|
Mesleki saplantılarımız

Küçülen dünyada toplum ve onu oluşturan insanoğlu sessiz ve derin bir zihni devrim geçiriyor.

Küreselleşme ile ekonomiden siyasal hayata, eğitimden meslek yapısına kadar toplumun her alanında baş döndürücü bir ezber bozma modası başlamış.

* * *

Farkında mısınız bilmiyorum ama üniversite mezunu olmanın cezbedici yönünün olmadığı bir zaman dilimine doğru yol alıyoruz.

İşinde başarılı bir davulcu, doktor, mühendis, öğretmen gibi klasik meslek sahibi birçok insandan hem kariyer olarak hem de ekonomik gelir olarak çok daha iyi pozisyonlarda yer alabiliyor.

Davulculuğu özellikle seçtim çünkü eskiden büyüklerin konu geldiğinde sürekli tekrarladığı, “Kızını boş bırakırsan ya davulcuya kaçar ya zurnacıya” ezberi şimdi tersine döndü.

Onlara davulcu, zurnacı denmiyor.

Müzisyen deniyor.

* * *

Ezber bozmanın en yaygın olduğu alanlardan biri de meslek seçiminde yaşanıyor.

Gençler eskiden “Bir reklam klişesinde söylendiği gibi” annelerinin margarininden yerken bugün hayat şartları anneleri de margarinini de değiştirdi.

“Benim oğlum mühendis olacak”, “Benim kızım doktor”, “Oğlum-kızım doğuştan avukat amcası” vb… cümleleri ile çocuklarını klasik mesleklere yönlendiren anne babalar yok artık.

Onların da ayakları yere basıyor.

Gelişen ve hızla değişen sosyal hayat, teknolojinin peşinden sürüklenirken aileler de 4 yıllık üniversiteyi okuyup işsiz kalacağına 2 yıllık eğitimle seveceği bir iş sahibi olsun düşüncesine geldiler.

Şimdi aileler çocuklarının yeteneklerini ortaya çıkarmak için spor kurslarından müzik kurslarına, el becerilerinden sanatın farklı dallarına kadar bir sürü eğitim faaliyetlerine sokuyorlar.

Mesleki saplantılar kalkıyor.

İşte değişim bu.

* * *

İnsanlara paralel şirketlerde de farklı olana doğru bir yöneliş var.

Sebebi şu:

Teknolojinin bütün toplumları tekdüze haline getirmeye başlamasından bu yana insanlar arasında farklı olma kaygısı artmaya başladı.

Farklı olma kaygısı sadece insanoğlunu değil şirketleri de ciddi ciddi arayışlara itiyor.

Kimse otomasyon sonucu milyarlarca adet üretilen bir ürünün sahibi olmakla övünemiyor artık.

Dev cirolu şirketlerin ürünleri onca reklam desteğine rağmen pazarda müşteri bulamazken çok cüz-i bir sermaye ile özgün bir ürün çıkaran küçük bir şirketin ürünü kapışılıyor.

Müşteri karşısında sermayenin avantajının sıfırlandığı bir küresel pazara doğru yol alıyoruz.

Bu pazarda farklı olan, özgün ürün ortaya koyan kazanıyor.

Takdir-i ilahi!

* * *

Bugün Türk siyasetinde yaşanan iktidar kavgası da ezber bozmak isteyenlerle bu rüzgara karşı direnenler arasında değil mi?

4 yıllık mı 2 yıllık mı

Gençlerden biri iki yıllık okulları araştırırken diğerinin gözü 4 yıllık sosyal bölümlerde;

-Ben 2 yıllık süt ürünleri bölümünde okumak istiyorum.

-Üniversite okuyacaksan adam gibi 4 yıllık bir bölüm seç kendine.

-Ben en kısa sürede meslek sahibi olmak istiyorum.

-2 yıl sonra.

-Süt ürünleri bölümünden mezun olan genç, aynı yıl memleketinde belediyenin gıda denetim uzmanı olarak göreve başladı.

-4 yıllık okulu tercih eden diğer gencin okulu bitirdiği sene de mandıra kurarak büyük markalara yoğurt ve ayran üretimine girerek küçük çapta bir üretici oldu.

Bir ormancı olamadın

Gençlerden biri üniversiteyi bitirdiği sene tatil için köye gidiyor.

Köyde dayısı ile arasında geçen diyalog şöyle;

-Yeğen bunca yıldır İstanbul''da okudun da ne oldun şimdi bize anlat.

-Dayı ben sosyoloji okudum.

-Sosyoloji ne yeğen. Ne işe yarar?

-Toplumu oluşturan kurumları ve insanlar arasındaki ilişkileri inceler.

-Yeğen sen bu anlattıklarını öğrenmek için mi bunca yıldır gurbet ellerde okudun.

-Evet dayı.

-Bir ormancı bile olamadın yani. Ne anladım ben senin okumandan!

Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranın. İnerken de aynı insanlar olacak.
Cenap Şahabettin
16 yıl önce
Mesleki saplantılarımız
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…