|
Yurtta adalet, dünyada adalet

Dün itibariyle 2020-2021 Adli yılı başlamış oldu. Mutat olduğu üzere açılış Cumhurbaşkanının, TBMM Başkanı ve yüksek yargı mensuplarının katılımıyla adaletle ilgili durumumuzun yıllık ve genel bir değerlendirmesinin yapıldığı bir törenle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleşti.

Yargıtay Başkanı sayın Mehmet Akarca’nın Türkiye’nin hukuk ve adaletle ilgili uzunca değerlendirmeleri arasında bence en dikkat çekici olanı Türkiye’nin hukuk sisteminin ve temel kanunlarının Cumhuriyetin ilk yıllarındaki batılılaşma hedefi doğrultusunda bazı ülkelerin kanunlarının iktibas edilmesi suretiyle oluşturulmuş olması yönündeki söyledikleriydi. Akarca’ya göre, şimdi ülkemizde oluşan bilgi birikimi, insan kaynağı ve hukuk kültürü bundan sonra kendi kanunlarımızı kendimizin geliştirebileceği bir düzeye erişmiş durumdadır. Ancak Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu ithalciliğin Türkiye’nin kendi kanunlarını kendisinin geliştirebileceği bir düzeyden uzak olmasıyla haklılaştırılması, kuşkusuz tartışılması gereken bir husus. Doğrusu o dönemde bile aslında kanunlarımızı dışarıdan almamızı gerektiren ne bir insan kıtlığımız ne de bir kültürel, hukuki birikim eksikliğimiz vardı. O dönemde yapılan bir zorunluluğun değil, ideolojik bir tercihin sonucuydu.

Oysa durum o zaman da bu zamanda da gerçekten Yargıtay Başkanı sayın Akarca’nın şu veciz ifadelerini fazlasıyla hak ediyor:

“Bize yakışan; kolaycı bir anlayışla ithal edip tüketmek değil, her alanda olduğu gibi geniş bir açık görüşlülükle hukuk alanında üretmek, örnek olmak ve ihraç etmektir. Millet olarak kendi aklımıza uyacak, olguları kendi gözlerimizle okuyacak, yerel ve küresel sorunları hiçbir önyargının etkisinde kalmadan kendimiz tespit edecek ve adil çözümleri araştırıp insanımıza, insanlığa arz edeceğiz… Sadece Türkiye değil, bütün dünya postmodern sömürgecilikten yakasını kurtarmalıdır.”

Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın adalet konusunda ortaya koyduğu vizyon bunu da aşıyordu. Aslında her şeyin başı adalet diyerek sözlerine başlayan Erdoğan, bugün Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’de verdiği mücadelenin de temelinde adalet olduğunu, sürekli olarak “dünya beşten büyüktür” derken de mücadelesini verdiğimiz şeyin adalet olduğunu anlattı.

Suriye’den Libya’ya kadar fiilen sahada olduğumuz her yerde, yürütülen çalışmaların temel arayışı adaletten başkası değil. Oralarda apaçık hak ihlalleri var, katliamlar, ayyuka çıkmış zulümler var ve kimsenin itiraz etmediği yerde Türkiye sadece adalet talebiyle sahneye girerek mücadele veriyor.

Türkiye’yi 780 bin kilometrekarelik devasa büyüklüğüne bakmadan, 10 kilometrekarelik bir ada üzerinden kıyılarına hapsetme girişimi, hiç kuşkusuz haksızlığın ve adaletsizliğin en açık ifadesidir. Bu taksimi pişkince ve pervasızca yapan, bunu yaparak her ülkenin hakkı olan Akdeniz’in zenginliklerinin üzerine adeta çökerek modern sömürgecilik örneğini sergileyen bir dünyaya karşı Türkiye’nin verdiği mücadele bir hak, hukuk ve adalet mücadelesinden başkası değildir.

Kendilerini büyük, güçlü, müreffeh, yenilmez olarak gören kimi devletlerin, diğerlerine karşı sergiledikleri zulmün hesabını soran bir mekanizma yok ne yazık ki. Bu dünya kendi aralarında birbirlerinin zulümlerini, haksızlıklarını görmemek üzere anlaşmış beş üyenin ürettiği diplomatik laf cambazlığıyla örtbas edilmeye çalışılıyor. Buna karşı “dünya beşten büyüktür” diye haykıran Erdoğan’ın bir oyunbozan olarak görülmesine elbette şaşırmamak lazım. Onun bu isyanı adalet içindir.

Demokrasiye, güvenliğe ve refaha sadece dünyanın belli toplumlarının sahip bulunduğu diğerlerinin onlara hizmet dışında önem taşımadığı bir çarpık anlayış sözkonusu. Bu anlayış yüzünden bugün kendi ülkelerinin dışında demokrasinin ve refahın gelişmesine müsaade edilmiyor. Kendi aralarındaki savaş için bile saha olarak mazlum milletlerin vatanları seçiliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nezdinde Türkiye bu adaletsizliğin, bu zulmün doğrudan hedefi, kurbanı kılınmak isteniyor. O yüzden Türkiye hem kendi adına hem de insanlığın ortak adalet özleminin sözcüsü olarak, her platformda hak ve adalet talebini dile getiriyor.

Bir adli yıl açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece yurttaki adaletle yetinmeyip dünya için bir adalet vizyonu ortaya koyması oldukça anlamlıydı. Ne de olsa adalet AK Parti’nin ismini de aldığı en önemli ilke. Bu ilkeye dair hassasiyetin bugün Türkiye’yi yurtta olduğu kadar dünyada da adalet arayışında öne çıkarması mukadder.

#Adli yıl
#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
4 yıl önce
Yurtta adalet, dünyada adalet
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler