|
2021’in iki fırsatı: Yunus ve İstiklal Marşı

Çok üzüldüğüm bazı fırsatlar vardır geçmişte. Bunlardan biri 2010 yılında İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olmasıydı mesela. O devasa bütçeyle devasa işler yapılabilirdi, o fırsat vardı; lakin kelimenin tam anlamıyla dağ fare doğurdu. Heba oldu gitti İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti fırsatı.

2013 yılında Eskişehir “Türk Dünyası Kültür Başkenti” olma payesini yine de fena kullanmadı ama 2018 yılında aynı payeyi alan Kastamonu kelimenin tam anlamıyla ayağına gelen fırsatı tepti. Değil Kastamonu’nun adının Türk dünyasında duyulmasını temin etmek, yurt içinde bile kimselerin haberi olmadı bundan.

Belirli başlı bir kültür alanı yahut isim konusunda ilan edilen “yıllar” böyledir. Siz iyi değerlendirirseniz, siz önem atfederseniz, siz işin ucundan tutarsanız coşar gider. İhmal eder, önemsemez, kulağınızın arkasına yatar yahut en kötüsü yılı adam akıllı yönetemezseniz de yazık olur onca hazırlığa, bütçeye ve emeğe.

Bu yanıyla 2021 yılında Türk kültür hayatının önünde iki şahane fırsat var. İlki, vefatının 700’üncü senesi sebebiyle Unesco’nun ilan ettiği “Yunus Emre Anma ve Kutlama Yılı” fırsatı. Takip edebildiğim kadarıyla Unesco, Kültür Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu, Yunus Emre Enstitüsü ve Eskişehir Valiliği gibi güçlü paydaşları olan yıl için bir iki hazırlık toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantılarda henüz “2021 yılında Yunus Emre için şunları şunları yapacağız” gibi bir “aksiyon planı” açıklanmadı. Doğrusu bu durum beni bir miktar endişeye sevk ediyor. Hâlbuki aksiyon planının çoktan açıklanması, hatta 2021’in ilk günlerinden itibaren bu plandaki bazı etkinliklerin, yayınların, gösterilerin falan hayata geçirilmeye başlanması gerekmez miydi?

Gerçi yine de haksızlık etmeyeyim. Belki de hazırdır aksiyon planı ve belki de 2021’in ilk günlerinden itibaren Yunus Emre Yılı’yla ilgili şahane şeylerle karşılaşacağızdır.

Diğer yandan malumunuzdur, birkaç gün önce ilk imzası Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a ait olan bir önerge ile 2021 yılı “İstiklal Marşı Yılı” oldu. Kabulünün 100. yılında Akif’in bu kurucu metninin hatırlanması ve bütün kamuya “hatırlatılması” oldukça sevindirici bir haber. Ne ki bir takım kuru anmalarla, bir takım salon programlarıyla ve mebzul miktar hamasetle bu güzel yılın geçiştirilmesi en büyük endişemdir.

“Böyle olacak” demiyorum. Ancak mesela Ermeni Tehciri meselesinin 100. yılında, üstelik Türkiye bu meseleye epeyce insan kaynağı ve bütçe ayırmışken dahi o yılı istediğimiz kamuoyu etkisini oluşturmuş halde kapatamadık. Bazı iyi çalışmalar, bazı kamuoyu kampanyaları yapıldı elbet ama hedefine bütünüyle ulaşmış bir projeye dönüşemedi mesele.

Niçin bunları dert ediyorum peki? Şundan. “Yıl” ilanları bu işin bahanesidir. Size düşen “yıl”ı doğru değerlendirerek Yunus ve İstiklal Marşı hakkında kalıcı eserler, etkinlikler, gösteriler ortaya koymaktır.

Biri Türkçeyi, diğeri Türkiye’yi kuran iki büyük şair için, Yunus ve Akif için ne yapılsa değer. Misal İstiklal Marşı’nın yazılış ve mecliste kabul meselesini öyle ortaokul müsameresine benzer canlandırmalarla falan değil, gerekirse Semih Kaplanoğlu, Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim gibi olağanüstü başarılı yönetmenlerimizden birine sipariş ederek bir filme dönüştürsek güzel olmaz mı?

Yahut dünyanın dört bir yanındaki başarılı ressamlara birer Yunus dörtlüğü gönderip o dörtlüğün çağrıştırdığı her neyse onu resme döndürmelerini talep etsek, bu eserleri şahane bir sergiye dönüştürsek hoş olmaz mı?

Hem Akif hem Yunus bunu hak etmez mi?

Yapılacak 50 tane salon programından da, bırakılacak 100 tane çelenkten de daha hayırlı işlerdir bunlar. Kalıcılığı, dolaşımı ve kamuoyu oluşturmayı sağlar.

Diyeceğim odur ki bu fırsatları iyi değerlendirmek için gereken neyse o yapılmalıdır. Aksi halde 2021 biterken (elbette Allah ömür verirse) “yazık oldu” yazısı yazmaktan başka bir şey gelmez elimizden.

Bilmem anlatabildim mi derdimi?

#İstiklal Marşı
#Yunus
3 yıl önce
2021’in iki fırsatı: Yunus ve İstiklal Marşı
‘1 gün savaşı’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...