|
2007"den ders almadılar

2007 yılında yaşananlarla bugünlerde yaşananlar arasında aslında çok bir fark yok. O gün hatırlanırsa AK Parti"nin Cumhurbaşkanı seçmesi engellenmek istenmişti. Bugün yaşadıklarımızın da Cumhurbaşkanlığı sürecinden bağımsız olduğunu söylemek mümkün değil.

O gün bildirilerle, hukuku yerle bir eden kararlarla, sokak gösterileriyle AK Parti"nin üzerine gelindi. DYP ve ANAP birleşmesi gibi siyaset mühendisliği çabalarıyla AK Parti karşısında bir blok oluşturulmaya çalışıldı.

Bugün de hukuku zorlayan haksız uygulamalarla, sokakları hareketlendirmeye çalışan provokasyonlarla, partiler arasında adı konulmamış ittifaklarla AK Parti"nin üzerine geliniyor. Bir çok yerde CHP ile MHP"nin birbirini desteklediğine, paralel yapıyla kol kola girdiğine şahit oluyoruz. Çok açık bir siyaset mühendisliği çabası var.

Birbirine ideolojik hasımlığı bulunan iki partiyi aynı kefeye koymak, MHP"li isimleri CHP"den aday göstermek ortada açık bir "proje" olduğunu gösteriyor. AK Parti"den istifa ettirilen isimlerin bu işbirliğine fiili destek vermesi de 2007"yi hatırlatan bir enstantane...

Oslo"yla başlayan yeni vesayet arayışları, Gezi olaylarıyla muradına eremeyince 17 Aralık tertibine sarıldı. Amaç öncelikle AK Parti hükümetini devirebilmek, o olmazsa seçimden yara alarak çıkmasını sağlamaktı. Orta vadede ise AK Parti"nin cumhurbaşkanı seçmesini engellemekti.

Uluslararası odakların yerli işbirlikçilerinin kurdukları vesayet düzenini AK Parti demokratikleşmeyle yıktı ve her alanda güç merkezi yer değiştirdi. Türkiye"yi istenilen eksende tutma karşılığında sahip olunan iktidar alanlarını kaybeden vesayet odakları anlamsızlaşınca devreye yeni aktörler, yeni vesayet denemeleri girdi.

AK Parti 2007"de millete giderek oyunu bozdu, istediği kişiyi Cumhurbaşkanı seçti. Bu sefer de film değişmeyecek. AK Parti yine milletin büyük desteğiyle hem yerel seçimi başarıyla geçecek hem de istediği kişiyi Cumhurbaşkanı seçtirme kararından geri adım atmayacak. O gün hükümete dönük saldırı vardı, bugün hem hükümete, hem devlete dönük bir saldırı var.

Türkiye giderek iki ayaklı bir siyasi rekabete sahne oluyor. Bir yanda yüzde 50"lere yaklaşan siyasi desteğiyle AK Parti, diğer tarafta tek başına AK Parti"yle mücadele edemeyen ve yeni vesayet odaklarının ittifak oyunlarıyla bir araya gelen bazı muhalefet partileri... Bu iki blok "demokrat cephe" ve "statükocu ulusalcılar" şeklinde ortaya çıkıyor. Her zaman darbecilerle iş tutan CHP yine tarihi rolünü oynuyor ve yeni vesayet özlemcileriyle birlikte hareket ediyor.

Statüko bloğunun ortak noktalarından birisi "çözüm sürecine karşı olmaları"... Bu noktada BDP"nin tavrı önem taşıyor. Sırf siyasi iktidara karşıtlık olsun diye statüko bloğuyla birlikte hareket edip çözüm sürecine zarar verecek tavırlar sergileyecekler mi?

Özellikle son günlerde KCK"dan çatlak sesler çıkıyor. Cemil Bayık, "Sorunların ağırlaştığı bir süreçte iç ve dış hegemonik güçler demokratik devrimci güçlerin etkili hale gelmemesi için CHP ve Fetullahçılar üzerinden AKP hükümetini tedricen aşıp yeni hegemonik bir hükümet kurmayı hedeflemektedir. Halk güçleri dış güçlerin yeni hegemonik ve antidemokratik bir iktidarı halkın başına musallat etmesine müsaade etmemeli ve buna fırsat vermemelidir" derken Karayılan Öcalan"ın silah bırakın talimatını dinlemeyeceklerini söylüyor. Lafın başında "serbest kalmazsa" ifadesi var ama, önünde arkasında ne olursa olsun Öcalan"ı dinlememe üzerine kurulan cümlelerin artması farklı bir durum üretebilir.

Bölgede rekabet ettikleri AK Parti"ye karşı üretilen olumsuz söylemler, HDP"yi statüko bloğunun ekmeğine yağ sürme gibi bir paradoksa sürüklüyor.

2007 ile 2014 arasındaki benzerlikler yaşananlardan ders alınmadığını gösteriyor. Hamdolsun ki, millet oynanan oyunun farkında ve aynı senaryoya en güzel cevabı verebilecek ferasette...

10 yıl önce
2007"den ders almadılar
Kara dinlilerle milletin savaşı
Dünyanın 6 gücü Viyana’da
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…