Önce soluduğumuz hava kirlenmedi, önce biz kirlendik sonra havayı kirlettik.
Önce yediklerimiz ve içtiklerimiz bozulmadı, önce biz bozulduk sonra onları bozduk.
Oradan da dokunduğumuz her şeye.
Sıfır kilometre, her türlü konfora sahip, kendini yenileyebilen bir araçla yola çıktı insanoğlu.
Kredisi de sınırsızdı.
2016'ya gelindiğinde, krediyi tükettik, araç pert olmak üzere.
Bilim adamları şimdi Mars'ta yer arıyor.
Mars'a ya da uzayın her hangi bir yerinde yaşanabilecek bir yer bulsan ne olur?
Kafayı değiştirmedikten sonra.
Düzel-t-menin yolu var mı?
Var.
*
Önce kendimizden başlayacağız.
Gazetelerin 3. sayfaları cinnet, cinayet, tecavüz haberlerinden vazgeçecek.
Televizyonlar negatif enerji yayan kötü haberleri köpürte köpürte vermeyi bırakacak.
Siyasetçi çamuru bırakacak.
İşadamı hırsını dizginleyecek.
Çalışan kanaatkâr olacak.
*
Biz düzelirsek, dünya da yaşanabilir hale gelecek.
Dostlar artacak, düşmanlar azalacak.
Organik gıda aramak zorunda kalmayacağız.
Çevremizdeki insanların kötü ve eksik taraflarıyla ilgilenmezken, iyi ve güzel yanlarını öveceğiz.
Kasaptan aldığımız kıymadan, büfeden yediğimiz tostlardan şüphelenmeyeceğiz.
*
*
Kendimizden başlarsak işe, çalışanlar pazartesiyi iple çekecek.
Öğrenciler tatil istemeyecek.
Kendimizden başlarsak değişime insan olmanın bütün güzelliklerinin farkına varacağız.
Kimsenin iş-aş eş ve eşek sorunu olmayacak.
Herkesin istediği bu değil mi?
*
Bunlardan birisi Rizeli genç işletmeci, “pazartesi sendromu” yaşayanlar nedeniyle haftanın ilk günü çalışmıyor.
Eskişehir'de, “Keçi” adlı kafesinde sadece kahve ve kek satıyor.
Her cumartesi müşterilerine gözleri kapalı çamurdan obje ve patates baskısı ile resim yapma imkanı sunuyor.
Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yöneticiliği mezunu
32 yaşındaki Kamil Güneş, AA muhabirine derdini şöyle anlatmış:
Aradığım şey müşteri değil, paylaşım, üretim, gelişim.
Hayatı o kadar zor hale getiriyoruz ki.
Çok güzel paralar kazanıyor insanlar fakat pazartesiden cuma gününe kadar yüzleri hep asık.
Biz işletmemiz Keçi'de insanları özüne döndürmeye çalışıyoruz.
*
Haftanın 6 günü açık, sadece pazartesi günleri kapalı.
“Tebessüm eden müşteri istiyorum ben.
'Neyin var' diyorum
diye cevap veriyor.
O zaman ben yokum, açmıyorum.
” diyor.
İşletme için 'Ne güzel yer' diyene anahtarı uzatıp, 'sabah sen aç o halde' diyor.
Kredi kartıyla satış yapmıyor.
Derdi, kaliteli, kafası çalışan, samimi, paylaşımcı insanlar kazanmak.
Ne güzel bir dert!
*
Onu da anlatıp parantezi kapatalım:
İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır.
Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar.
Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur.
İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.
Yani tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun.
Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.