Bir tilki gün doğarken gölgesine bakıp dedi ki: “Bugün öğle yemeği için bir deve bulacağım.”

Ve bütün sabahı bir deve arayarak geçirdi.

Öğle üzeri tekrar gölgesini gördü ve “Bir fare bana yeter” dedi.

İnsanoğlu da tıpkı tilki gibi zaman zaman sabah gölgesinin uzunluğuyla gururlanıp boyundan büyük işlere kalkışır.

Ancak gerçeği fark etmesi uzun sürmez.

Ve öğle gölgesi ile kendine gelir.

Ben insan diyeyim siz şirket veya devlet deyin, sonuçta aynı kapıya çıkarız.

**

Hayat çok kısadır ama milyonlarca doğru ve yanlış adımı içinde barındıracak kadar da uzundur.

**

Günlük hayhuylardan dolayı hayatımızdaki ve çevremizdeki sürekli tekrarlanan sabit şeylerin birçoğunun farkında bile olmayız.

Güneşin her gün doğup batması, her akşam gökyüzünde yerini alan yıldızlar, bulutların bir sağa bir sola seyri, her ay 4 ayrı şekle dönüşen ay.

Ya da fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılamamız için yeme, içme, uyuma, eğlenme gibi her gün yaptığımız rutin işler.

Bunlar hiç değişmiyor.

Ancak kalp ve beyin ilişkisi farklıdır.

Bir fikir veya öneri işine gelirse beyin başka çalışır, işine gelmezse başka çalışır.

Mazeret bulmakta da üstüne yoktur.

Beyin öyle mükemmel bir organdır ki insan ne yapmak isterse ona uygun paketi devreye sokar.

Yani insan beyni evrendeki işleyiş gibi rutin değildir, sistematiği farklıdır.

Anlık kararlar vermekte ustadır.

Çok virajlıdır, zigzaglıdır.

**

Bankaların en yakın dostumuz olduğu günden bu yana kredi kartlarıyla hayatımıza giren bonusun benzeri hayatımızda da vardır.

Yaptığımız küçük büyük, iyi kötü her şey bize bonus olarak döner ama biz farkına varmayız.

Bonuslar nedir ve neden önemlidir?

İnsanlara engel olacak yerdeki bir taşı kenara koymaktan, sokakta gülümseyerek yürümeye kadar ya da önüne çıkan bir kediye tekme atmaktan, parktaki çiçekleri koparmaya veya alışverişte tezgahtara fırça atmaya kadar her şey bonustur.

Ve bu bonuslar bize farklı hallerde farklı ortamlarda iyi ya da kötü bonus olarak döner.

Hayatta iyi ya da kötü tesadüflere yer yoktur.

Her şey bir şeyin karşılığıdır.

**

Halil Cibran der ki: Nasıl ki bir yaprak, tüm ağacın sessiz bilgisi olmadan sararmazsa, hata işleyen de hepinizin gizli isteği ve onayı olmadan hata işleyemez.

Kısalt
“Bir Zen ustası, bir gün çölde kumlar üzerinde oturmuş meditasyon yapmaktadır.
Bir adam ona yaklaşır ve şöyle der: Beni öğrencin olarak kabul et.
Usta, parmağıyla kumlar üzerinde düz bir çizgi çeker ve şöyle der: Kısalt!
Adam, avuçlarıyla çizginin yarısını siler.
Usta der ki: Git, bir sene sonra tekrar gel.
Bir yıl geçer. Adam ustaya yanaşır, usta, yine bir çizgi çizer ve der ki: Kısalt!
Adam, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır.
Usta yine kabul etmez ve der ki: Git, bir dahaki sene yine gel.
Bir yıl daha geçer. Usta, tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister.
Bu kez, adam der ki: Bilmiyorum.
Usta, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve der ki: Şimdi kısaldı.
Kıssadan hisse: Düşmanlarınla veya diğer insanlarla boğuşmana hiç gerek yok, bu sana da zarar verir. Senin olgunlaşıp, ilerlemenle onlar kendiliğinden yenilgiye uğrar.

Şehirleşme ve iş dünyasının baş döndürücü hızı, tüketicilerin beslenme alışkanlıklarında da etkisini gösteriyor.

Yemek Tüketimi Araştırması’na göre, her üç tüketiciden ikisi (yüzde 68) en az bir öğünde dışarıda yemek yiyormuş.

Etli yemek tercih edenler yüzde 59,7 ile ilk sırada yer alırken sebze yemeği sevenler yüzde 28,6 ile ikinci, bakliyat ve salata tercih edenlerin oranı yüzde 11,7’de kalmış.

Tüketicilerin yüzde 93,6’sının bir öğünlük yemek için harcadığı paranın miktarı da 10-30 TL arasıymış.

İş şekilleri
32 ülke baz alınarak yapılan araştırmaya göre, işe gitmek istemeyip evden çalışmak isteyen ülkelerin başında Yunanistan geliyor.
Yunanistan’ı Şili, Singapur ve Malezya gibi ülkeler takip etmiş.
Türkiye bu listenin beşinci sırasında yer almış.
Araştırmaya göre Türkiye’nin yüzde 73’ü evden çalışmak istiyormuş.
Evden çalışmak isteyenlerin oranının en düşük olduğu ülkeler ise; Hollanda, Norveç, Almanya ve Danimarka.