|
Kararlılık başka, kof kabadayılık başka…

Siyaset, temenniler değil varolan gerçekler üzerinden yürür. Daha farklı bir dünya ve daha farklı bir bölge temenni ediyoruz, ama yaşadığımız gerçeklik temennimizin çok gerisinde... Siyasetçi doğal olarak idealini ve hayallerini yitirmeden gerçeklik zemininde hareket etmek, ideale ulaşmak için şartları zorlamak durumundadır. Örneğin bizim Filistin''e yönelik temennilerimiz ile varolan durum, Filistinli grupların kabulleri ve bölgenin şartları başka bir çerçeve önümüze koyuyor. Mesela KKTC''yi bağımsız bir devlet olarak tanıyor, destekliyor ve kalıcı çözüm için temennilerde bulunuyoruz. Ama dünyanın bu soruna bakışı bizimki gibi değil. Biz de ne kendi doğrumuzu terk ediyor ve dayatılan gerçekliğe rıza gösteriyoruz, ne de sorun yokmuş gibi kendimizi kandıran bir yaklaşım içine giriyoruz. Gerçeklik ise bazen hem dikkate alınması gereken hem de teslim olunmaması gereken özellikler taşır.

AK Parti 10 yıldır normatif politika ile reel politikayı bir arada götürmeye, değer dünyasıyla dünyanın gerçeklerini örtüştürmeye çalışan bir siyaset izlemeye çalışıyor.

Reel politikanın reddedilmesi, hayal aleminde yaşamak ve her konuda duvara toslamak anlamına gelir. Normatif politikanın dışlanması ise kendine yabancılaşmaya, yozlaşmaya ve başkalarının amaçlarına hizmet etmeye dönüşebilir.

Gerçekliği bilmek, anlamak ve ona göre hareket etmek vazgeçilemez bir durumdur. Siyasi meselelerde gerçeklikten hoşlanmak, ona teslim olmak, onu kabullenmek farklı bir konudur. Beğenmediğiniz bir durumu değiştirebilmek ise ''güç''le ilgilidir. Gücünüz oranında değişime etkide bulunabilirsiniz. Güç elbette sadece fiziki, maddi, askeri imkanlarla ilgili değildir. Özellikle uluslararası ilişkilerde farklı dinamikler sizin konumunuzu ve etkinliğinizi belirleyebilir. İster soft ister hard power olsun, sizin neticeye tesir edebilmeniz gücünüzün toplam potansiyeliyle orantılıdır.

Uluslararası zeminde her ülkenin idealleri, hayalleri, hedefleri, ütopyaları bulunabilir. Devletler kendi menfaatlerini sağlamak için oyuna girerler ve güçlerine göre şartları belirleyip, oyunun gidişatını yönlendirmeye çalışırlar. Örneğin son dönemde Türkiye Ortadoğu''da dikkate alınan ve önemsenen bir oyuncu haline gelmiştir.

***

Büyük Kürdistan da Ortadoğu''da eskiden beri gündeme getirilen bir konudur. Kimine göre bu bir ütopyadır, kimine göre bir hedef veya hayal… PKK ilk dönemlerinde bağımsız devlet düşüncesiyle hareket ediyor, Türkiye''den koparacağı toprak parçasıyla bu hayalini gerçekleştirmeyi amaçlıyordu. Zaman içinde bu hedef yerini Demokratik Özerklik''e bıraksa da başta Öcalan olmak üzere birçok PKK''lı diğer ütopyadan zaman zaman bahsettiler. Barzani ve Talabani de kimi zaman reel politikayla dengeli değerlendirmeler yaparken, kimi zaman da duygusal ve romantik alemde ütopyalarını gündeme getirdiler.

Kimsenin hayallere set çekme, ütopik ve afaki yorumları kökünden kurutma gücü yoktur. Biz siyaseten bu düşünceye karşı çıkarız, tepki gösteririz, bunun pratik yansımalarına karşı da gereken mücadeleyi veririz. Ancak son zamanlarda bazı tepkilerin irrasyonel yorumlara dayandığını da üzülerek görüyoruz. ''Kuzey Irak''ta Kürt bölgesi oluşmasına izin verildi bak neler oldu'' türünden yorumlar gerçek dünyada hiçbir değer taşımıyor. O gün sınırötesi harekata sıcak bakmayanlar bugün bundan şikayet ediyorlar.

Diyelim ki yarın Suriye''de halk toplandı referandumda üçe bölünmeyi kararlaştırdı, Türkiye ne yapacak, silah zoruyla Suriye halkını birlikte yaşamaya mı zorlayacak? Türkiye''nin bu konudaki tezi bellidir. Türkiye, farklı tüm grupların eşitlik temelinde bir arada yaşadığı bir ve bütün bir Suriye''den yanadır. Bunun için her alanda da çaba gösteriyor, katkıda bulunmaya çalışıyor. Bölgede Kürtlerin, Arapların, Sünnilerin, Türkmenlerin veya Nusayrilerin iradesine ipotek koymak hiçbir ülkenin hakkı olmadığı gibi buna güç yetirebileceği bir mesele de değildir. Kuzey Irak''taki veya Suriye''deki Türkmenlerin tutum ve davranışlarını biz belirleyebiliyor muyuz?

Türkiye de her ülke gibi bölgesinde yaşanan hadiselere kendi menfaati ve ulusal çıkarları açısından uygun araçlarla etkide bulunmaya çalışır; kendi sınırında yaşananlar ulusal güvenliğini tehdit eder hale geldiğinde de yapması gerekenleri yapar. Açık ve doğrudan tehditlere müdahale etmek ile hoşunuza gitmeyen herşeye karışmak veya sizin dışınızdaki alanda varolan tüm riskleri sıfırlamaya çalışmak aynı şey değildir.

Türkiye PKK konusunda duyarlıdır ve öncelikli tehdit gördüğü durumlarda gereken adımları atar. Ancak bu Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanlığı veya bölgede ülkelerinde yaşayan Kürtlerin iradesine ipotek koymak gibi bir şey değildir ve olamaz.

Gelişmeler sebebiyle hükümeti yerden yere vurmak, savaş naraları atarak ahkam kesmek, kof kabadayılıktır ve gerçek durumla bağdaşmayan bir maceraperestliktir. Bugün PKK için ''yakın-yok edin'' diyen çevreler iktidarda oldukları dönemde ne Kandil''e bir tane bomba atmıştır, ne de Türkiye içindeki PKK''lılara karşı ciddi bir operasyon gerçekleştirmiştir.

Hangi ülkeden olursa olsun Türkiye''ye dönük tahrik ve tehdit içine giren PKK ve uzantılarıyla mücadele etmek, ülkenin birlik ve bütünlüğünü korumak devletin asli görevidir. Ancak başka ülkelerdeki Kürtlerin siyasi iradelerini şekillendirmek, onları sopayla hizaya getirmeye çalışmak hiçbir ülkenin işi ve görevi değildir.

11 лет назад
Kararlılık başka, kof kabadayılık başka…
MEB’in 2023 Yılı Faaliyet Raporu’nda öğretmenlerle ilgili neler yer alıyor?
Bu kez sahne Sosa'nın
Bürokrasinin anayasası siyaseti elbette daraltacaktır!
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru