Türkiye'de gerçekleştirilen otopsiler sonrası kimyasal silahların kullanıldığı bilgisi uluslararası kamuoyu ile paylaşılmıştı. İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman ve ABD Dışişleri Bakanlığı da saldırıda kimyasal silahlar kullanıldığı bilgisini doğruladılar.
Rus yetkililer yaptıkları açıklamalarda kimyasal silahların kim tarafından kullanıldığı kesinleşmeden, tarafsız bir soruşturma yürütülmeden suçlama yapılmaması gerektiği yönünde ifadeler kullandılar.
İran Dışişleri Bakanı ABD'nin Suriye'de gerçekleştirdiği saldırıya twitterdan sert tepki vererek Suriye'de kimyasal silahların kullanıldığı iddiasını reddetti, yaşananları ABD'nin Irak'ta Saddam iktidarını devirmeden önce kullandığı kitle imha silahları argümanına benzeterek ABD'nin Suriye'yi işgal etmeye hazırlandığını ima etti.
ABD Başkanı
Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece ABD'nin Doğu Akdeniz'de bulunan savaş gemilerinden fırlatılan 59 Tomahawk füzesi ile saldırının merkez üssü olduğu iddia edilen askeri tesisin vurulması sonrasında uluslararası toplumda Suriye krizinin nasıl çözüleceğine ilişkin tartışmalar yeniden şiddetlendi.
Meselenin ikinci yönü ise ABD'nin Suriye'deki askeri tesise saldırısı sonrasında Rusya-ABD ilişkilerinin nasıl şekilleneceği ve küresel sistemin ve bölgesel sistemin bundan nasıl etkileneceği.
Hatırlanacağı üzere bu Suriye'deki katil rejimin kimyasal silahlar konusundaki ilk vukuatı değil.
Saldırının ardından o dönemki ABD Başkanı Obama, saldırının kendileri açısından ve uluslararası toplumun güvenliği açısından kabul edilemez olduğunu, Suriye'ye müdahale seçeneğinin masada olduğunu ifade etmişti. Ancak Rusya'nın da araya girmesiyle
Gelinen nokta biz arzu etmesek de Türkiye'nin öngördüğü nokta oldu. Peki bundan sonra ne olacak?
ABD yönetimi müdahale ve güvenli bölgenin de masada olduğu seçenekler üzerinde duruyor.
Güvenli bölge seçeneği mevcut durumda daha realiteye uygun gibi gözüküyor.
Öncelikle ABD yönetimi Obama'nın Suriye rejimine verdiği zımni desteğin ABD'ni prestijini yok etmesine benzer şekilde DEAŞ'la mücadelede terör örgütleri ile müttefik olma görüntüsünün bölgedeki ABD etkisini ve prestijini berhava ettiğini görmek mecburiyetinde
fark edilebilir ve bölgesel aktörler sürece dahil edilebilirse güvenli bölge uygulaması başarılı sonuçlar verebilir.
Bu müzakereye kapalı bir başlık haline gelmedikçe sağlıklı bir müzakere sürecinin yürütülemeyeceği artık anlaşılmış olmalı. Bir geçiş hükümeti söz konusu olabilir ya da BM gözetiminde farklı alternatifler üzerinde konuşulabilir. Ancak
Esed yönetiminin Suriye'yi terk etmesi ilkesi üzerinden politika belirlenmesi yerinde olacaktır.
Bazı araştırmacılar ABD'nin Suriye'ye gerçekleştirdiği saldırının hemen ardından olayın sıcaklığı ile ilişkilerin gerginleşebileceğini hatta krize dönüşebileceğini ifade etmişlerdi.
Rejim kaynaklarının ise üssün saldırı gerçekleşmeden hemen önce boşaltıldığını dile getirdiği uluslararası ajanslara yansıdı. Bu noktada Rusya'nın Esed rejimini bilgilendirdiği düşünülebilir.
Esas dikkat edilmesi gereken nokta ABD'nin bir kez daha herkesin önceden haberdar olduğu bir operasyonu gerçekleştirmiş olması.
Böylesi bir operasyonun Suriye'deki krize çözüm olamayacağı da, ABD-Rusya ilişkilerinde bir krize sebebiyet vermeyeceği de açık.