Bir zamanlar iki ülke amansız bir rekabete tutuşmuştu.
Her iki ülke halkı, kendi ülkelerinin daha zengin olduğunu ispat etme gayreti gösteriyordu.
Bunun için şehrin ortasına büyük bir havuz yapılmasına karar verildi.
Gece herkes bir kova süt getirecek ve bu havuza dökecekti.
Sabah olduğunda süt dolu bir havuzları olacaktı.
Bu fikir cazip gelmişti.
Herkes kararlaştırılan gece götürdüğünü havuza boşalttı.
Ne var ki, sabah olduğunda, ortada içi süt değil, dupduru su ile dolmuş bir havuz vardı.
Çünkü herkes aynı şekilde düşünmüştü:
Bu kadar insan içinde yalnız ben, süt yerine bir kova su döksem kim fark eder.
"Benim çabamla birşey değişmez" mantığı ile bir toplumun ne hale geldiğini gösteren güzel bir örnek.
Pazarlamada yeni bir çağa girildiğini belirten Prof. Dr. Ömer Baybars Tek, pazarlamada değeri, “Rakiplerin ürün ve hizmetleri ile karşılaştırıldığında, müşterilerin beklentilerini de aşarak, onları mest edecek iş deneyimlerini sürekli olarak yaratmayı içeren stratejik bir sürücüdür” şeklinde tanımlıyor.
Prof. Ömer Baybars Tek''in “Pazarlamada Değer Yaratmak” isimli kitabı Hayat Yayınları arasında çıktı.
Baybars Tek; kitabında bir yandan “Pazarlama”nın Türkiye''deki serüvenini anlatırken, diğer yandan da ''Türkiye''de Değer Pazarlaması'' çağını yorumluyor ve rekabetçi olmak için bunun nasıl olması gerektiğini anlatıyor.
1969 yılında kendi deyimiyle, ''Pazarlamanın laboratuarı'' olarak kabul edilen ABD''ye giden ve Michigan State Üniversitesi''de pazarlama eğitimi alan Prof. Ömer Baybars Tek, döndükten sonra Türkiye''de Süpermarketler konusunda ilk doktora ve doçentlik tezini hazırladı. Ülkemizde pazarlama yönetimi alanında ilk kitabın da yazarı olan Prof. Dr. Ömer Baybars Tek''in; Perakendecilik, Pazarlama ve Lojistik alanlarında toplam yedi telif kitabı ile ekonomi-işletmecilik alanında da bir çeviri uyarlama kitabı bulunuyor.
Türkiye''de Müşteri Odaklı Modern Pazarlama Anlayışı''nın ve Modern Pazarlama Çağı''nın 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Kararları ile başladığını belirten Prof. Ömer Baybars Tek, pazarlamanın ülkemizdeki serüvenini şöyle sıralıyor:
1990''larda İnternet çıkınca da mertlik yerine geldi (!). Böylece, az gittik uz gittik, Ürün Üretim, Klasik (Basınçlı) Satış, Modern Pazarlama, Bilgi, Modern Perakendecilik, Lojistik ve İnternet çağları birbirini kovalayarak, dere tepe düz gittik. Sonunda, bir de baktık ki, herkesin müşteriye değer ve keyif katmaktan söz ettiği bir çağa gelmişiz. Ben bu çağa 1999''dan bu yana ''Değer Çağı'' diyorum.”
Pazarlamanın değerleri, değerlerin de pazarlamayı etkilediğini kaydeden Prof. Tek, kitabın arka kapağındaki açıklamasını şöyle sürdürüyor:
“Bir ülkenin kültürünü ve alt kültürlerini iyice analiz etmeden ve pazarlamaya ilişkin felsefeleri hazmetmeden, o ülkede ticaret yapmak büyük risktir!
Herkes ''Değer''den söz ediyor ama kimse Değer Paketi''nin içinde neler var saymıyor.
Yabancı pazarlama guruları değerlidirler ama onların Türkiye''yi bilmeleri için bu ülkede uzun yıllar yaşamış olmaları gerekir.
Önde gelen vahiy yazıcılarından Sabit oğlu Zeyd anlatıyor:
-Ben Hz Muhammed''in komşusu idim.
Ona vahiy indiği zaman bana haber gönderirdi.
Ben de gider vahyi yazardım.
Biz onun yanında dünyadan konuştuğumuzda o da dünyadan, ahiretten konuştuğumuzda o da ahiretten, yemekten konuştuğumuzda o da yemekten konuşurdu. Bize uymakta çekinmez, seviyemize inerdi.
