|
3. Siirt Kısa Film Festivalinin perdesinden Bir dehşet ve ihanet filmi gibi 6-8 Ekim Olayları

Siirt Uluslararası Film Festivali’nin üçüncüsü, salgın şartlarına rağmen, salgın şartlarının gereği yerine getirilerek, gerekli sosyal mesafe kurallarına uyularak gerçekleşti. Son yıllarda Siirt ekonomisi için ciddi bir ağırlık oluşturmaya başlamış olan fıstık hasadının tamamlandığı ve şimdi işlenerek pazara sunulmaya hazırlandığı bu günlerde gerçekleşen Festival Siirt için yıllık faaliyetlerin veya yaşantıların bir rutini haline gelmeye başlıyor. Sadece Siirt için değil, Türkiye veya uluslararası çevrelerde kısa film alanında üretimi olanlar için beklenen bir faaliyete dönüşmüş durumda.

Bu yıl Festivalin 320 katılımcısı arasında geçen yıllara nazaran çok daha fazla uluslararası katılımcı var. Suriye, İran, Mısır, Kırgızistan’dan katılımcılar kısa filmleriyle yarışmaya ayrı bir renk katarken sanatın ulusları aşan iletişim diline işlerlik kazandırıyorlar.

Festival her yıl aynı günlere denk gelmiyor. Birincisi Mayıs ayında, ikincisi Kasım ayında gerçekleşen Festival için bu yıl seçilen tarih belki bir tevafuk, ama tam da 6 yıl önce Kobani bahanesiyle Türkiye’ye yaşatılan 6-8 Ekim terörünün yıl dönümüne denk gelen günler. Film Festivalinde o günlerde öncesiyle-sonrasıyla yaşananlar gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti durdu.

O gün yaşananların akıl almaz vahşeti, insanlıktan fersah fersah uzaklaşmanın trajik görüntüleri, hikayeleri, Yasin Börü ve arkadaşlarının vahşice, hunharca katledilişleri, cesetleri üzerine sergilenen insanlık dışı duygular ve eylemler. Tabi işin bir de Türkiye üzerine oynanan sinsi oyunlara alet edilmeye çalışılan meseleler boyutu. O hunharlığın, o insanlık dışı eylemlerin üzerinden geçen 6 yıl, onları unutmaya, o olayların içindeki hainlikleri, insanlık suçlarını, kusulmuş nefret ve kinin yol açtığı canavarlıkları, bu kusmuğun ürettiği zulmü ve mağduriyetleri unutmaya yeter bir süre midir?

6 yıl sonra bu konuda yeni bir iddianame hazırlanmış olmasını eleştirenler ne istediklerinin farkında mıdırlar? 53 cinayet, insanlığa karşı suçlar, durduk yerde Türkiye’nin istiklal ve istikbaline ihanet hançeri saplamanın, faillerin yanına kar kalmasını mı istiyorlar?

O gün Türkiye üzerine oynanan oyunun boyutları sonradan biraz daha net ortaya çıktı. O eylemlerle neler yapılmaya çalışıldığı bütün boyutlarıyla biraz daha netleşti. Elbette hiçbir boyutu ortaya çıkmamış olsa bile sadece HDP Merkez Karar Yürütme Kurulunun açık çağrısıyla kışkırtılan o kitlelerin yol açtığı şiddetin kendi içinde açık bir hesabı var. Bu hesap bugüne kadar görülmedi. 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşlarının öldürülme şekline bütün Türkiye dehşetle şahit oldu. O caniliğin, o insanlığından fırlamış çıkmış canileri o eyleme tahrik edenin HDP MKYK’sının çağrısı olduğu çok açıktı.

O gün olaylara Batman ve Siirt’te bizzat bulunarak şahit olmuş, akşam katıldığım bir televizyon programında bu şımarıklığın çözüm sürecinden bulduğu cesaret dolayısıyla çözüm sürecinin esasen fiilen anlamsız hale gelmiş ve bitmiş olduğundan bahsetmiştim. PKK ve HDP çözüm sürecini devletin zafiyeti olarak görmüş ve bunun kendisine sağladığını düşündüğü fırsatı tepe tepe kullanmaya tamah etmişti. Böyle bir yapıya karşı uygulanabilecek tek çözüm, bunlara karşı bugün yapıldığı gibi en etkili şekilde mücadele etmekten başka bir şey olamazdı. Esasen bu örgüt yapısı Kürtler adına konuşacak makamda olamazlardı. Onları bu makama getiren, çözüm sürecinde devlet tarafından muhatap alınmalarından başka bir şey değildi.

