“Oryantalistler uzun zamandır diktatörlükler altında uysalca yaşamakta olan Arap halklarının uyuşturulmuş olduğunu, özgürlüğü hiç yaşamadıkları için tanımadıklarını veya unuttuklarını, böylece diktatörlükleri kendi varoluşlarının bir parçası olarak gördüklerini düşünüyordu. Oysa bu halkların suskunlukları özgürlükten vazgeçmiş oldukları veya özgürlüğü hiç tanımamalarından değil, giderek daha da büyüyen öfkelerinden kaynaklanıyordu. Arap Baharı bu öfkenin patlamasının adıdır.
Bugün Tunus dışında diğer yerlerde Baharları bir sekteye uğramış olan Arap halklarındaki göreli suskunluğu da yine demokrasi düşmanlarının hayrına yormamak lazım. Bu öfkeli suskunluğun ne zaman nasıl patlayacağını kimse bilemez ve patladığında da önünde hiçbir güç duramaz”
Gerçekten de II. Dünya Savaşı’ndan sonra genelde Müslüman, özelde Arap halklarının suskunluğu hususu Batılı oryantalistlerin Batı lehine yorumladıkları bir konu olmuştur. Özgürlüğü ve değerini sadece Batılılar bilirdi, o yüzden despot diktatörlere karşı ayaklanmak ve devrimler yapmak onların karakterinde vardı. Doğulular ise özgürlüğün değerini bilmezlerdi, o yüzden tarihlerinde devrim diye bir sosyolojik hadise olamazdı. Onlar zaten kaderci bir dini zihniyetin etkisi altında oldukları için başlarına geleni kaderden bilip razı olurlardı. Bunun en güçlü kanıtı da başlarındaki diktatörlerle uzun süredir yaşıyor olmalarıydı. Arap tarihinde yaprak kımıldamıyor işte.
68 eylemleri, gerçekten Arap halklarının özgürlük mücadeleleriyle karşılaştırıldığında oyun gibi geliyordu Foucault’ya ve bunu söylemekten de geri durmuyordu.