|
20 Yanvar (Ocak) 1990’da ne oldu?

Sovyet sonrası dönemde Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi iki kutuplu dünyanın sona erdiğini gösteriyordu. Yeni bir dönemin başında olmamıza rağmen düşünce dünyamızda coğrafya merkezli kavramlar yoktu. Sovyetler ve Amerika üzerine kurulu bir düzene göre şekillenen fikirlerimizin kaynağı Batı’ydı ve bu kavramlarla hadiseleri tanımlamak neredeyse imkânsızdı. Öyle olmasaydı 20 Ocak 1990’da, iki Almanya’nın birleşmesinden önce Batı’nın Türk ve İslam dünyasını düşman olarak belirlediğini görebilirdik. Sovyetler dağılırken Batı için yeni bir düşman yaratılıyordu. Sovyet tankları Bakû’da yeni bir dehşet dengesi kurdu. Bunu basit bir siyasî yanılgı olarak görmemek gerekir.

Ermenistan 1988’den itibaren yeniden Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia etmeye başladı. Ermenistan, Sovyet sonrasında kendi başına hareket edecek bir güce sahip değildi. Bu adımları coğrafyamızın tamamında meydana gelen hadiseleri bir arada düşünerek anlayabiliriz. İslamî Selamet Cephesi 1990 seçimlerinde büyük bir zafer kazanmış ve Cezayir’in geleceğinde söz sahibi olacağını göstermişti. Aliya’nın SDA’sı da hemen hemen aynı tarihte Bosna Hersek’te büyük bir zafer kazanmıştı. Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması da çok önemli bir gelişmeydi. Bu sebeple 1991’in sonunda Fransa’nın Cezayir’de darbe yaptırmasını, 1992’de Bosna Hersek’te Müslüman katliamının başlamasını ve aynı yıl içinde Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı işgalini birlikte düşünmek gerekir. Bunlar birbirinden kopuk hadiseler değildir. Zaten 1991’in ilk aylarında emperyalist Batı Avrupa ülkeleri bir araya gelerek büyük bir hava harekâtı ile Irak’ı işgal etmişlerdi. Bu harekât ile coğrafyamıza yönelik müdahalelerin zemininin oluşturulduğunu anlıyoruz.

PKK, Sovyet sonrası dönemin en önemli müdahale araçlarındandı. Aynı cümle FETÖ için de geçerlidir. 1991’de FETÖ elebaşı, her gece İsrailli çocuklar için gözyaşı döktüğünü söyledi. Bu cümle Irak tarihte görülmemiş bir hava harekâtı ile vurulurken söylenmişti. Örgüt elebaşı, Amerika ve İsrail için kullanışlı bir araç olduğunu göstermek istemişti. Bu dönemde Çevik Güç, Irak’ın kuzeyinde Türkiye’yi kuşatmak ve Akdeniz’e kadar uzanan alanda yeni bir terör devleti inşa etmek için PKK’ya her alanda yardım etmeye başladı. Bundan sonra FETÖ, Amerikan askerlerinin bulunduğu ülkelerde uluslararası bir örgüt olarak yükselmeye başladı. Amerika ve Batı, Türk dünyasını ele geçirmek için bu örgütü açık bir şekilde büyütüyordu. Ermenistan’ın girişimini bağımlı örgütlü yapılar bağlamına dâhil etmemiz gerekir.

Sovyet sorası döneme hazırlıklı olmayanlar sadece ideolojik gruplar değildi. Sağ ve sol ya da İslamcı grupların bu dönemde ortaya çıkan büyük sarsıntıyı anlayabilecek kavramsal donanımı yoktu çünkü Batı merkezli bir dünyada yaşamışlardı. Fakat bundan daha kötüsü Türkiye’nin de yeni döneme hazırlıksız olmasıydı. Bu sebeple 1990’larda ideolojilerin büyük bir çöküş yaşaması kaçınılmazdı. Türkiye, Türk dünyasından binlerce öğrenciye ev sahipliği yapsa da uzun vadeli bir program geliştiremedi. FETÖ, bu adımları etkisizleştirmek ve hedefinden saptırmak için Türkiye’nin önüne geçti. Batı hegemonyasının araçları olarak yaklaşık otuz yıl faal durumda kaldılar.

Sovyet tankları Bakû’yu ezip geçerken Ermenistan’a büyük bir alan açtı. Onlar da Fransa ve Amerika gibi ülkelerin desteği ile Dağlık Karabağ’ı işgal etti. Kimse de sesini çıkaramadı. İzah etmeye çalıştığımız gibi yeni Haçlı Seferleri dönemi başlamıştı. Yıllar sonra FETÖ elebaşının Haçlıları övgü dolu cümlelerle temize çıkarması boşuna değildi. Çünkü onlar sayesinde önce uluslararası bir örgüt seviyesine yükselmiş, sonra da küresel bir imparatorluk kurmuşlardı.

Emperyalizmin müdahale araçları, bir dönem coğrafyamızda söz sahibi oldu fakat bu dönem de 15 Temmuz 2016’da sona ermeye başladı. Darbe ve işgal girişiminden sonra Türkiye’nin attığı adımları iyi anlamak gerekir. FETÖ, PKK-PYD, DAEŞ ve Ermenistan Batı’nın müdahale araçları olarak öne çıkmıştı. Bu örgütlerin tamamının aynı anda harekete geçmesi, arkalarındaki ortak akla işaret ediyor. Biri tasfiye edilirken diğerlerinin çözülmeye başlaması anlamlıdır.

Azerbaycan’da 20 Yanvar (Ocak) 1990’da başlayan yeni dönem, 8 Kasım 2020’de sonra erdi. Ortaya çıkan başarıda Azerbaycan’ın büyük bir payı vardır. Azerbaycan da sömürgecilik sonrası devletlerdendi. Kafkasya Türkleri, 8 Kasım’da Şuşa’yı özgürleştirerek millî varlıklarına yöneltilmiş tehditleri bertaraf edebileceklerini göstermiş oldular. Böylelikle 20 Yanvar 1990’da başlayan yeni Haçlı Seferleri dönemini de kapatmış oldular. 8 Kasım’ı, 15 Temmuz’un devamı olarak görebiliriz.

#Sovyet
#Almanya
3 yıl önce
20 Yanvar (Ocak) 1990’da ne oldu?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’