Zenginlik ve yoksulluk, güçlülük ve güçsüzlük, iki yüzlülük ve çok yüzlülük, dürüstlük ve yamukluk, ahlak ve ahlaksızlık, eğlence ve üzüntü, mutluluk ve mutsuzluk, insanoğlunun var olduğundan beri her dönemde bir aradadır.
Birbirlerinden hiç ayrılmazlar.
Said Nursi'nin dediği gibi;
*
Bugün başarılı, ünlü, mutlu, huzurlu ve güçlü olmayı ekonomik duruma bağlayanları görünce geçmişte ekonomik sıkıntılarıyla ünlü insanlar aklıma geliyor.
Neden?
Çünkü bugün adını saygıyla andığımız birçok şair, edebiyatçı, sanatçının, üretirken
ve yoksul öldüğünü biliyoruz.
En ünlüleri de herhalde İstiklal Şairimiz dediğimiz milli şairimiz
'dur.
Ömür boyunca ekonomik sıkıntı çeken Akif,
gibi konum itibarıyla hiç sıkıntı çekmemesi gereken makam ve mevkilerde uzun yıllar bulunmuştur. Ancak ömrü geçim sıkıntısıyla geçmiştir
Oğlu bile çöp konteynırının yanında ölü bulunmuştur.
Ekonomik sıkıntısı onların
olmasını engellememiştir.
Akif gibi bir çoğu mütevazı yaşamlarında her zaman ekonomik sıkıntılarını mizahi bir üslupla dile getirirken
görevlerini ihmal etmemişlerdir.
Devlet kademesindeki bürokratların, siyasetçilerin ve halkın yanlışlıklarını kendilerine has üslupla dile getirerek, korkmadan uyarıcı görevlerini yerine getirmişlerdir.
*
Şair-i Azam diye tanınan, büyükelçilik rütbesiyle devlet hizmetinde bulunan
, bir gün Beyoğlu'nda kendi adı verilmiş olan bir sokaktan geçerken birçok münevver ve bürokratın özlemini ifade edercesine, içini çekerek şöyle demiş:
*
fakir yemeği olduğu İstanbul'un bir döneminde
'in kalmakta olduğu Park Otel'e ziyarete gelmiş.
Birlikte yemeğe çıkmışlar. Çallı İbrahim kendisine levrek tava ısmarlamış.
Balık gelince Çallı balıktan bir lokma almış ve yüzünü ekşiterek garsona:
demiş.
Garson, hayır efendim levrek deyince Yahya Kemal araya girmiş;
Garson boşuna iddia etme!
Palamutu Çallı İbrahim kadar kimse tanımaz.
*
Şair Arif Nihat Asya İstanbul'da Hilton'dan başka lüks otelin olmadığı bir dönemde şunu yazmış:
Yani İstanbul'da değişen bir şey yok!
*
“Hayatımda iki şeyin millisini sevmedim” derdi yazar ve yayıncı (1917-19839) Osman Yüksel Serdengeçti; Milli Şef ve Milli Piyango.
Matbaasında
çalıştırır, hak ettiklerinden fazla
verirdi.
Öğün vakti geldiğinde
yerine matbaada mevsime göre kağıt üzerine
kurarak yemek yerlerdi.
Bir gün yemekte bulunan bir delikanlı taze ekmekten kopardığı büyük parçaları
atıştırıyormuş.
Osman Yüksel bakmış salatada su kalmayacak, millet da aç kalacak, genci şöyle ikaz etmiş;
*
Necip Fazıl'a sormuşlar;
Üstad sizin arabanız yok mu?
Cevap vermiş
.
O da ünlü yoksullardan biriydi.
*
“Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.”, “Türkiye'de aydın geçinenler Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşanlardır” sözlerini
ve
müdavimleri çok duymuştur ve çok kullanmıştır.
Bu sözlerin sahibi olan
, iyi bir eğitim görmüş, görgülü, kültürlü, birikimli aydınlar zümresindendir.
Hayatını yoksul yaşamış ünlülerden biridir.
Geçimini sağlamak için
yapmaktan bile çekinmemiştir.
Ünlü turist gemisi, “Ankara” ile İstanbul'dan İzmir'e
(halat toplayan) karşılığında gitmesi onun hal durumunu anlatan ilginç anekdotlardan biridir.
*
, doğruyu eğip bükmeden söyleyen, sivri dili eğrilikleri söyleyen, eğilmeden yaşayan
demek ki doğru yapmışlar.
İyi ki varlar.