53 kişinin ölümü yüzlerce kişinin yaralanmasına ve şehirlerin harap edilmesine yol açan o şiddetin ve ona yol açan çağrının hesabı 50 yıl sonra da olsa sorulması gerekiyor. O olaylarda işlenen her suça karışanların tek tek mahkemesi yapıldı belki. Ama bu işin asıl faillerine, düğmeye basanlara, tahrik edip azmettirenlere, bana göre de şimdiye kadar doğru dürüst dokunulmadı. Geç olması hiç olmamasından daha iyidir, ama geç oldu diye davadan vazgeçilmesini istemek akla ziyan bir tuhaflık.

6-8 Ekim Olaylarının tam yıldönümüne Siirt’tin kısa film festivalinin üçüncüsünü denk getirmek bu açıdan da olsa doğrusu çok anlamlı. 6 yıl önce gözü dönmüş faşist örgütün bir kabus alanına dönüştürdüğü Siirt şimdi halkın coşkulu katılımıyla gerçekleşen bir festival alanına dönüşmüş durumda. 6-8 Ekim’de benim 8 yaşından itibaren kitap okumak için yolunu aşındırdığım Siirt İl Halk Kütüphanesini yine o yaşta çocuklara, eline tutuşturdukları molotof kokteylleriyle yaktırdılar. O çocuklara o halleriyle bir aksiyon filminin kahramanı hissi vererek zehirliyorlardı.

O kütüphanenin yakıldığı meydanlarda şimdi sanatın güzellikleri, incelikleri sergileniyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü himayelerinde, tanıdığım en cevval ve en sempatik organizatörlerden Baran Meydan’ın başkanlığında ve Şeyda Canan’ın direktörlüğünde organize edilen, Siirt Valiliğince desteklenen festival, kısa film gösterimiyle başladı. Gezen Sinema TIR’ı içinde sosyal mesafe kurallarına uyularak Siirt merkezde, Şirvan, Pervari, Baykan, Tillo ve Kurtalan ilçelerinde dezavantajlı guruplar (Çocuklar, Yaşlılar, Engelliler) ve sağlık çalışanları için festival boyunca film gösterileri düzenlendi.

Film festivalinin finali Kültür Bakanı Yardımcısı Misbah Demircan ile Siirt Valisi sayın Osman Hacıbektaşoğlu’nun katılımıyla ve Eruh Belediye başkanı Cevher Çiftçi ev sahipliğinde Eruh’ta gerçekleşti. Eruh, yani 14 Ağustos 1984 yılında terör örgütünün ilk eylemini yaptığı ilçe.

Şükrü Avşar’ın başkanlığındaki Jüri bu yıl birincilik ödülüne Yılmaz Özdil’in “Barê Giran (Ağır Yük)” isimli filmini; ikincilik ödülüne Orhan Umut Gökçek’in “Son”; üçüncülüğe ise Bahadır Kapır ve Ferhat Zengin’in “Büyülü Fener Bekçileri” isimli filmlerini layık gördü. Jüri Özel Ödülü’nü İran’dan “Salmandan (Yaşlılar)” isimli filmiyle Parisa Sedaei-Azar ve Ramin Farzaneh alırken Siirt İbrahim Hakkı Hz. Özel Ödülü’nü de “Mermiye Karşı Kalemler” isimli filmiyle Mısır’dan Ahmed Aboulfotouh aldı.

Bu vesileyle festivalin üçüncüsünün de yüz akıyla gerçekleşmesinde emeği geçen, katkısı olan herkesi tebrik ediyorum..

#Siirt
#Film
#Festival
#PKK
#HDP
4 yıl önce
3. Siirt Kısa Film Festivalinin perdesinden Bir dehşet ve ihanet filmi gibi 6-8 Ekim Olayları
En Sevgili’nin kutlu doğumu için
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü