|
Afganistan’a yardımda şehitlerimizin izini sürmeliyiz

Dünyanın neresinde olursa olsun, Müslüman halkların fiillerine karşı, önce derin endişelerini belirterek, ardından evrensel kazanımların yerleştirilmesi konusunda onları desteklemekten söz eden birileri varsa o, ya kültürel, ya ekonomik ya da iki hususta birden ırkçılık yapıyordur.

Bunun son örneğini, Dünya Bankası sözcüsünün Afganistan’la ilgili olarak yaptığı son açıklama da gördük.

Sözcü yaptığı açıklamada “Afganistan’daki durumdan ve özellikle kadınlar için ülkenin kalkınma beklentileri üzerindeki etkilerinden ‘derin endişe’ duyulduğu”nu belirterek, bu nedenle yapılan ödemeleri durdurduklarını; Afganistan’ın durumunu kendi “iç politika ve prosedürleri doğrultusunda yakından izleyerek değerlendirmeye devam edeceklerini ve “zor elde edilen kalkınma kazanımlarını korumak, Afganistan halkını desteklemeye devam etmek için yeni yolların araştırıldığını” iletti.

Konu Dünya Bankası olunca, bu açıklamayı, ekonomik faşizme dahil etmemiz gerekirse de, kadınlar vurgusu üzerinden yapılan üstü kapalı dayatmaya baktığımızda bunu aynı zamanda, kültürel bir faşizm kalkışması olarak nitelememiz daha isabetli olacaktır.

Kültürel ve ekonomik faşizm, ABD’nin de dahil olduğu Avrupacı Medeniyet ideolojisinin bir tezahürüdür; bizim coğrafyamızdaki ilmi, teknolojiyi, yerüstü yer yeraltı zenginlikleri barbarca, hunharca sömürerek semiren Avrupa’nın, şimdi o coğrafyaya karşı kendi ideolojisini dayatma ve uygulatma fırsatını yeniden yakalama çabasıdır.

İngilizler, Doğu Hindistan Şirketi’nin yönetimindeki –Hintlilerin de dahil olduğu- bir sömürge ordusuyla Afganistan Emirliği’ni 1838 yılında işgal ettiler. O yıldan bugüne kadar Afganlar İngilizler eliyle tahrip edilen huzurlarına hâlen kavuşamadılar.

Tâliban’ın İslam nitelemesiyle Afgan Emirliği’ni kurmaya hazırlandığı şu günlerde, Dünya Bankası tarafından yapılan mezkur açıklama, İngilizlerin, Hintlilerin, Rusların ve son yirmi yıldır Amerika’nın, şunca sömürmelerine rağmen asla diz çöktüremedikleri Afgan halkına karşı harekete geçirdikleri yeni faşist saldırının, görünürde silahsız ama silahtan çok çok daha tehlikeli boyutuna işaret etmektedir.

Peki bizler bunu yeni mi fark ediyoruz? Elbette ki hayır.

Yakın geçmişte Afrika’da, şimdi Ortadoğu’da çeşitli örnekleriyle yüz yüze geldiğimiz bu faşizmi, Afganistan’daki verdiğimiz iki şehidin şahitlikleriyle öğrendik.

Merhum Bahattin Yıldız’ı ile Faruk Aktaş’ı kastediyorum.

Bahattin Yıldız, 1979’da başlayan Afgan Cihadı’na, mücahitlerin safında 1981’de katılmış, aynı yıl Ruslara karşı yapılan şiddetli bir saldırıda yaralanarak gazi olmuş, tedavisinin uzun zamanı ve sakinliği gerektirmesine rağmen, 1987’ye kadar cephede kalmıştı.

Faruk Aktaş, İHH İnsani Yardım Vakfı Asya Bölgesi Sorumlusu’ydu. ABD’nin vahşet düzeyindeki kıskacına rağmen, Afganistan’da da insani yardımlarından geri durmayan İHH adına yapılabilecek yardımları araştırıyor, planlıyor ve organize diyordu.

İHH’nın dünya genelindeki birçok yardım çalışmasında da yer alan Yıldız ile Aktaş’ın yolu Afganistan’da bu maksatla kesişmişti.

Uygulanmasına karar verilen Yetim Projesi için, ilk yetimhaneyi açmak üzere yer bakmaya gittikleri Kunduz’dan Kabil’e dönerlerken, 17 Mayıs 2010 tarihinde bindikileri uçağın düşmesiyle, birlikte şehit oldular.

İki şehidimizin de ruhları şâd, mekanları cennet olsun.

Hem Müslüman olmamızın, hem de Dünya Bankası’nın temsil ettiği Avrupacı faşizme karşı duruşumuzun bir gereği olarak, iki şehidimizin de şahitliklerini, yardım gayretlerini ve şehadetlerini iz bilerek, Afganistan’a yardım etmenin değerini yeniden hatırlatıyoruz.

Aynî ve nakdî yardımların hangi konularda ve esaslarda yapılacağını ferden ve kurumsal manada bilen kardeşlerimiz mevcuttur ki, onlardan işlerinden bizzat mutmain olduğumuz birileri de mutlaka vardır. Onlar aracılığıyla yardımlarımızı Afganî kardeşlerimize iletmeliyiz.

Ayrıca bahiste, Dünya Bankası’nın temsil ettiği Avrupacı medeniyetin faşizmini, Tâlibân’ın neler yapıp yapmayacağı, Şeriat uygulamasından ne anladığı vb. konuları tartışarak perdeleyenlerden, öteleyenlerden de olmayalım.

İş coğrafyamızı daha fazla sömürmek olunca, demokrasi getirmek, özgürlük vermek vaatleriyle kandan, zulümden, acıdan öte başka bir şeye sebep olmayan Avrupacı medeniyetin, onca güçlerine, ve nifak tezgahlarına rağmen coğrafyamızdan arkalarına bakmadan kaçtıktan sonra da, ürettikleri malum sonuçları kültür ve ekonomi üzerinden yeniden tutundurma çabalarını bıkmadan, usanmadan dünyaya anlatmamız gerekir.

#Dünya Bankası
#Afganistan
#Müslüman
#Avrupacı Medeniyet İdeolojisi
#Taliban
3 yıl önce
Afganistan’a yardımda şehitlerimizin izini sürmeliyiz
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset