"İnsanlar para kazanmak için sağlıklarını harcarlar, daha sonra sağlıklarını kazanmak için de paralarını" sözü dosdoğru bir söz.
Zenginlerin daha sağlıklı bir hayat yaşadığını düşünenler fena halde yanılıyor.
Zenginlerin yediklerine içtiklerine özenen yoksullar da yanılıyor.
Zenginleştikçe daha sağlıklı bir hayata geçilmiyor.
Zenginleştikçe doğal gıdalardan işlenmiş gıda ürünlerine doğru hızlı bir geçiş yapıyoruz.
Zenginleştikçe
lerden, dışarıda nasıl pişirildiği neler eklenerek tadlarının değiştirildiğini bilemediğimiz pahalı yemekleri tercih etmeye başlıyoruz.
Zenginleştikçe
gibi doğal ve sağlıklı içeceklerden bol kimyasal katkı maddeli,
geçiş yapıyoruz.
*
Zenginleştikçe, sağlıklı bir hayattan uzaklaştığımızı söyleyen yalnız ben değilim.
Sağlık sektöründeki bütün araştırmacılar itiraf ediyor.
Bütün gelişmiş ülkelerin ve modern hayat sürdüren ülkelerin ortak sorunu; sağlık oldu.
Amerika ve Avrupa zenginleştikçe bizden daha şişman, bizden daha da az sağlıklı beslenen bir topluma dönüştü.
*
İstediğin ve arzu ettiğin
ve çok hareket etmeyi gerektirmeyen
hayatımızı kalitesizleştirdi ve sağlığımızı bozdu.
Bilgisayar karşısında sıcak bir ortamda hiç hareket etmeden elimizin altında her türlü kalori verici yiyecekler, türlü zararlı içeceklerle birlikte keyifli ve kaliteli bir yaşam sürdüğümüzü zannediyoruz.
Çok az yürüyerek arabadan arabaya geçerek yürüyen merdivenlerden veya asansörlerle çıkarak kaliteli bir yaşam sürdüğümüzü söylerken aslında çok
sürüyoruz.
*
Böbrek yetersizliği, şeker, hipertansiyon hastalığı yaşlılık hastalığı iken
Şimdi bu hastalıklar daha genç insanlarda da arttı.
Böbrek yetersizliği, şeker ve hipertansiyon hastalıkları zengin dünyanın ortak sorunu.
*
Hazır gıda ve hazır içeceklerin pahalı olması, onlara ulaşamama, ulaşım imkanlarının az olması, yürümek zorunda kalmamız yoksulluğun avantajları oldu.
Yoksulluk insanları zararlı alışkanlıklardan, sağlıksız yiyeceklerden, sağlıksız içeceklerden ve sağlıksız yaşamdan korudu.
“Cehennem paralı, cennet parasız" diyen Cübbeli bu konuda haklı.
İlahi adalet!.
Nihayet,
diyen bir Eğitim Bakanı gördük.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın bu sözlerini iş dünyasına da duyuralım:
Sivil toplumun katkısı denince fiziki katkı anlıyoruz, okul ve yurt yaptırıyoruz. Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimize yatırım yapmalıyız artık.
Sivil toplum kuruluşları her yıl şu kadar
Şu kadar
, orada kültürel ortamlarda başka arkadaşlarla birlikte olmayı sağlasalar.
Artık camilerde minareye çıkan müezzin yok. 1 tane minare yeter.
3-4 tane uzun orantısız minare yapacağımıza
Bunlar müezzin olarak yetişsin.
Nasıl güzel ezan okunur, nasıl güzel müezzin olunur.
O sesini ulaştıracağı şeyi bulur.