|
Ya Fettah’tan ‘İtiniz’e nasıl geldik
Şehirler kurulurken, nasıl ki bir suya taş attığınızda halkalar merkezden başlayarak yayılır. Aynı şekilde
önce bir mabet yapılır ardından da halka halka evler ve işyerleri inşa edilirdi.

*

Eğer bir evin camında sarı çiçek varsa benim evimde hasta var, ey satıcılar veya sokaktan geçenler sakın yüksek sesle bağırıp rahatsız etmeyesiniz demekti.
Eğer bir evin camında kırmızı çiçek varsa bu evde evlilik çağında bir kız vardır
. Sokaktan geçen gençler konuşmalarınıza dikkat edin ölçüsüz laflar kullanarak bu hanımefendiyi mahcup etmeyesiniz anlamına geliyordu.

*

Hayat geçiciydi ve yüzyıllar boyu bu evlere sahip olamazlardı.

Evlerin duvarlarına 'Ya Malikül Mülk' yazarlardı.

'Ey Allah'ım bütün mülk senindir. Ben kapının bir kölesiyim, her şey senden benim aslında hiç bir şeyim yok' manasına gelirdi.

*

Kapı tokmağında 'Ya Fettah' yazılıydı. Bu bütün kapalı kapıları açan ve sıkıntıları gideren anlamına geliyordu.

Akşam eve sıkıntılı gelen bir baba kapıda bu yazıyı okuyunca belki de biraz rahatlıyor ve sıkıntıları giderilebiliyordu.

Şimdi birçok işyeri kapısında 'İtiniz' yazıyor bu da medeniyette geldiğimiz son noktayı gösteriyor.

*

İnsanlarımız eskiden edeplerindeki inceliklerden ötürü “ışığı yak” demezlerdi.
Çünkü yakmak olumsuz bir kelime olduğu için onun yerine “ışığı uyandır” denilirdi.

*

Gece vakti yatacakları zaman ise “lambayı (mumu) söndür” demezlerdi.

Çünkü söndürmek olumsuzluk çağrıştırdığı için “lambayı dinlendir” denilirdi.

*

Eskiden eve misafir geldiği zaman ev sahibi onların ayakkabılarının burunlarını dışarıya doğru değil de içeriye doğru baktırırdı.

Böyle yapmakla “biz sizin misafirliğinizden çok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi bekleriz” demek isterlerdi.

*

Eve bir misafir geldiği zaman kahvenin yanında su ikram edilirdi. Misafir aç ise suyu, tok ise kahveyi alırdı.

Eğer suyu almışsa ev sahibi bunu çok ince bir üslupla anlar, hemen sofrayı kurar ve misafirin karnını doyururdu
.

*

Kapı tokmakları çift halkadan müteşekkildi. Bunlardan, aslan başı motifli ve büyük olanı kalın, çiçek motifli ve küçük olanı da ince ses çıkartırdı.

Eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, içerdeki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi açar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı açılırdı.

İnce sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı açardı

*

Osmanlı insanları, kurduğu vakıflarla sadece insanları değil, hayvanları da düşünürdü.

Uçuş rotalarında yaralanıp düşenler için
Göçmen Kuşlar Vakfı
, kışın yiyecek bulamayan kuşlar için
Darı Vakfı
gibi vakıflar kurulmuştu.

*

Osmanlı kültüründe bir incelik örneği olarak, çarşıya inerken veya eve dönerken, büyüklere hürmet sadedinde bir yaşlı zatın yanından geçip gidilmez, ancak onun “Geç oğlum ben yavaş yürüyorum” deyip müsaade etmesinden sonra gidilir.

*

Evde çocuklar dahil kimse ayakta yemek yemez, önce eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin en büyüğü başlamadan yemeğe kimse başlamaz. Büyükanne veya büyükbaba yemeğe başlarken herkesin hatırlaması için Besmele'yi yüksek sesle çeker,
sofradan kalkılırken “hayırların fethi, şerlerin def'i için Fâtiha Suresi okunur.

*

Mahallede birisi öldüğünde, cenaze evine ilk önce kıble istikâmetindeki komşusundan olmak üzere, bir hafta, on gün yemek yollanır, kimse onlara işittirecek tarzda gülüp, eğlenmezdi.

Böylece komşunun acısına ortak olunurdu.

*

Osmanlı medeniyeti; giyim, kuşam, yeme, içme, aile, mahalle ve şehir hayatıyla, insana saygı medeniyetiydi.

Bu güzellikleri unutmuşuz, Kurban Bayramı önce hatırlayalım istedim.
#kültür
#Göçmen Kuşlar Vakfı
#Darı Vakfı
9 yıl önce
Ya Fettah’tan ‘İtiniz’e nasıl geldik
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı