|
Ecevit"in sınanması (3)

Bu üçüncü gün, yazarken benim ağzımı açıkta bırakan bir olayı aktarıyorum size. Başbakan Bülent Ecevit''in CNN muhabirinin, "İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?" sorusundan irkildiğini görünce zihnim eski bir olaya gidiverdi. Bülent Ecevit''in bir tv programı vesilesiyle ağzının Amerikalılar tarafından yoklandığı, sınandığı olaya...

Amerikan-İngiliz ortak yapımı tv programı hayalî bir adanın siyasî hayatıyla ilgilidir. Programa katılan Amerikalı general-siyasetçi (Haig), FBI başkanı (Webster) ve eski bir CIA başkanı (muhtemelen Colby) ile İngiliz, Alman ve İtalyan politikacılardır. Bir de Bülent Ecevit. Katılımcılar, ABD ile İngiltere''nin borusunun öttüğü adada, kendi iktidara getirdikleri yönetimden kurtulmaya karar verirler bunu nasıl yapacaklarını program katılımcılarına buldurmaya çalışırlar.

İki gündür, bu olayı, programa katılan Bülent Ecevit''in ağzından aktarıyorum. Türkiye''deki askerî darbelerle ABD ilişkisini araştıran bir yazı dizisine katkıda bulunmak üzere kaleme almış Ecevit başından geçen olayı. Yazı, önce Milliyet''te (20 Ocak 1991), sonra da diziyi hazırlayan Çetin Yetkin''in "Türkiye''de askeri darbeler ve Amerika" adlı kitabında (Ümit Yayıncılık, Ankara 1995, s. 89-91) yayımlandı.

İki gün lâfı dolaştırıp sonunda adada yönetimin nasıl değişeceği yolundaki formüle gelebildik: "Köşeye çekilmiş, ama halk arasında saygınlığı olan bir sosyal demokrat lideri iktidara taşımak..." Formül tamam olmasına tamamdı ama, kaçınılmaz soru da programa katılanların karşısındaydı: "Köşesine çekilmiş politikacı iktidara nasıl taşınacaktı?"

Bundan sonrasını yine Bülent Ecevit''ten dinleyelim:

"Amerikalılar dediler ki: ''Onun kolayı var... Eski diktatör bizim adamımız olduğuna göre, bu ada devletinin silâhlı kuvvetlerinde de bizim hatırımızı kırmayacak yakın dostlarımız var demektir. Onlara söyleriz, sosyal demokrat politikacıyı iktidara getirmenin bir yolunu bulurlar.''

Sözünün burasında Bülent Ecevit tartışmanın havasını şu çarpıcı cümleyle özetleyivermiş: ''İngilizler de, Almanlar da bu çözümü hemen benimsediler.''

Gördüğünüz gibi, programın akışı içerisinde, hayalî adada ''bir tür balans ayarı'' yapmaya karar veriliyor. Karara kadar herkes tartışmaya katılıyor, sesi hiç çıkmayan bir tek kişi var: Bülent Ecevit... O da bunun farkında. En iyisi yine onu konuşturmak:

"Ben, o zamana kadar, tartışmaya hiç katılmamıştım. Bazıları yıllarca dünyanın kaderini etkilemiş Amerikalı ve İngiliz politikacıların, devlet adamlarının, komutanların, bir yabancı ülkeyle, bir yabancı ülkenin içişleriyle ilgili sorunlara nasıl yaklaştıklarını kendi ağızlarından dinlemek, son derece ilginç ve şaşırtıcı idi. Hele son önerilen çözüm şaşkınlığımı büsbütün arttırmıştı. Tartışmayı yöneten Amerikalı profesör birdenbire bana döndü ve ''-Mister Ecevit, diyelim ki o sosyal demokrat lider sizsiniz!.. Amerikalıların önerdiği çözümü kabul eder misiniz?'', diye sordu.

Bülent Ecevit''te bir demokrat yan olduğunu biliyoruz (daha doğrusu, Meclis''teki "Dışarı, dışarı" eylemine kadar öyle biliyorduk). Programda kendisine pattadanak sorulan soruya verdiği cevapta hâlâ o demokrat damar kendini belli ediyor:

"Hiç duraksamadan özetle şu yanıtı verdim: Dostumuz ve müttefikimiz de olsalar, bazı yabancı devletlerin içişlerimize böylesine karışmalarını ve silâhlı kuvvetlerimizle böylesine içli dışlı olmalarını içime sindiremem. Onun için, bu çözümü kesinlikle kabul edemem. Kendi girişimimle ve serbest seçimlerle halkın desteğini alarak iktidara gelebilirsem gelirim; başka türlüsünü düşünemem bile.

Tartışma hayalî bir senaryo ile ilgili olduğu halde, benim o yanıtımdan sonra âdeta ciddi bir müzakereye ve çekişmeye dönüştü. Tartışmanın ondan sonraki bölümünde, bir yandan Amerikalılar bir yandan da İngilizler beni ikna etmek için uzun uzadıya dil döktüler. Nihayet, tartışmaya hararetle katılan, eski dostum bir İngiliz muhafazakâr milletvekili bana çıkıştı: ''-Görüyor musun bize yaptığını, senin direnmen yüzünden bu devlet sorununa bir çözüm bulamıyoruz'', dedi.

Son olarak tartışma yöneticisi, General Haig''e dönerek, ''Ecevit kabul etmemekte direniyor, bu durumda ne yapacaksınız?'' diye sordu. General Haig özetle şu yanıtı verdi: ''Bizim bu gibi konularda deneyimimiz vardır. Ecevit istemese de biz, uygun gördüğümüz bir çözümü uygulatmanın yolunu buluruz'', dedi.

Bülent Ecevit''in başından geçen bu olayı aktardığı 1991 yılı Turgut Özal tartışma odağıydı Türkiye''de; olayla Özal''ın siyasî hayatı arasında bağlantı kurmuştu bu yüzden... Ancak, arşivde kalakalmış bu anlatım, bence, daha yakın zamanlarda yaşadıklarımızla sanki daha bir irtibatlıymış gibi geliyor...

Öyle olmasaydı, Başbakan Ecevit, ABD yönetimiyle içli dışlı CNN televizyonunun Kudüs muhabiri, "İstifayı düşünüyor musunuz?" diye sorduğunda o kadar irkilmezdi bence. DSP lideri ve başbakan Bülent Ecevit, kendisinin iktidara gelişi ile yıllar önce bir tv programı bahanesiyle ağzının yoklanmış olması arasında bir irtibat kuruyor mudur acaba?

Bir şeyi daha merak ediyorum: Ecevit, kendisine yapılan teklifi kabul etmediğini anlatmış; ancak Haig''in, "Biz kendisine rağmen bir yolunu bulur ve iktidara gelmesini sağlarız" cümlesine nasıl mukabele ettiğinin kapısını açmamış... Ne demiştir acaba, pazarlık nasıl bitmiştir?


25 yıl önce
Ecevit"in sınanması (3)
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?