|
11 Eylül’den 15 Temmuz’a: Sarsıcı bir dönemin tahmin edilmeyen sonuçları

Türk ve İslam coğrafyasının meseleleri tartışılırken haricî müdahalelerin etkisi de gündeme gelir. Coğrafyamızın sorunları hakkında fikir yürütürken sorumluluğu üzerimizden atmak gibi bir davranışın rahatlatıcı bir seçenek olduğunu geçmişteki örneklerden biliyoruz. Belirli dönemlerde bu davranışın tercih edildiği de açıktır. Fakat bugün özellikle liberal muhafazakâr çevrelerin, haricî müdahalelerin yani “dış güçler” faktörünün etkisini görünmez kılmak için gösterdiği yoğun çaba ile bahsettiğimiz iyileştirici davranışın karşıtlık oluşturmadığını da tespit etmemiz gerekir. Muhteşem bir mazinin gölgesine sığınmanın, kendimizi geleceğe yani bugünlere taşımak gibi bir sonucu olmuştur. Fakat liberal çevreler “haricî güçler yoktur, bütün kabahati kendimizde aramalıyız” yaklaşımı ile hem bu muhteşem mazinin bizi her zaman besleyebilecek kaynaklarını tahrip ediyor hem de özellikle son otuz yılda meydana gelen büyük saldırıları görünmez kılıyor.

11 Eylül sonrasındaki gelişmeleri anlayabilmek için bu tarihten on yıl önceki süreci iyi analiz etmek gerekir. 11 Eylül’de ABD kendi evinde vuruldu. Fakat bundan önce klasik kolonyalist ve emperyalist devletler Türk ve İslam coğrafyasını her türlü kötülüğün filizlenebileceği bir alan hâline getirmişlerdi. Sadece Cezayir örneği bile tek başına dönemi anlamak için yeterlidir. İslâmî Selamet Cephesi demokratik yollardan iktidara yürüyordu. Fransa’nın müdahalesi ile darbe yapıldı. Bütün bir ülkeyi iç çatışmaya sürüklediler. Hemen hemen aynı tarihlerde birçok ülkede savaş vardı. Hâlbuki bundan önceki on yıllık dönemde İslam’ın yükselen etkisinden bahsediliyordu. Komünist bloğun çökmekte olduğu bir zamanda İslam, tabiri caiz ise, bir ideoloji olarak bütün dünyaya yeni şeyler söylemeye başlamıştı. 1990’larda İslam’ın merkez coğrafyası adeta bir savaş alanına dönüştü.

İkiz kulelerin vurulmasıyla ABD tekrar harekete geçti. ABD’yi evinde vuranların amacı konusunda söylenecek sözler yorum olarak kalıyor. Fakat eğer belirli çevreler bu ülkeyi İslam coğrafyasında geri dönüşü olmayan bir savaşa sürüklemek istediyse bunu başarmıştır. Dış güçler veya haricî müdahaleler kavramı komplo teorilerine kapı aralamayacak bir yaklaşımla tartışılırsa yeni fikirler ortaya çıkabilir. Dış güçleri veya haricî müdahaleleri dönemsel çıkarlar adına yok sayan çevrelerin fikrî açıdan güvenilir olmayacağı çok açıktır. Bu, ABD için de geçerlidir. ABD’nin amaçları doğrultusunda coğrafyamızda güçlü devletlerin etkisiz hâle getirileceği söyleniyordu. ABD’nin coğrafyamızla alakalı planları deyim yerindeyse etrafa saçılıyordu. Bunların çok önemli bir kısmı günlük gelişmelerle birebir örtüşmüştür. Türkiye ile ilgili tasarı hâlindeki haritaların da gündeme geldiği bir dönemden bahsediyoruz. Hâlbuki özellikle ABD ile gözle görülür bir sorun yaşanmamıştı. Fakat bu otuz yıldan sonra ABD, Afganistan’ı mağlubiyetle terk ederken geride bıraktığı yıkıntılar arasından inanılmaz bir kin ve öfke yükseliyor.

ABD’yi emperyal bir güç olarak İslam coğrafyasını istila ve işgale yönlendirenlerin amacını çift taraflı olarak sorgulamak gerekir. 11 Eylül’ün üzerinden yirmi yıl geçti. ABD öncülüğündeki yapı Mısır’da da büyük tahribata yol açtı. Mursî iktidarına yönelik darbeyi 11 Eylül sorgulamalarından bağımsız düşünmemek gerekir. ABD, intikam almak istiyordu ve bunun için Sisi’yi harekete geçirdiler. Libya için de terör bahanesi kullanılmıştı. Eğer belirli çevreler İslam coğrafyasını istikrarsızlığa sürüklemek istediyse bunu başardı fakat sonuç ABD açsından da olumlu değildi. Çin, bu dönemde yükselişe geçti. Dedikleri gibi Çin, gerçekten uyandı. Rusya ve Hindistan da birer merkez olarak ortaya çıktı. İsrail, kendine güvenli bir alan inşa etti. Bu dönemde Batı dünyasından kolonyalist çağa yönelik övgü cümlelerinin duyulmaya başlamasını önemsemek gerekir.

Eğer 11 Eylül sonrasını bir dönem olarak kabul edersek 15 Temmuz’un önemi daha iyi anlaşılır. ABD öncülüğündeki Batı dünyası, İslam coğrafyasına devşirilmiş yapılarla hükmediyordu. Son dönemlerde ortaya çıkan bağımlı yapılar üzerinde İsrail’in ve Yahudi lobilerinin etkisi de çok büyüktü. Bu etki ile oluşan grupları, örgütleri bağımlı yapı adıyla kategorize etmemiz gerekir. O gece Türkiye’de tam teşekküllü bir dış güçler ve haricî müdahaleler örneği yaşandı. Harita örneklerini hazırlayanlar amacına ulaşacaklardı. Kitleler sokağa döküldü ve bağımlı yapılar başarısız oldu. Kitle hareketleri ilk defa onların aleyhine döndü.

#11 Eylül
#İslam
#Cezayir
#ABD
#Mısır
#Mursî
#15 Temmuz
#İsrail
#Rusya
#Hindistan
3 yıl önce
11 Eylül’den 15 Temmuz’a: Sarsıcı bir dönemin tahmin edilmeyen sonuçları
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset