|
Defterdâr Sarı Mehmed Paşa’dan devlet adamlarına öğütler-2
18. yüzyıl devlet adamlarından Defterdâr Sarı Mehmed Paşa (1655-1717) tarafından yazılan
“Nesâyıhü'l-Vüzerâ ve'l-Ümerâ”
(Kitâb-ı Güldeste) isimli eser, 1935'te W. L. Wright tarafından
“Ottoman Statecraft”
başlığı altında İngilizce'ye tercüme edilerek Amerika'da yayımlanmış.


Eser 1969 yılında Kültür Bakanlığı tarafından neşredilmiş.



Pazar günü başladığımız konuya ve alıntıya devam edelim;



*


Giderlerin karşılanması için,

fakirlerden
imkânlarından fazla mal istemek

, bir evin temelinden toprak alınıp üzerine atmaya benzer.



Zira temelden alınan toprakla, temele zayıflık gelir; yüzeyin ise, o ağır yükü çekmeye kudreti kalmadığından, evin büsbütün harap olmasına sebep olur.



Vergide halkın kalkınmasını esas alıp,

durumlarının denge ve düzeniyle ilgilenmek ve ülkenin şen ve esen olmasına dikkat etmek, her yönden ve hey şeyden elzemdir.



*


Hazine;

vergi veren halkın

çokluğu ile oluşur. Hazine toplamak ülkenin bayındırlığı ve iyi hal iledir.



Ülkenin bayındırlığı da

adalet, iyilik ve zalimlere karşı koyma

siyasetiyle mümkündür. Başka türlü olmaz.



Mehmed Paşa'nın, halktan alınacak ağır vergilerin devletin gelirlerini azaltacağı şeklindeki iktisat teorisi,

İbn Haldun

ve onun takipçileri tarafından da ifade edilmiştir.



*


Mehmed Paşa'nın, idarecilerin göz önünde bulundurmalarını istediği hususlar madde madde şöyle sıralanıyor:



-Kıyamet gününde insanların en sevimlisi âdil idarecilerdir.


-Bütün âmirler adâletli olmalıdır. Zira adâlet, hazinenin artması ve halkın çoğalmasını sağlar. Hazine ise, halkın çokluğundan ve ülkenin bayındırlığından kaynak alır.

Memleketin ümrânı ise adâlet iledir.


-Zalimlerin zulmünden ve valilerin de önem vermemeleri yüzünden halk vatanını terk ederek başka diyarlara dağılıp perişan olacağı gibi, birçok yer halksız ve değerlendirilmekten uzak kalacağından hazine gelirlerinde önemli azalmalar olacaktır.



*


Zayıf ve miskinlerin hallerinden de gâfil olmamak gerektir. Onların halini sormayı borç bilmek gerektir. Zira halkın gönlünü kazanma, Hâkk'ın rızasını kazanma gereğidir.



Kendisine vazife verilmiş kimse, kapısını kapar da,

mazlumlar ve muhtaçlar ona ulaşamazsa;

o kimsenin de çok ihtiyacı olduğu bir yerde

rahmet kapısı kapanır

ve o kimse

Allah'ın rahmetinden

mahrum kalır.



Aslı olmayan bir suçu yükleyip yalan yere kimseye cürüm işledi demeyeler.



Zira çok vakit geçmeden bunun cezasını görmeleri mukadderdir.



Nitekim bir kimse kardeşi için kuyu kazsa, o kuyuyu kendisi için kazmış olur.


*


Rüşvet, bütün kötü âdetlerin, zulümlerin başı ve kaynağıdır.



İslâm topluluğu için bundan ziyâde belâ ve yıkıcı başka kötülük yoktur.



Bir devlet hizmeti birisine rüşvetle verilirse,

Allah göstermesin, görevi rüşvetle alan kişi, devlet tarafından çeşitli zulümler yapmaya yetkilendirilmiş sayılacağından,

ahaliye zulüm yaparak halkı perişan ve mamur mülkü de harap eder.


Toprak ve köyler ziraatçilerden boşalınca; memlekete ve hazineye, günden güne zayıflık çöker.



Allah korusun

kıtlığa, kaza ve belâya

sebep olmak ihtimali dahi kaçınılmaz olur.



*


Defterdârın; maliyede çalışan memurların,

“yolsuzluk çukurunun hıyânetine düşmüş; kendi çıkarları için devlet düzeninin yıkılmasına veya tehlikeye düşmesine sebep olan kişiler” olup olmadıkları araştırılmalıdır.



Mâliye hazinesi kimsenin miras kalmış mülkü değildir. Bunun için

gereksiz harcamalardan kaçınıp,

dünya ve ahiretin azap ve eziyetinden çekinmek herkese lâzımdır.



Kendi özel hizmetini gördüğü sırada

Hz. Ömer'in, devlete ait mumu

söndürdüğünü misal verir.



Halk ile idareciler arasında saygı ve sevginin bulunması gerektiğine dikkat çekerek eserini bitirir.




#Defterdâr Sarı Mehmed
#Ottoman Statecraft
8 yıl önce
Defterdâr Sarı Mehmed Paşa’dan devlet adamlarına öğütler-2
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’