|
15 Temmuz’a yetişecek mi?

Bu sene Haziran’ın galiba acelesi vardı. Hızla geçti gitti. Sahneyi çabucak Temmuz’a devretti.

Ayasofya ile ilgili mahkeme kararı için 2 Temmuz’u bekliyorduk, o da geride kaldı.

Yakında kesinleşecek ama görünen o ki yetki Bakanlar Kurulu’nda.

O yetkinin nasıl kullanılacağını tahmin etmek zor değil.

İnce belli bardakta çayımızı alıp beklemek keyifli olacak.

*

Gelişmeleri diğer ülkeler de yakından takip ediyor.

Dünya medyasının konuya verdiği önem, biriken kameralardan ve elinde mikrofonla heyecan içinde anlatan muhabirlerden belli.

Bazıları haddini aşarak, kendilerini ilgilendirmeyen konularda fikir beyan ededursun, biz işimize bakacağız.

Merak edilmesi gereken husus şu:

15 Temmuz’a yetişecek mi, yetişmeyecek mi?

*

Batılı ülkelerde Ayasofya fotoğraflarına rastlarız.

Bazen minareleri ‘fotoşop’la silinmiş hâlde karşımıza çıkar.

Kafalarından geçeni resimlerde, tablolarda uygulamak kolay tabii.

Fakat gerçek, taş gibi ortada durmaktadır.

Minareler olmasaydı ve daha önemlisi, Mimar Sinan destek çalışması yapmasaydı, Ayasofya’nın bugüne kadar ulaşma ihtimali pek zayıf olacaktı.

Bunu mimarlar, mühendisler, sanat tarihçileri güzel izah eder.

Derler ki evvelce nasıl iki defa yıkıldıysa, Koca Sinan desteklemeseydi yine yıkılacaktı.

*

Dünyada ‘kalıcı’ eser yapmak mümkün değil.

İnsan yapısı bir eser, en fazla “uzun ömürlü” olabiliyor.

“Dünya durdukça dursun” diye düşünülse bile her şeyin ve her yapının belli bir ömrü var.

O yüzden, üstüne titrenen büyük eserler, zaman zaman elden geçirilmek zorunda.

Dilimizde bu durumu özetleyen güzel bir söz vardır:

“Allah yapısı değil ki, kul yapısı…”

*

15 asırlık Ayasofya tekrar ibâdete açıldığında, yukarıda sözünü ettiğimiz “zaman zaman”lardan biri gelmiş olabilir.

Gözle görülen çatlaklar, zedelenmeler ve yamulmaların risk taşıdığını anlamak için Sinan olmak gerekmez.

Allah korusun öyle bir aksilik yaşanırsa, kimse yılların etkisini göz önüne almaz.

Diyecekleri şu olacaktır:

“Tekrar câmi yaptınız, işte dayanamadı göçtü.”

“Bir Ayasofya’yı koruyamadınız.”

“Açmasaydınız, yıkılmayacaktı.”

*

Bu samimi uyarıları yanlış anlayan çıkmaz inşallah.

İbâdete açılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sadece mimarların, mühendislerin yakından bakması, bu tarihî eserin daha uzun yıllar ayakta kalabilmesi için, ne tür müdahale gerekiyorsa, yapılmasını tavsiye ediyoruz.

İçeriden dışarıdan dünyanın en büyük mimar ve mühendisleri görevlendirilmeli.

Hem de cümle âlemin duyacağı şekilde.

Büyük de bir ödülü olmalı ki yenileme projesi câzip hâle gelsin.

*

Açılış töreni muhteşem olacaktır.

“O gün oradaydım” demek nasıldır, bir düşünün.

Dünyanın her tarafından gelenlerle bir arada olmak, o heyecanı paylaşmak…

Ayasofya’nın sâhibi Fâtih Sultan Mehmet’in vasiyeti yerine getirilecek böylece.

Şimdiki sâhibi ise aziz milletimizdir.

Her Müslümanın orada ibâdet etme hakkı ve arzusu vardır.

Ziyarete gelen turistler de memnun olacaktır.

Para ödemeden girebilecekleri için.

Çıkan çatlak seslere kulak asmaya gerek yok.

#Ayasofya
#Proje
#Medya
#Batı
#Minare
4 yıl önce
15 Temmuz’a yetişecek mi?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?