Sayın yolcularımız, lütfen kemerlerinizi bağlayınız, tam yirmi yıl öncesine uçuyoruz!
İlk olarak, medyamızdaki Jack Nicholson sahne alıyor, yani Güneri Cıvaoğlu:
“Milliyet’te yayınladığımız anket, Türkiye’de kamuoyunun nabzını yansıtmakta…
Türkiye’nin yüzde 74’ü, ABD’nin Afganistan’a operasyon düzenlemesine karşı…
Yüzde 64’ü ise Türkiye’nin hiçbir şekilde bu sürece karışmaması görüşünde…
Ama Türkiye toplumun duygusal eğilimleri ile değil, stratejik yararları doğrultusunda yönlendirilmelidir”
Güneri Cıvaoğlu’nun
; namı hesabına “etki ajanlığı” yaptığı
ABD’nin stratejik yararları
idi!
İki gün sonra (22 Eylül 2001)
’teki köşesinde şöyle yazmıştı:
“Yirmi Birinci Yüzyıl savaşlarının tarafları; İnsani
ile ‘
Çakallar’ diye anılan ‘
’ olacak. Gri bölgeden çıkıp saflarımızı daha net şekilde ortaya koymalıyız.”
Güneri Nicholson’ın, Terör’e karşı “İnsani Değerler” safına yerleştirdiği ABD; Afganistan’da üç buçuk milyon masum insanı katletti.
EVET, MİLYONLARCA SİVİLİ ÖLDÜRDÜ
İkinci sırada, bütün hücreleriyle Amerikancı
nun yazdıkları var.
Mister Sertoğlu, 21 Eylül 2001 tarihli
gazetesinde bakınız ne demişti:
“Ankara, Başkan George Bush’a mektup gönderecekmiş. Yani istida verecek. Komik olmanın âlemi yok. Üstelik mektupta ABD’ye
denecekmiş…
Adamlar sersem ya: Böyle bir ifade Amerikan yönetimine hakaret anlamına gelir efendiler…
Yani, adamlar kalkacak ve
Afganistan’da milyonlarca kişiyi öldürecek mi sanıyorsunuz?
Bu kadar sersem mi, Bush yönetimi?
Bize göre mektuba gerek yok. Bir çuval inciri berbat edeceksiniz…”
Üçüncü olarak, Güneri Nicholson için “Büyük
” diyen
Özbuş yer alıyor.
18 Eylül 2001 tarihli Hürriyet’te aynen şöyle diyordu:
“Bu olayı
, ‘Terörist ile ABD arasında bir kan davası gibi görme’
yanlışına düşmeyin.
Bu; hepimizin, hatta başkalarından
diyorum.
O yüzden ya biz kazanacağız, ya da o…
Arada kalan pısırıkların kurmak istedikleri hayal vahasının bir bombalık canı var…”
“Kraldan Fazla Kralcı”
Özbuş, dört gün sonrasında da şöyle yazmıştı:
“Önümüzdeki olay, Müslümanlık-Hıristiyanlık kavgası değildir.
Bu,
demokrasi ile terörün savaşıdır.
Bu konuda bitaraf kalınabilir mi?”
(Hürriyet, 22 Eylül 2001)
Ertuğrul’un “Sevgili” Busht’u yani dönemin ABD Başkanı Dabılyu; 16 Eylül’de (2001) yaptığı açıklamada 11 Eylül Saldırılarına karşı
başlattıklarını ilan etmişti!
El Kaide’nin terörüne karşı savaş açtığını söyleyen Amerikan Devletinin, kendisi bir
dir.
ABD’nin “demokrasi” söylemi,
“El Kaide” CIA operasyonunun kod adıdır!
İtalya eski Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga, Aralık 2007’de
gazetesine aynen şöyle demişti:
“11 Eylül 2001 saldırılarının
ve
tarafından yapıldığı gerçeği, dünyadaki bütün istihbarat örgütlerince biliniyor.
11 Eylül, İslam dünyasını suçlamak ve Batılı güçleri Irak’a ve Afganistan’a müdahaleye tahrik etmek için planlanıp gerçekleştirilmiştir...”
İtalya’nın önde gelen Gladio baronlarından olan Sinyor Cossiga’nın (1928-2010) bu sözleri, İtirafın Babası hükmündedir!
MEDYAMIZIN SAVAŞ GÜNAHLARINA DEVAM
Afganistan’ın, Haydut Devlet ABD tarafından işgalini çılgınca destekleyen/alkışlayan İşbirlikçi Medya’nın heyecanla beklediği haber
(2001) gelmiş; Terör Devleti ABD’nin Afganistan işgali başlamıştı.
Gazeteci Rahmi Yıldırım’ın “Dördüncü Ordu: Medya” adlı kitabında (Karınca Yayınları, 2010) şu satırlar yazılıdır:
“Amerikan Ordusunun bombaları Afgan halkının üzerine yağarken, Türk medyasının psikolojik savaş bombaları da halkın zihnine yağdı…
ABD’nin saldırısı, televizyonların canlı yayınlarında
“Kabil, bombaların ışıltısıyla aydınlanıyor”
gibi ifadelerle güzellenerek duyuruldu.” (Sayfa: 176)
‘İLİŞTİRİLMİŞ MEDYA’ BOMBARDIMANI
8 Ekim (2001) tarihli Hürriyet, Sabah ve Milliyet; manşetlerinden Afganistan’a
yarışına girişmişlerdi!
ABD, Kabil’i bombaladıkça; Sam Amca’sının Medyası coşuyordu!
Uydurma gerekçelere dayalı bu işgali, güya “meşrulaştırmaya” çalışıyorlardı.
Mesela, Radikal’in Yayın Yönetmeni İsmet Berkan; Haydut Devlet ABD’nin Savunma Bakanı Rumsfeld’i tanık gösterip
“Hedefin Afganistan’ı işgal etmek olmadığını
” söylüyordu!
Finali, Ertuğrul Özbuş’la (2021’de Özbaydın) yapalım:
“Merak etmeyin; Afganistan, öyle Vietnam falan da olmaz…”
(Hürriyet, 2 Kasım
)