|
Doğadaki son çocuk
Üsküdar'da akşamüstüydü. Bir çay molası vermek için uğradığımız belediye arkasındaki çay ocağında otururken annesinin yanında elinde oyuncak silah olan 3-4 yaşlarındaki çocuk dikkatimi çekti.

Anne çayını içerken çocuk yanından geçen kediye doğru silahını doğrultu ve ateş eder gibi yapmaya başladı.

Onu izlerken aklıma aynı yaşta köyde yaşayan yeğenimin kızı ve oğlu geldi. Köyde yaşayan hiçbir çocuk asla kediyi köpeği öldürmeyi düşünmez, onların canlı bir varlık olduğunu bilirdi.

*

Şehirler betonlaştıkça, topraktan uzaklaştıkça genç kuşaklarla doğal yaşamın arasındaki bağlar kopuyor.

Zihinsel, fiziksel ve ruhsal sağlığımız bozuluyor.

Sağlıklı yaşamamız için ne kadar iyi beslenmeye ve yeterli uykuya ihtiyacımız varsa, toprakla, böcekle, ağaçla temas etmeye de o kadar ihtiyacımız var.

Beton binaların arasında doğan çocuk, toprağı, ağacı, böcekleri televizyonda görüyor.

İnsanların sağlığını bozan şehir hayatında şehirlerin sessiz gürültüsü yüzünden uyku ihtiyacımızı sağlayamadığımız gibi, hazır işlenmiş gıdalarla da iyi beslenemiyoruz.

Çocuklar, aileler, toplum ve okullar tarafından kuşatma altında.

*

Çocukların yeni oyun alanları ise, zamanlarını geçirdikleri
ekranlar ve alışveriş merkezleri
.

Bu durumun çocuklardaki yansımaları ise şunlar: Aşırı kilo ve kolestrol gibi sağlık problemleri, duygusal tatminsizlikler, hırçınlıklar, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ile ilgili problemler, zayıflayan sosyal beceriler ve hatta küçük yaşta ortaya çıkan depresyonlar.

Bu rahatsızlıkların hepsine, '
doğa yoksunluğu sendromu
'' deniyor.

*

Yeni araştırmalara göre; Çocukların toprakla, börtü böcekle ağaçla bitkilerle yakın teması onlardaki
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğunun belirtilerini azaltıyor.

Bilişsel yetilerini geliştiriyor. Olumsuz baskılara ve depresyona karşı dirençlerini artırıyor.

*

Tutku
toprağın kendisinden çocukların çamurlu elleriyle çıkar; çimen lekeli giysi kollarından geçip yüreğe varır. Çevreciliği ve çevreyi korumak istiyorsak, soyu tehlike altında olan bir gösterge türü de korumalıyız''

Böyle diyor gazeteci yazar ve amacı çocukların doğayla yeniden bağ kurması olan “
Children & Nature Network
” isimli kar amacı gütmeyen kuruluşun kurucusu Richard Louv.

Kitabın en ilgi çeken bölümlerinden biri şöyle :

“…Amerikalı bir araştırmacı, bir çocuk kuşağının yalnızca iç mekânlarda yetiştirilmenin de ötesinde, küçük yerlere kapatıldığını öne sürüyor.

Maryland Üniversitesi'nde hareket bilim profesörü Jane Clark'ın deyimiyle bu 'kutulanmış çocuklar' giderek daha fazla araba oturaklarında, mama sandalyelerinde ve hatta TV izlemek için yapılmış bebek oturaklarında zaman geçiriyor.

Dışarı çıktıklarında genellikle, yine bir çeşit kutu olan pusetlere konuyor ve yürüyen ya da koşu yapan anne babalar tarafından itilerek hareket ettiriliyor. Çocuk kutulama işlemi büyük ölçüde güvenlik amacıyla yapılıyor olsa da çocukların uzun vadedeki sağlıkları riske atılıyor.”

*

Kitaptan bir kaç alıntı daha:

Çocuklarımızla doğa arasındaki zedelenmiş bağı onarmaya ihtiyacımız var; yalnızca estetik ya da vicdani duygularımız nedeniyle değil, aynı zamanda zihinsel, fiziksel ve manevi sağlığımız da buna bağlı olduğu için.

Gençlerin doğaya bakışları ve kendi çocuklarını yetiştirme biçimleri, şehirlerimizin ve evlerimizin tasarımını ve koşullarını, yani günlük yaşamlarımızı da şekillendirecek.

Doğanın anlamlı bir şekilde yaşanabilmesi için zamana; serbest, planlanmamış düş zamanına ihtiyaç vardır.

Çocuklar duyularının hepsini kullanabildikleri ortamda daha kolay, kalıcı ve hızlı öğrenebilmektedirler.

Korku, anne babaların kendi çocukluklarında yaşadıkları özgürlüğü çocuklarına sağlamalarının önündeki en güçlü engeldir.

Doğada çocuk, üzerine kültürün hayal ürünlerini çizip yeniden yorumlayabileceği boş bir yaz-boz tahtası bulur.

Çocuk doğada özgürlük, hayal gücü için alan genişliği ve mahremiyet bulur: Yetişkinlerin dünyasından uzak bir yer ve farklı bir huzur.

*

Kitap, TÜBİTAK Yayınları'ndan çıkmış. Anne-babalara, eğitimcilere, psikologlara, sağlık çalışanlarına, çevre ve ekoloji alanlarında çalışanlara mutlaka okumaları tavsiye ediliyor.

Kitabın en sevilen cümlesi şu: Kötü hava yoktur, yalnızca yanlış kıyafet vardır..

Son söz: Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile yeryüzünün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
#Doğa yoksunluğu sendromu
#Hiperaktivite
8 yıl önce
Doğadaki son çocuk
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi