|
Derviş ve piyanist...

Piyano ile Ney''in buluşması bence -bizim müzikten anlamayan, eline hiçbir enstrumanı alıp çalmamış, sadece üç-beş konser izleyerek müzik yazıları yazan gazete muhabirlerinin hayretler içerisinde kalarak aktardıklarının tersine- müzikte son derece normal bir gelişme. Sebebi açık; enstrumanın sınırlarını zorlamak, müzisyenin bitmek tükenmek bilmeyen arayışları ve enstrumanların da tıpkı insanlar gibi birer dünya vatandaşı olmaları ve müzisyenin şahsında birbirleriyle kaynaşma arzuları...

Bu tür arayışlar, müzik tarihinde pek yeni sayılmaz. Mesela Batı müziği içerisindeki arayışlar içerisinde en fazla dikkat çekeni, "Minik aralıklı müzik", yani "Mikrotonal Müzik" olarak da adlandırılan tarz olmuştur. 20. Yüzyılın ilk yarısında, birbirine eşit oniki yarım aralık yerine, bunlardan daha küçük aralıklarla müzik yapıldı. Bu küçük aralıklara "Minik aralıklar" yani "Mikrotonlar" denir. Neoklasisizm''in kurucusu olarak kabul edilen Ferrucio Busoni, tam perdeyi ya da tam aralığı dörde, altıya bölerek elde ettiği minik aralıkların kullanılmasını önermişti. Hatta daha önceki yıllarda, 1892 yılında dörttebir aralıkları veren bir piyano bile geliştirildi. Ama bu arayışlar, kalın kafalı müzikçiler tarafından "Minik aralıklı sisteme uygun çalgı yapmak zor" gibi gerekçelerle engellendi. Ama uygulamalar yok mu? Var! Amerikalı besteci Ernest Bloch''ta... Macar besteci Bela Bartok''un Keman Konçertosu''nda, Çek besteci Alois Haba''nın eserlerinde çeyrek sesler, hatta altıdabir aralıklar kullanılmıştır. Yani arayışlar bitmiyor, bitmeyecek. Çünkü müzisyenin ruhunda ve zihninde sınır yok. Çaldığı enstruman, kendisine yabancı gelebileceği düşünülen bir enstrumanla tanışıp kaynaşmayı arzu ediyor. Bu müziğin ve müzisyenin tabiatında var. Biraz ileri gideceğim belki ama, enstrumanın tabiatında bile var.

Piyano ve Ney''in buluşması, bence bu arayışların tabii bir sonucu. Kudsi Erguner, Ney''i dünyaya açmak konusunda epey gayret sarfetmiş bir müzisyen. Fazıl Say da, bence dünyanın sayılı birkaç piyano virtüozundan biri. İkisi de sazının ustası... İkisi de yerinde duramayan, sınırlarını zorlayan dünya çapında müzisyenler. Birbirlerini çekmeleri, bu çekimi enstrumanları vasıtasıyla gerçekleştirmeleri de çok tabii. Gerçi daha önceleri de Neyzen Süleyman Erguner, bazı Amerikalı Caz topluluklarıyla ilginç denemeler gerçekleştirmişti.

Fazıl Say ile bir süre önce yaptığımız bir görüşmede, Kudsi Erguner ile birlikte bir "Piyano-Ney konseri" vereceklerinden söz etmişti. Bu konseri, geçtiğimiz hafta içinde 7. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında gerçekleştirdiler. Ayrı dünyaların enstrumanları olarak kabul edilen Ney ve Piyano''nun aslında birbirleriyle nasıl kaynaştıklarını, "uzlaştıklarını" gösterdiler.

Farklılıklar, giderek birbirine yaklaşıyor ve birbiriyle kaynaşıyor. Piyano ve Ney''in kaynaşması da bence farklılıkların birbirine yaklaşması ve kaynaşmasının sonucu olmalı. Piyano Batı müziğinin, Ney de İslâm müziğinin en önemli sazı. Batı aradıkça Doğu''ya; Doğu da aradıkça Batı''ya yaklaşıyor. Her şeye rağmen insanlık, Allah''ın kendisine çizdiği uçsuz bucaksız sınırlar içinde dolaşıyor.

24 yıl önce
Derviş ve piyanist...
İngilizler Mustafa Kemal’le anlaşmak istediler
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir