|
Gölgesini satamadığı ağacı bile keser
Ne demişti Afrikalı bir bilge:
“Batılılar geldiklerinde, ellerinde İncil, bizim elimizde toprak vardı.


Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı."



***


Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesiyle uyanıp yataktan fırlayan, giyinip zorla bir şeyler atıştıran, araya tuvaletini sıkıştıran, diş fırçalayan, saçını tarayan, başka birine büyük paralar kazandırdığı bir yere ulaşmak için trafikle boğuşan ve tüm bunlara sahip olma fırsatı bulduğu için müteşekkir olması istenen biri hayattan nasıl keyif alabilir?"

Charles Bukowski kapitalizmi böyle anlatıyor.


Bir başkası da şöyle tarif eder; Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı bile keser.



Güzel tarif daha; “Her gün işe gidiyorsun, akşamları erken uyuyorsun ve bunun karşılığında alabildiğin tek şey koltuk takımı. Gerçekten acınası bir durum."



***



Bizi hep kuzeyden gelecek tehlike ile korkuttular.


Sol gösterip sağ vurdular. Vurdular ne!



Nakavt ettiler



Yıllarca kuzeyden yani komünizmin ana yurdu Sovyetler'den yani Rusya'dan gelecek tehlikeye şartlandık.



Bilimden Hristiyanlık dinini silen, evrim teoroisi ile de kendine bilimsel kılıf bulan ateizm rüzgarı bütün dünyayı tehdit ediyordu.



Aman imanımızı çalmasınlar dedik.



Dinimizi kaybedeceğimizden korktuk.



Korkmakta haklı mıydık?


Haklıydık.



Hep gardımızı ona göre aldık.



***



Ama bir şeyi unuttuk.



Batı'dan gelecek tehlikeyi hiç önemsemedik. Daha doğrusu Batı'yı tehlike olarak bile görmedik.



Oysa kapitalizm çok sinsiydi.


Ve herkesin damarından giriyordu.



Tüketimin kölesi olduğunu bile hissetmiyordun.



***



Bize Batı'yı hep medeniyetin beşiği olarak öğrettiler.



Medeniyetin, zenginliğin ve uygarlığın beşiğiydi oraları.



Afrika kıtasından topladıkları insanları nasıl kölelere dönüştürdüklerini göremedik.



Başkalarının yerli kaynaklarını gasp ettiklerini çok az insan haykırdı ama kimse onları dinlemedi.



Kendilerine katliamlarla, hırsızlıkla, gaspla, zengin bir dünya kurdular.


Sonra da onu pazarladılar.



Çünkü daha zengin olmak ya da zenginliklerinin devamını sağlamak için yeni kölelere ihtiyaçları vardı.



Ama bu kölelerin kendilerini köle gibi değil, özgür, irade sahibi Avrupalı gibi görmeleri gerekiyordu.



Çünkü eski tarz kölelik düzeni artık işlerine gelmiyordu.



***



Avrupa hayranı olmak zamanla kendimizden kendi değerlerimizden utanmaya dönüştü.



Kendi yürüyüşümüzü unuttuk ama onlar gibi de yürüyemedik.


Geriye de dönemedik.



Ne olduğu, hangi milletten olduğu belirsiz edilgen bir topluluk haline geldik.



Komşusu açken tok yatmayan insandan, gölgesini satamadığı ağacı kesen insana…



Tersine evrim.



İnsandan maymuna…



***



Hep bizden Batı'nın ikinci ve kinci yüzünü gizlediler. Komünizmle korkutup kapitalizmle esir aldılar.


Yıllarca bunun korkusunu yaşadık.



Çocuklarımızı ailelerimizi dinsizlikten, ateistlikten, Allahsızlıktan, kitapsızlıktan korumak için etrafımıza savunma duvarı oluşturduk.



Ama kapitalizmin hain saldırılarına karşı savunmasızdık.



Çok kolay esir olduk, zaten müsaittik!


***



Önce gönlümüze sonra beyimize girdiler sonra da bankalarla gelip işgal ettiler.



Kredi kartı atına binince kendimizi bozkırlardaki yağız atlı süvari sandık.


Refaha, gösterişe ve dış görünüşe aldandık.



Tükete tükete tükendik.



***


Ekonomik maliyeti arttı diye kölelere özgürlük isteyenlerle, köleleri özgürlüklerine kavuşturmak için servetini sıfırlayan Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman, Hz. Abdurrahman Bin Avf ve onları model alanlar tabii ki farklı olacak.



“Onlara benzemeyin" uyarısı boşuna değil!


“Peki şimdi ne farklıyız" sorusu aklınızın bir köşesinde kalsın.


Kısa vadeli menfaatler kör eder

Bir gemi düşünün kaptanından güvertedeki çalışanına, motorcusundan yolcularına kadar hepsi fırtınaya yakalanan geminin içinde sadece kendisini düşünüyor.



Kimse gemiyi kurtarmaya çalışmanın aynı zamanda kendisini kurtarmak demek olduğunu düşünmüyor.



Ya da düşünüyor ama basireti bağlandığı için hareket edemiyor.


Kısa vadeli menfaatler herkesin gözünü elini ve kolunu bağlamış.


Ne yapmak lazım?



Beklemekten başka şansımız yok.



İnsana önerilen 3 seçenek

Rivayete göre Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem'i yarattığında ona şu üç nimeti takdim eder:



1. Akıl,



2. Îman,



3. Hayâ.



Sonra da bunlardan birini seçmesini ister.



Hz. Âdem hangisini seçer?


Tabi ki aklı.


Çünkü aklı olmayan da ne îman olur, ne hayâ.



Ancak akıl, kaygan bir sabun gibidir.


Kimisi hiç kullan-a-maz.



Kimisi doğru kullanamaz.



Kimisi de yıpranmasın diye başkasının aklını kullanmayı tercih eder!




#Batı
#Kapitalizm
#Avrupa
7 yıl önce
default-profile-img
Gölgesini satamadığı ağacı bile keser
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti