|
Perşembenin gelişi çarşambadan belli

İmajla gerçeğin kavgasında sonunda kazanan gerçek olur.

Bugün, tıpkı dün gibi gerçekle imaj çarpışıyor ve imajın kazanması için elinden gelen belge, kaseti ardına koymayanların hakikatin duvarına yaptıkları hücumları izliyoruz.

Geçmişte de benzerlerini çok yaptıkları ve kısmi başarılar elde ettikleri için olsa gerek çok kararlılar bu sefer de.

Örnek mi?

Daha önceki gün Kasımpaşa-Beşiktaş maçında yaşanan akıl dışı olay ve kararlar hatırlatıyor hemen: 3 Temmuz Süreci olarak isimlendirilen kamuoyundaki yaygın ismiyle Şike Operasyonu mesela.

Operasyon sonrasında yasada yapılan değişiklik sırasında da yine ağırlıkla Cemaat adına yazıp çizen konuşanlarca şiddetli bir itiraz ve karşı hücum dalgası başlatılmıştı.

Başaramadılar ve yasa yeni haliyle geçti.

Kısmi başarı dediğim şeyse, toplum hafızasında bunun şaibeli bir iş olduğu yönünde bıraktıkları soru işaretleri oldu.

Tam da o sıra, Anadolu''da beş altı ilde medya üzerine sohbetlere davetli olduğum için bu örneği vererek başlıyordum konuşmaya.

Basit bir soru sordum hep; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun''da yapılan değişiklik konusundaki görüşleri neydi?

Salonun yarıdan çoğu yeni düzenlemeye karşıydı.

Peki, kim yeni düzenlemeyi okumuştu? Karşı olduğunu söyleyen elliden fazla el iniyor, okuduğunu söyleyen birkaç el kalıyordu havada.

Evet, kimse yeni düzenlemeyi okumamıştı ama genelde karşıydılar.

O zaman bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu anlıyorduk. Okumadıkları, neyi değiştirdiğini bilmedikleri bir kanuna karşıydı toplumun önemli bir kesimi. Çünkü gazetelerde, televizyonlarda şikecilerin kurtarılacağına dair bir düzenleme olarak sunuluyordu yeni kanun ve onlar buna inanmıştı.

Kanunun adının bile

''Şike Kanunu'' olarak söylenmesi daha baştan bu imaj çalışmasının bir ürünüydü zaten.

Oysa yapılan ilk halinin aşırı sert yönlerinin budanması, normal hukuk kuralları içine alınmasıydı sadece.

Yeni kanun kimseyi affetmiyordu; partilerin ortak kararıydı; eski kanundaki suç tipleri aynen kabul ediliyordu; yönetici ya da başkanlar suç işlediyse görevlerinden men ediliyordu; cezalar para cezasına çevrilemiyor ve ertelenemiyordu. Şike suçunu işleyen kişiler kesin olarak hapis yatacaktı.

Yeni kanun sadece cezalarda belirli indirimler yapmıştı.

Ama bu hiç teşvik eden ya da af getiren bir değişiklik değildi.

Amatör kümede hatır şikesi yapan ve bir kaleci bile yediği tek gol için ömür boyu sporun dışına çıkarılıyor ve en az bir yıl hapis yatıyordu.

Buna rağmen sanki şikeyle suçlanan ve mahkûm olanların hepsi beraat ettiriliyor veya affediliyor gibi bir algı oluşturuldu, kampanyalar yapıldı.

Oysa, kanunun ilk halinin çok aşırı hükümler içerdiğine dair bizzat Adalet Bakanlığı''nın uyarıları vardı ve kısmen ancak yumuşatılabilmişti.

İlk taslakta temyiz hakkı bile bulunmayan Spor Mahkemeleri''nde yargılama yapılmasına kadar gidiyordu ipin ucu.

Bütün bu halkla ilişkiler, medya, kamuoyu imaj çalışmalarına rağmen kanunun normalleştirilmesi önlenemedi ve yeni düzenleme yasalaştı.

O günden bugüne yeni kanunla ilgili bir şikayet bir daha duydunuz mu? Hayır.

O günden bugüne yeni kanun nedeniyle suçlu olduğu halde beraat eden bir kişi gördünüz mü? Yine hayır...

Peki neydi yaşadığımız o ''şey''?

O gün Cemaat adına karşı kampanya yürütenlerin bugün bu konuda söyleyecek sözü var mı?

''O gün hata yaptık, kamuoyunu da boş yere yanıltmışız, hala kafalarda kalan soru işaretlerinin sorumlusuyuz'' diyorlar mı? Hayır...

Bugün içinde bulunduğumuz dershane tartışmasıyla başlayıp fişlemelere, hükümete ve sonunda nihayet baklayı daha fazla saklayamayıp bizzat Başbakan Erdoğan''a yönelmiş kampanya o günkü kampanyanın bire bir kopyasıdır.

Öyle her Pazartesi günü klavyenin başına oturup, karşı tezi savunanlara bol Osmanlıca kelimelerle tam sayfa saldırmakla geçiştirilemiyor bunlar.

Dünyanın en basit yöntemini öneriyorum:

3 Temmuz ve sonrasındaki şike tartışmasında, sonra hemen ardından gelen 7 Şubat operasyonunda ne yaptınız, ne yapmak istediniz, savunduğunuz tezlerin hâlâ arkasında mısınız?

Farkında değilsiniz ama ortadaki gerçek basit ve yalın: Bugüne kadar yaptıklarınız bugün yaptığınızın teminatı.

Konuşacaksak dünden başlayalım.

Bu, atmosfere saldığınız toz ve

gaz bulutu elbet dağılacak ve gerçek bütün çıplaklığıyla tıpkı dünküler gibi ortaya çıkacak nasılsa.

10 yıl önce
Perşembenin gelişi çarşambadan belli
‘Harici ve dahili meseleler’
Hafız-ı Şirazi ve Yezid"in şiiri
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!