildiğine çelişkili olmuştur. Modern çoğulculuğun bu yorum farklarından kaynaklandığını düşünüyorum. Yorumlardan başlıca ikisi, paganlığın ehlileştirilmesini güden ve muhafazakârlık olarak bilinen bir kültürü ifâde eder. Diğeri ise paganlığın ehlileştirilmesine karşı çıkan ve onu her türlü muhafazakâr vesayetçilikten arındırmak isteyen devrimciliktir.

İlkinden başlayalım: Muhafazakârlık neden pagandır? Bunun düşündürücü göstergesi, geleneklerle dinsel dogma arasındaki kararsızlığıdır. Muhafazakârlık bu dilemmayı aşamıyor. Geleneklere meydan okuyan ihyacı dogmaları reddediyor. Seçmeci yakınlık ilkesi üzerinden gelenekler üzerinde örtük ya da açık olarak paternalist bir vesâyet geliştiriyor. Oysa paganlık sınırlandırılabilir bir olgu değildir. Çoğu kez, muhafazakârların hiç sevmediği bir aşırılık olarak kendisine konulan sınırlandırmaları aşar.

İkinci önemli gösterge de, muhafazakârlığın, eklemlendiği derin pozitivizmin sonuçlarını öngörememesi ile âlâkalıdır. Muhafazakârlığın titizlendiği ahlâk derin pozitivizmin maddî etkileriyle ister istemez aşınıyor. Bunu muhafazakârlar bir türlü anlamıyor, ya da anlamak istemiyor. Hayâtın maddî dönüşümünün ahlâk üzerinde yaratacağı sonuçlar ahlâkçılıkla telâfi edilebilecek basitlikte değildir. Bunu görmek için çok uzağa da gitmeye gerek yok; merhum Nurettin Topçu"nun metinlerini okumak yeterlidir.

Sol"un paganlaşması ise bir bu kadar ilginçtir. Devrimcilik özünde pagan târihe meydan okumadır. Özgürleşme misyonu onu kurumsal târih ile pagan târihi eş anlı olarak tasfiye etmeye mâtuf bir konuma yerleştirmiştir. Ama süreç böyle işlememiştir. Burada belirleyici olan onun sınıfsal dayanaklarının gücüdür. Bu dayanakların zayıf olduğu yerlerde, yâni yarı-merkez ya da çevre dünyâlarda devrimcilik dâima paganlıkla örtüşegeldi. Merkez kapitalist toplumlarda ise sınıfsal destekler eridikçe, tablo değişti ve dışlanmış, dezavantajlı grupların kültürel otonomileri meselesi sol"un başat gündemini oluşturmaya başladı. Hâsılı, sol"un paganlaşması süreci tamamlandı.

Önümüzdeki on yıllarda, paganlaşmayı vesâyet altında tutmak isteyen ehlileştirmeci yaklaşımla, paganlaşmayı özgürleşmenin aracı olarak gören yaklaşımlar çatışacak. Bu çatışmanın kapsamlı bir târih bilincinde anlamı yoktur. Çünkü kazanan bir şekilde paganlaşmanın kendisi olacaktır.

10 yıl önce
Muhafazakârlar ve devrimciler
İroniden öte: Çınar ağacı, çorap kokusu
O dağ niçin yarılsın ki?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…