İsrail’in Gazze’deki soykırımının farklı veçheleri bu köşenin başat konularından birisi oldu. Soykırımın sadece 7 Ekim parantezi üzerinden ele alınamayacağı, 1948’den bu yana muhtelif tonlarda devam edegelen bir şiddet politikasının varlığı dile getirildi. İsrail’in sert gücü dışında sahip olduğu propaganda araçları ile bu soykırıma meşruiyet üretme çabaları sorgulandı. Bugün itibarıyla herhangi bir hukuka tabi olmayan ve koşulsuz biçimde desteklenen İsrail’in nasıl durdurulacağı üzerine tartışmalar yapılıyor.
Tüm bu tartışmalardan bağımsız olarak soykırımın farklı yönlerine temas eden ses ve protestoların varlığı, konunun uluslararası bir gündem olmasını temin ediyor. Son günlerde çokça tartışılan bir protesto örneği, Microsoft’un toplantısında gerçekleştirildi. Microsoft AI'ın CEO’su Mustafa Süleyman’ın konuşma yaptığı esnada, şirket çalışanı Ibtihal Aboussad, CEO’nun konuşmasına müdahale ederek şunları söyledi: “yapay zekayı iyilik için kullanmayı önemsediğini iddia ediyorsun ama Microsoft, İsrail ordusuna yapay zeka silahları satıyor. 50 bin insan öldü ve Microsoft bölgemizdeki bu soykırımı destekliyor".
Yakın tarihte Google ve Amazon ile imzalanan Nimbus Projesi’nin İsrail’e Filistin’de ne tür operasyonel destekler verdiği ortada. Nitekim bu durum, Google ve Amazon çalışanlarının protestolarına yol açmış ve çalışanlar kurumlarını soykırıma destek verdikleri gerekçesiyle eleştirmişlerdir. Benzer bir biçimde yapay zeka teknolojisinin bir ürünü olan Lavender de İsrail’in elinde bir ölüm makinesine dönüşmüş ve Filistin topraklarında toplu katliamların yapılmasında doğrudan etkili olmuştur.
Diğer yandan da teknolojinin insanlık aleyhine kullanımının rapor, kitap ve sair metinlerle gündemde tutulması önemli olacaktır. Fakat bu konuların önemli bir çalışma alanı olarak ele alındığı ABD’de ne yazık ki konu İsrail olunca bir duyarsızlık söz konusu. Örneğin Teknoloji, medya ve dijital araçların otoriter yönetimler elinde nasıl bir silaha dönüştüğü ile ilgili çalışmalar yapan bir çevre olan Journal of Democracy’nin İsrail konusundaki sessizliği ortada. Özellikle Çin ve Rusya’ya odaklandığı çalışmalarda, ilgili ülkelerin kendi rejimlerini tahkim etmek amacıyla dijital araç ve yapay zekadan ne ölçüde istifade ettiği derginin ana gündem maddelerinden birisi iken İsrail bu çalışmaların bir öznesi olmaktan uzak.
Demokrasi-otokrasi ikiliğinde teknoloji kullanımına odaklanan dergi, siber alan, yapay zeka ve internet teknolojilerinin demokrasi açısından nasıl bir tehdide dönüştüğünü de analiz etmektedir. Örneğin dergi bünyesindeki Jamie Barlett’in “People Vs Tech: How The Internet Killing the Democracy”, kitabı, internet teknolojileri ve siber alanın demokrasi açısından büyük bir tehdit ayrıntılarıyla analiz edilmektedir. Benzer biçimde, Larry Diamond and Marc F. Plattner’ın, Liberation Technology kitabı da benzer bir eğilimi yansıtan ve dijital alanın otoriter hükümetler tarafından nasıl kullanıldığını ve bu tür eğilimlerin demokrasi açısından ne büyük bir tehdit olduğunu ayrıntıları ile gösteren bir çalışma.
Peki Journal of Democracy çevresi, benzer bir eğilimle teknolojiyi kendi amacı için araçsallaştıran ve onu bir silaha dönüştüren İsrail hakkında bir şey yazmamaktadır. Bu konudaki motivasyonu ve konuyu görmezden gelme amacı nedir? Bu soruların cevabı hiç kuşkusuz mevcut sistemin çıkmazları ve ürettiği çatışmalar anlaşılmadan da ortaya koyulmayacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.