|
Seçim sonuçlarını oku(yama)ma sorunu

22 Temmuz seçimlerinin ortaya çıkardığı mesaj ne kadar açık olursa olsun, yine de bir çok yönünü tartışmaya devam edenler olacaktır.

Aslında seçimin sonucunda çıkacak mesajın anlamını muğlâklaştırmaya seçim kararı alındığı andan itibaren başlanmıştı. Halbuki, seçim kararı çok açık bir biçimde C.başkanlığı sürecine siyaset dışı müdahalenin karşısında alınmıştı. Halk seçim kararını kendisine ilk andan itibaren sorulmuş bir soru olarak algıladı ve bütün seçim kampanyası sürecinde başka bir sorunun araya girmesine izin vermedi. Seçim sürecinde araya sokulmaya çalışılan Kuzey Irak''a müdahale gündemi ve artan terör olaylarıyla şehit cenazeleri hep bu açık sorunun önemini azaltmaya dönük parazitlerdi. Ama 22 Temmuz''da ortaya çıktı ki, seçmen asıl mevzudan hiçbir şekilde sapmamış, tartışmanın bağlamı neyse o konuda konuşmuştur.

Üzerinden çalışılan mühendislik projesinin tek getirisi MHP''yi barajın üstüne çıkarması şeklinde bir sonuç verdi ki, bu sonucun da proje sahiplerine yaramayacağı anlaşılmıştır. CHP ile iktidarda olması beklenen MHP''nin CHP ile birlikte veya ona da karşı muhalefet içinde olması hiç de beklenen bir şey değildi.

Normal zamanından sadece üç buçuk ay önce yapılmış olması dolayısıyla 22 Temmuz pek “erken seçim” sayılmasa da seçim rutinin dışına çıkmış, seçmene neredeyse münhsıran Cumhurbaşkanlığı ve askeri vesayet konularının sorulduğu özel bir seçim olmuştur. AK Partinin oylarını yüzde 47''ye kadar yükselten seçmenin bu sorulara cevabı, AK Partinin bu süreç içindeki tezlerini onaylamaktan başka türlü anlaşılamaz.

Buna karşılık Cumhuriyet''i, Atatürk''ü ve laikliği masaya sürmekten çekinmeyen CHP''nin oylarını yüzde 20''de bırakan seçmenin de ne demiş olduğu üzerinde tartışma kabil değildir. Bence CHP için asıl ders seçmenin iktidarı tek başına AK Partiye vermeye devam ederken CHP''ye muhalefet görevini tek başına bırakmaması, onun yanına MHP''yi ve DTP''yi de katmış olmasıdır. Bu kadar çeşitlendirilmiş bir meclis, kulağını muhalefete kapatmayacak bir iktidar partisi için demokratik dönüşümler açısından büyük imkan ve fırsatlarla dolu olacaktır. Seçim öncesi AK Parti''nin en çok istediği şey iki partili bir meclisin devamı idi ama görünen kadarıyla çok partili bir meclis hem Ak Parti için hem ülke için çok daha hayırlı olacaktır.

Seçimler esas itibariyle halka Cumhurbaşkanlığı konusunda sorulmuş bir soruya bir cevap oluşturduğuna göre Cumhurbaşkanını seçme konusunda CHP''nin söyleyeceği hiçbir şeyin kalmamış olması lazımdır. CHP''nin seçmenin alabildiğine muhkem mesajı karşısında teslim olması için bir olgunluk bile gerekmiyor, sadece marazi bir inatçılıkla aklını yememiş olması yetiyor.

Ama heyhat! Tam da bu oluyor. Seçimden galip çıkmış olan sanki kendileriymiş gibi hâlâ aynı hırçınlıkla uzlaşma lafını etmeye devam ediyorlar. Seçimlerin açık-muhkem sonuçlarını müteşabih hale getirmeye çalışıyorlar

Seçim sonuçları aslında Anayasa Mahkemesinin kararını da siyaseten apaçık bir dille geçersiz kılmıştır. Ama CHP''liler Anayasa Mahkemesinin ancak sürç-ü lisanı olarak hoş görülebilecek olan “uzlaşma” kavramını müktesebattan saymaya devam ediyor.

Kim ne derse desin CHP''nin sorunu sadece bir liderlik sorunu değildir. Bir anlayış sorunudur, bir okuma-yazma sorunudur.

Şimdi herkes CHP''nin seçim öncesi halkın nabzını yeterince dinlememiş olduğu, halkın derdini anlayamamış olduğundan dem vuruyor. Oysa bırakınız seçim öncesini, aradan geçen seçimin açık sonuçlarını okumaktan yana bir sorun var ortada. Hani biraz daha ileri gitse Genç Sivillerimizin söyledikleri de olacak, CHP bu seçim sonuçları dolayısıyla iktidar bile talep edebilecektir.

Bununla birlikte CHP''nin sorununun kesinlikle Deniz Baykal olmadığını tekrarlamak istiyorum. Hem
hem de
çok haklı olarak CHP''nin tek sorununun Baykal olmadığını yazdılar. Gerçekten de, CHP''nin seçim mağlubiyetinden Baykal''ı sorumlu tutan parti içi muhalefetin önde gelenlerinin hiç birisi bugünkü CHP zihniyetinin sürdürülmesinden masum değillerdir.

TBMM''nde ANAP''ın yasalaştırmaya çalıştığı başörtüsü serbestliğini getiren yasaya karşı muhalefeti hatırlayın isterseniz. Bugün Baykal''a karşı muhalefetin başını çekenlerden Adnan Keskin mi, Kamer Genç mi CHP''yi düştüğü durumdan çıkaracak? Merve Kavakçı''ya yemin ettirmeye karşı “erkekçe” direnişi sergileyen, 28 Şubat kararlarını büyük bir sebatla uygulayan Ecevit''in DSP''lileri mi halkla ilişkiler sorununu gidermenin liderliğini üstlenmeye daha layıktır sizce? Yoksa bugün Baykal''a tek muhalefet gerekçesini Erdoğan''ın önünü açmış olmak üzerinden kuran Zülfü Livaneli mi?

CHP''nin sorunu kesinlikle liderlik sorunundan çok daha derindir ve Baykal bu seçimde bence bu zihniyeti yeterince temsil edemediği için değil, bal gibi en iyi şekilde temsil ettiği için, bu zihniyetin alabileceği en iyi oyu almıştır.

CHP''nin bu zihniyetiyle Türkiye''de artık marjinal bir parti olmasına alışması lazımdır. Ancak daha fazlasına talip olmak istiyorsa bu zihniyeti değiştirmesi gerekiyor. Değilse marjinal bir partinin ne kadar hakkı varsa o kadarına razı olmasını öğrenmesi lazımdır.

17 yıl önce
Seçim sonuçlarını oku(yama)ma sorunu
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi