|
Korkunun üç fabrikası

Yoksulluk, cehalet ve ihtilaf, korkunun üç üretim kaynağı. Bu üç üretimi azaltan ülkeler ekonomik ve sosyal gelişmişliklerini artırıyor.

Azaltamayan bizim gibi kaynağı kurutmak yerine orada üretilen korku çeşitleriyle ömrünü tüketiyor.

Herkes buradan besleniyor.

İşsizlik, başörtüsü, Güneydoğu, terör, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, hepsinin çözümü yoksulluk, cehalet ve ihtilaftan kurtulmak ya da azaltmakla mümkün.

ABD, Afganistan ile Irak''ı bu korkuyu kullanarak işgal etmedi mi?

Bilimi kendine hizmet eder hale dönüştüren kapitalizm de bu korkudan beslenmiyor mu?

Çalışan geçim sıkıntısı, işveren iflas, kadın beğenilmek, erkek makam, devlet iktidar korkusu, zulmün kaynağı ile zulme rıza aynı korkunun eseri.

* * *

Korkuyu uzmanlar potansiyel bir tehlikeye karşı oluşan normal bir duygu olarak tarif ediyorlar.

Her duygu gibi normal bir duygu aslında.

Korkunun gıdası da evham.

Yani henüz gerçekleşmeyen birtakım şeyleri gerçekleşmiş gibi düşünmek.

Abartılma oranına göre büyüyor korku.

Abartıldıkça büyüyüyor ve esir ediyor.

Büyüdükçe de gerçekleşme ihtimali artıyor.

Hastalık hastaları bu konuda en iyi örnektir.

Hastalığa ehemmiyet verirsen şişer, vermezsen söner. Normal sınırlar içinde kalan her duygu insanı motive eder.

Günlük hayatta o kadar çok korkularımız var ki; hastalanmaktan, yalnız kalmaktan, açlıktan, selden, depremden, kazalardan, kaybetmekten, ayrılıktan, beğenilmemekten. Bunları istediğimiz kadar artırabiliriz.

Bunların hepsi adı üstünde korku.

Soyut, yani gerçek değil.

Aç kalma korkusu ile açlık aynı şey değil.

Kazandıklarımızı kaybetme korkusu kaybetmek midir?

Hayır.

Korku düş gücüyle uydurulan bir şey. İhtimaldir sadece. Gerçekleşme ihtimali ile gerçekleşmeme ihtimali eşittir.

Korku ve ümit insan zihninde birlikte yaşıyor. Biz farkında olmadan hangisine odaklanırsak onu büyütü-yoruz.

* * *

Peki neden insanlar olumsuz ihtimali tercih ediyorlar?

Uzmanlara göre bunun nedeni sosyal çevre ve yetişme tarzımız.

Bu konuda yapılan bir araştırmada insanların yüzde 75''inin olumsuza programlı olduğu ortaya çıkmıştır.

Olumlu veya olumsuz bir durum karşısında insanların üçte ikisi olumsuza odaklanıyor.

Bu da olumsuzluğun gerçekleşme ihtimalini artırıyor.

“ Korkulan oldu”,

“Aklıma geldi”

“Ben böyle olacağını biliyordum” cümlelerini çok duyarız.

Son sözü Mevlana ile söyleyelim; “Korkmayın sözü korkanlara sunulan hazır yemektir.

Ve bu yemek tam onlara layıktır.”

Yemek isteyenlere afiyet olsun.

Hayırlı cumalar.

Vodafone zihin kirletiyor

Telsim''i alarak piyasaya hızlı bir reklam kampanyası ile giren uluslararası GSM şirketi Vodafone ayıp ediyor. Afişe çıplak bir kadın resmi koymak için “Baba ben okula gitmiyorum dansöz oldum” sözünün uydurulduğu apaçık belli oluyor. Gençlerin aklına böyle şeylerin düşürülmemesine dikkat edilmesini isteyen uzmanlar diyor ki, çocuklara ibret alsın diye kötüyü öğretmeyin, kötüyü tercih ederler. Reklamlardaki bu ahlaksız ve sınırsız özgürlüğe dur diyen bir kurum yok mu? Yoksa çözüm işi yine tüketiciye mi bırakılıyor?

Kamyoncu af bekliyor

Karayolu taşıma kanunu gereği alınması gereken K Belgesi özellikle Güneydoğu''da sıkıntıya neden olmuş. K belgesi uygulamasında 25 Şubat''a kadar ücret indirimi var ama belge 10 bin YTL civarında olduğu için kamyoncu almakta zorlanıyor. Bu yüzden de Ulaştırma Bakanlığı''ndan af bekleniyor. Yasaya göre, ticaret yapmayanların bile K belgesi almak zorunda olduğuna dikkat çekiliyor. Oda üyesi olmayan Kangoo, Doblo gibi ruhsatında kamyonet ibaresi bulunan araca sahip olanlar da büyük mağduriyet yaşıyormuş.

Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz. Kızılderili atasözü
16 yıl önce
Korkunun üç fabrikası
Hocam Sayısal Loto’nun rakamlarını da görecek miyiz?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!