Bu zirvenin anlamı şu; Gemi su alıyor, alt kattakilerin birçoğu boğuldu, geminin içindeki sular hızla yukarı çıkıyor, eğer önlem almazsak gemi batacak hepimiz öleceğiz.
İstanbul'daki zirveye 125 ülkeden 6 binin üzerinde temsilci katılacak.
Zirveye 50'den fazla hükümet ve devlet başkanı iştirak edecek.
*
Zirvenin önemi insani krizlerin İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek düzeye ulaştığı bir dönemde düzenleniyor olması.
Zengin ülkeler obezite sorunu ile uğraşırken son 10 yılda insani yardıma muhtaç olanların sayısı 2 katına çıktı.
250 milyon kişi ekonomik ve sosyal krizlerden doğrudan etkileniyor ve yoksullukla boğuşuyor.
*
Sadece Irak'ta 8 milyon kişi insani yardıma muhtaç.
4 milyon Suriyeli iç savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
Bir o kadar Suriyeli de kendi ülkesinde mülteci konumuna düştü.
Ukrayna'da 5 milyon kişi yardım bekliyor.
*
Batılı zengin devletlerin yüksek kazanç uğruna havayı, suyu, toprağı kirletmeleri yüzünden her yıl 218 milyon insan doğal afetlerden dolayı mağdur oluyor.
Bu afetlerin dünya ekonomisine maliyeti 300 milyar doları aştı.
*
Zirve için neden Türkiye tercih edildi?
Türkiye, resmi insani yardımının milli gelire oranı dikkate alındığında dünyanın “en cömert” donör ülkesi.
Türkiye'nin kalkınma yardımları da 3,6 milyar dolar seviyesinde.
İnsani krizlere müdahale
*
Zirve neden şimdi yapılıyor?
Çünkü dünyada insani yardıma ihtiyaç duyan insan sayısı rekor seviyeye ulaştı.
Bu sayıdan ancak 85 milyonuna bir şekilde yardıma ulaşılabiliyor.
Diğerlerine fon yetersizliği, siyasi sorunlar ve lojistik problemler nedeniyle ulaşılamıyor.
Yani kaderlerine terk edilen çocuk, kadın, erkek, yaşlı milyonlar var.
*
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Ve ferman, kumardaki dört kralın buyruğu:
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!
.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!