|
Cebin para gördü ama beynin fakir
Bundan tam 100 yıl önceydi.

Hristiyan Avrupa ülkeleri Osmanlı topraklarını paylaşıyorlardı.

İslam Dünyası darmadağındı.

Ortadoğu'da henüz petrol yoktu.

Halk fakir ve cahildi.

Ortak düşmanlarıyla uğraşmak yerine birbirleriyle uğraşıyorlardı.

İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Akif Ersoy, bu tabloyu görünce;

“Doğrudan doğruya Kuran'dan alıp ilhamı.

Asrin idrakine söyletmeliyiz İslamı”

diyerek işe başladı:

*

Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayâsız yüzüne!

Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:

tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

(30 Ocak 1913)

*

İçimizdeki beyinsizler

“İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah'ım...” (Kur'an, A'râf, 155)

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

(10 Nisan 1913)

*

Menfaat putlaşmış

Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;

Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Oyuncak sanmayın! Ahlâk-i millî, rûh-i millîdir;

Onun iflâsı en korkunç ölümdür: Mevt-i küllîdir .

Yürekler en mülevves, en sefîl âmâl için çarpar;

Sinirler en muhal endîşeden titrer durur par par!

Olur cem'iyyet efrâdınca şahsî menfa'at “ma'bûd!”:

Sorarsan kimse bilmez var mı “hak” nâmında bir mevcûd.

Bu hissizlikle cem'iyyet yaşar derlerse pek yanlış;

Bir ümmet göster, ölmüş ma'neviyyâtıyle sağ kalmış?

(2 Eylül 1914)

*

'Tevekkelnâ' deyip yattık

Şehâmet dîni, gayret dîni, ancak Müslümanlıktır;

O îmandan velev pek az nasîb olsaydı millette,

Şu üç yüz elli milyon halkı görmezdin bu zillette!

O îman kuvvet ihzârıyla emretmişti... Lâkin, biz

“Tevekkelnâ” deyip yattık da kaldık böyle en âciz!

O îman, farz-ı kat'îdir diyor tahsîli irfânın...

Ne câhil kavmiyiz biz müslümanlar, şimdi dünyânın!

Demek: İslâm'ın ancak nâmı kalmış müslümanlarda;

Bu yüzdenmiş, demek, hüsrân-ı millî son zamanlarda.

(17 Eylül 1914)

*

Birbirinizle boğuşmayın

“Birbirinize de girmeyin ki, ma'neviyâtınız sarsılmasın, devletiniz gitmesin...” (Kur'an, Enfâl, 46)

Sen! Ben! desin efrâd, aradan vahdeti kaldır;

Milletler için işte kıyâmet o zamandır.

Ey millet-i merhûme, güneş battı... Uyansan!

Vahdetten eser yok bir avuç halkın içinde!

Post üstüne hem kavgaların hepsi nihâyet;

Hâlâ mı boğuşmak? Bu ne gaflet,

ne rezâlet!

(Aralık 1918)

*

Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın!

“Allah'a dayandım!” diye sen çıkma yataktan...

Ma'nâ-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdan!

Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu;

Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Âlemde “tevekkül” demek olsaydı “atâlet”,

Mîrâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet?

“Dünyâ koşuyor” söz mü? Berâber koşacaktın;

Heyhât, bütün azmi sen arkanda bıraktın!

Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın!

(13 Kasım 1919)

*

Bu satırların yazıldığı günden bu yana 100 yıl geçti.

İslam Dünyası'ndan petrolün fışkırması gibi dolar milyarderleri fışkırdı.

O günden bu yana halkın da cebi biraz para gördü.

Ama beyinler yine fakir kaldı.

100 yıl önce İslam dünyasının topraklarını paylaşan Avrupalı bugün o topraklardan çıkan madenleri paylaşıyor.

Değişen bir şey yok.

Biz yine kardeş kavgasına devam diyoruz.

Kavga bitse, Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle bir sarılsak birbirimize düşmanın bütün stratejik oyunları bitecek.

Rant bitecek, menfaat bitecek.

Peki bizi birbirimize sarılmaktan vazgeçiren düşman mı?

Değil.

Beynimiz.

Beynimiz fakir kaldı da ondan sarılamıyoruz.

İnsan kalitemiz yerlerde sürünüyor.

İşe oradan başlamak lazım.

Mehmed Âkif'e Almanya'dan döndüğünde sormuşlar:

-Almanya'da ne var ne yok üstad!

Şöyle cevap vermiş:

-İşleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük.

GÜNÜN SÖZÜ:

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak, alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Mehmet Akif Ersoy
#Hristiyan Avrupa
#islam dünyası
#dünya düzeni
9 yıl önce
Cebin para gördü ama beynin fakir
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…